Hayatın Anlamı,
Sürekli Bir Arayışın Konusuyla Doludur
Hayatın anlamı, sürekli bir arayışın konusuyla doludur. Başarılar,
zaferler gibi geçici kazanımlar, varoluşun derin sorularına cevap veremez.
Geriye kalan, sadece var olmanın hafifliği ve derinliklerinde yankı bulamayan
bir sessizliktir. “İnsan, zamanın akışına karşı çaresizdir. Ne kadar çabalasa
da, zamanı durduramaz veya geri döndüremez. Bu çaresizlik, varoluşsal bir
endişe-Ali Kaya-Elif geçkil kaya-Hayatın
kayıp zamanı eserine yorumundan bir kesit” verse de, bu var oluş
çaresizliğimizi değiştirmez. Çaresizliğimiz bizi var eden Rabbim kuvvetine
sığınarak, sabırla var olduğumuz anı hoşlukla doldurmalıyız.
Bu noktada, hayatın anlamını bulmak için içsel bir yolculuğa
çıkmalıyız. Her anı, her duyguyu, her deneyimi anlamak ve bunlardan ders
çıkarmak, bize varoluşumuzun derinliklerine inme fırsatı sunar. Zamanın geçişi,
bizim için bir öğretmendir; her geçen gün, hayatın sunduğu dersleri ve
fırsatları gözler önüne serer. İnsan ilişkileri, bu yolculukta en önemli
unsurlardan biridir. Sevdiklerimizle kurduğumuz bağlar, hayatın anlamını
keşfetmemizde bize yardımcı olur. Paylaşılan anlar, zorluklar ve sevinçler,
varlığımızı anlamlandırmanın yollarıdır. Bu bağlar, geçici başarıların ötesinde
kalıcı bir tatmin sağlar. Aynı zamanda, içsel huzuru bulmak için doğanın
sunduğu güzelliklere de dikkat etmeliyiz. Doğanın dinginliği, ruhumuzu besler
ve hayatın karmaşasında kaybolmamıza engel olur. Her bir ağaç, her bir çiçek,
yaşamın ne kadar değerli olduğunu hatırlatır.
Biz, çaresizce bu kayboluşu izleriz, ancak bu kayboluşa engel
olamayız çünkü zaman elimizden alır. Öyleyse, bugüne bakarak onu hoşlukla,
samimiyetle içini doldurarak devam edersek, hayata bu gidişatla kalan kayboluş
olmayacaktır. Varoluşumuzun nedeni olan hoşluğun esintileriyle içimizi
doldurarak, varoluşumuzun gayesini yerine getiririz. Çaresizliğin kapısını,
Rabbimize olan teslimiyetle yenebiliriz. Onun verdiği güç ve kuvvetle hayatı
neşeyle doldurup, geride kalanlara bir boşluk değil, hoşluk bırakmış oluruz. “Yüreğimizde
taşıdığımız her acı, her kayıp, varoluşumuzu sessiz bir çığlığa dönüştürür. Elif
geçkil kaya-Hayatın kayıp zamanı” Bu çığlık, aslında içsel bir mücadele ve
yeniden doğuş arzusunun ifadesidir. Her kaybın ardından, yeniden ayağa kalkmak
ve hayatın sunduğu güzellikleri görmek için bir fırsat doğar. Bu, acının ve
kaybın getirdiği derin düşüncelerin ışığında, hayatın anlamını daha iyi
kavramamıza yardımcı olur.
Acılarımız, bizi şekillendiren ve güçlendiren unsurlardır.
Her bir kayıp, bize yaşamın geçici olduğunu hatırlatırken, aynı zamanda
sevdiklerimizle olan bağlarımızın değerini de artırır. Bu bağlar, hayatın
zorluklarına karşı durabilmemiz için bir destek sağlar. İşte bu nedenle hayatın
getirdiği her zorluğu, bir öğretmen olarak kabul edip, içsel huzurumuzu bulmak
için bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz. Hoşluk ve samimiyetle dolu bir yaşam
sürmek, kayboluşların arkasındaki anlamı keşfetmemize ve varoluşumuzu daha derin
bir şekilde anlamamıza yardımcı olur. Hayatın akışında kaybolmuş gibi
hissedebiliriz, ama bu kayboluş, aslında bir yeniden doğuşun başlangıcıdır.
Zaman, elimizden kayarken, geçmişteki acıları ve kayıpları geride bırakmak
zorundayız. Bu, sadece bir kayboluş değil; aynı zamanda hayatın sunduğu yeni
fırsatları keşfetme yolculuğudur.
Her kayıp, bize yaşamın kıymetini hatırlatır. Yüreğimizde
taşıdığımız her acı, varoluşumuzu daha anlamlı kılar. Bu acılar, bizi
şekillendirir; içsel gücümüzü bulmamıza yardımcı olur. Çaresizlik hissi,
aslında bir teslimiyetin başlangıcıdır. Rabbimize olan inancımızla, bu
çaresizliği aşabiliriz. Onun verdiği güç, hayatımıza neşe katmak için bir
kaynaktır.
Hoşluk, hayatın her anında karşımıza çıkabilir. Doğanın
güzelliklerinde, sevdiklerimizin gülümsemelerinde, hatta basit bir anın tadını
çıkarırken bile... Bu hoşlukları fark etmek, hayatı dolu dolu yaşamak için
gereklidir. Geçmişin yüklerinden arınarak, bugünü samimiyetle yaşamak, geleceğe
umutla bakmamıza olanak tanır. Sonuç olarak, kaybolmuş gibi hissettiğimiz
anlarda bile, içimizdeki gücü bulmalı ve hayatın sunduğu her anı
değerlendirerek devam etmeliyiz. Her acı, her kayıp, bizi daha güçlü kılar;
varoluşumuzun anlamını daha derin bir şekilde keşfetmemizi sağlar. Hayat, kayboluşlarla
dolu olsa da, her kayboluş, yeni bir başlangıcın kapısını aralar. Hatta hayatın
anlamı belki de bu sürekli arayışta, anı yaşamakta ve sevdiklerimizle
kurduğumuz bağlarda gizlidir. Zamanın akışına karşı duramayabiliriz, ama her
anı değerlendirerek, içsel huzurumuzu bulabiliriz. Bu huzur, varoluşumuzu
anlamlandırmanın en güzel yoludur, vesselam.
Mehmet Aluç
Yazarın
Önceki Yazısı