İkiye Ayrıldı Hilalin Kavsi


Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen. 
Hayat hikayesinin 36.bölümü


aydan ışıklı pareler düşürdü kederli avuçlara
dünyanın parçalanmışlığının üstüne çıktı garipler 
hayallerini göğün yüzüne kondurdular
adlarını apaçık zaferin beyaz sayfasına yazdırdılar
gözlerin inanılmaz bulduğu o gerçek 
göğün gündemini sarsacak kadar ciddiydi

o gece, 
peygamber’in hatırının göğe kadar taştığını gördü kalabalıklar
işaret parmağının dokunmasıyla yarıldı insanlığın kaderi 
sözün elçisi 
sözün göklü olduğunu ayın yüzünde gösterdi 
işaret parmağı ayı gösterdiğinde 
ay da işaret parmağı olup 
peygamber’i gösterdi 

mekke’nin sadık dostlarına dost oldu ay
başını yerden kaldırdı ezilmişlerin 
sözün hükmünün dağlardan ağır olduğunu gösterdi suskunlara 
vahyin müjdesinin gök kadar mavi olduğunu fark ettirdi
sevindirdi
ay vaktine uyandırdı dostlarını
ay kadar yükseltti ümitlerini

Allah'ın elçisi'nin ay vaktinde 
işaret ettiği gerçek ayan beyandı şimdi
gökte ay gibi 
vaktin gözbebeğini büyütüyordu durmadan
mekanın yüzüne gökten ince gamzeler düşürüyordu 
parçalıyordu alışkanlıkları 
cehaletin tozlu perdelerini yırtıyordu 
ümitsizliğin kara gömleğini hilal inceliğiyle yırtıyordu
göğüslere ay çarpıntısı düşürüyordu 
göğe kayıyordu yeryüzünün heyelanı

yere bağlı
göğe asılı bir gece yürüyüşçüsü
az sonra gelecekti
gece yürüyüşünün ilk çıtırtısı duyulacaktı alemde
miraç yolculuğunun ilk adımının titretmesiyle 
dağları parçalayan sözlerle
yarılacaktı ay
göğün avuçlarını kanatacaktı izzeti 
ay ayna olacaktı elçiye 
elçi ayna olacaktı ayın kaderine

kaçılan hakikat
gökyüzü kadar sakin ve sınırsızdı
maviler kadar müjdeli ve kuşatıcıydı
göğün altından kaçamazdılar
nereye gitseler gök vardı 
ayı inkar edemezdiler
hep başuçlarında doğan aydı
aya bakan gözlerin de 
ayan beyan sahibiydi O

yarılınca ay
her şeyin olağan gidişine
her şeyin sıradan akışına 
aldanışları gün yüzüne çıktı
ayın yarılmaksızın duruşu da sıradan olmaktan çıktı 
ayın yarılması mucizeydi
müşriklere göstermek içindi 
kaskatı kalpleri yumuşatmak içindi 

…’ne olmuş ki kalplerinize 
taş gibi katılaştı, hatta taştan da’
acı sitemini duyacaktı insanlık
taşları utandıran katılık ancak insan kalbinde vardı 
aynı şekilde, ateşin ibrahim (as) teni karşısında 
serin ve selim oluşu
ateşin yakıcılığının da olağan olmadığını 
hatırlatmak içindi
ayın sessiz kaderini yazacak kadar 
yakındı Allah
çılgın ateş yalımlarının uçlarını tutacak kadar 
yakındı Allah

gecenin elini göğsünden sıyırma vaktiydi
gözleri kamaştıran beyaz el olmak vakti
ay çıkıverdi ortaya 
ve saat yaklaştı 
apaçık, apak bir ayet olarak göründü ay 
yeni baştan 
baştan başa 
yarıldı ay

o gece parmağını göğe uzattı peygamber
aya yöneldi gözleri
gökten hiç ayrılmayan gözleri
susamış arzın dudağına
semanın göğsünden ana sütü aklığında 
sözler emdirdiği anlardı 
gökte ki ay
dudakta ki söze 
sessiz yoldaşlığının gözle görünür olacağı 
gece geldi çattı

ki göklü bir ayettir ay 
gökte ki sözdü 
zerrece ihtilafı yok Rabbine
her dem itaat çizgisinde
ak alnı hep secdede
göklü heyecanların yeryüzüne uzanan ışıltılı dal ucuydu
semavi gündemlerin mahcup edası 
dünyayı ardına alanların süt beyaz öncüsü
gecenin göğsüne sokulmuş yed-i beyzaydı

beklenmedik bir şeydi 
ikiye ayrıldı hilalin kavsi
olacak şey değildi 
olmazları olduranı inkar ederek yaşayanların 
yürekleri yarıldı 
imkansızı mümkün kılanın,
hükümlerini yok sayanların acı firarları başladı
kamerin yarılması
aslında kaderin yarılmasıydı 

*
müşrikler, gördükleri her mucizeye 
bir kulp takarak 
nazarlarda basit bir hadiseymiş gibi 
göstermek isteyerek
hem kendilerini 
hem de halkı aldatma yoluna gidiyorlardı

zaman zaman da akıllarınca resul-i ekremi 
güç durumda bırakmak niyetiyle 
meydana gelmesini mümkün görmedikleri 
isteklerde bulunuyorlardı
eğer, gerçekten Allah tarafından vazifelendirilmiş 
bir peygamber isen,
şunu şunu yap
şunu şunu göster de, görelim 
diyorlardı.

isteklerde bulunurken maksatları iman etmek değildi
bilakis kainatın efendisini güç durumda bırakmaktı
fakat, Cenab-ı Hak,
müşriklere karşı sevgili resulünü hiçbir zaman 
güç durumda bırakmıyordu
hiç bir zaman muavenet ve muhafazasını 
üzerinden eksik etmiyordu

yine bir gün 
kureyşin ileri gelenlerinden ebu cehil, 
velid bin muğire gibilerin de içinde bulunduğu 
bir grup müşrik
peygamber efendimize gelip
eğer sen, gerçekten söylediğin gibi 
Allah tarafından vazifelendirilmiş bir peygamber isen 
bize ay'ı ikiye ayır
öyle ki
yarısı ebu kubeys dağı
diğer yansı kuaykıan dağı üzerinde görülsün

resul-i ekrem efendimiz
şayet bunu yaparsam, iman eder misiniz
onlar, hep bir ağızdan
evet, iman ederiz dediler
davasında haklı ve doğru olduğunu göstermek için 
mucizeyi istemek peygamberin vazifesiydi
istenilen mucizeyi yaratacak ise Cenab-ı Hakk'tı

ay'ın bedir haliydi 
yani en güzel göründüğü 14. gecesiydi
kainatın efendisi, 
Allah'ın emir ve iradesi dairesinde 
hareket eden aya 
şahadet parmağıyla işaret etti 
bu işaret-i nebevi kafi geldi 
ve ay ikiye ayrıldı

öyle ki 
yarısı müşriklerin istedikleri gibi 
ebû kubeys dağı üzerinde
diğer yarısı kuaykıan dağı üstünde 
iki parça halinde görünüyordu
resul-i kibriya efendimiz, orada bulunan halka
şahit olunuz
şahit olunuz… 
diye seslendi

apaçık mucize karşısında da müşrikler
inat ve inkarlarından vazgeçmediler
üstelik
bu da ebu kebşe'nin oğlunun bir sihridir diyerek 
asılsız bir tevilde bulunup
kendi kendilerini aldatma 
ve teselli etme yoluna saptılar

gözleri önünde cereyan eden hadiseyi 
elbette inkar edemezlerdi
inkar edemedikleri için de
çıkar yol olarak  sihirdir demek zorunda kalıyorlardı
sırf resul-i ekrem efendimizin davasını 
tasdik etmemek için 
bu apaçık mucizeye sihirdir diyen müşrikler 
aralarında şöyle konuşmaktan da edemediler
şayet muhammed büyü yaptı ise 
bu büyüsü bütün yeryüzünü kaplayamaz ya
etraftan gelecek olan yolculara soralım 
bakalım onlar da gördüklerimizi görmüşler mi

etraftan gelen yolculara sordular
onlar da aynısını gördüklerini itiraf ettiler
bütün bunlara rağmen 
ruhen ve kalben tefessüh etmiş
şirkle gönüllerini kirletmiş müşrikler
iman ederiz vadinde bulundukları halde 
inanmadılar
ebedi saadetin kaynağına koşmadılar
 
üstelik arkasından da şöyle dediler
yetim-i ebu talib'in sihri 
semaya da tesir etti
bu parlak mucizeyi inkar etmeleri üzerine 
Cenab-ı Hak, 
inzal buyurduğu ayet-i kerimelerde 
hadisenin vuku bulduğunu bildirip
onlarınsa imansızlıkta
yalanda diretip durduklarını beyan etti

‘kıyamet yaklaştı
ay yarıldı 
onlar bir mucize görseler yüz çevirir 
ve bu kuvvetli bir sihirdir,derler. 
peygamberi yalanlayıp kendi heveslerine uydular
fakat takdir edilen her şey 
bir gayeye ulaşacaktır’

şakk-ı kamer, 
şakk-ı kader oldu 
sihir dediler sadece
hep süregelen bir sihir
bağrıştılar
ebu talib’in yetiminin sihri göklere kadar uzandı
iç seslerini bastırmak için gürültüye boğdular vicdanlarını
sihir bu diye bağırdıkça,
sihir bu diye çığlık attıkça
kendi aldanışlarını itiraf ettiler

güç yetiremediklerinin belgesi oldu avazları
inkarları ayyuka çıktı
göz yanılması saydılar, ay yarılmasını
gördüğüne aldandıklarını gördü gözleri 
ilk defa… 
ince bir zar gibiydi güvenceleri
her an yırtılabilir
her an parçalanabilirdi
yırtıldı,parçalandı,yarıldı ay
korkudan kaçıştılar

münkirlerin zannını yırttı o gece ay 
eğildi yeryüzüne ve fısıldadı inceden
gözlerin inanılmaz bulduğu o gerçek 
göğün gündemini sarsacak kadar ciddiydi 
kaçınılan hakikat
gökyüzü kadar sakin ve sınırsızdı
maviler kadar müjdeli ve kuşatıcıydı

göğün altından kaçamazdılar
nereye gitseler gök vardı
ayı inkar edemezdiler
hep başuçlarında doğan aydı
aya bakan gözlerin de 
ayan beyan sahibiydi O’


iki parçası iki kanat oluyor ayın 
kab-ı kavseyn fotoğrafı veriyordu
birbirine bitişik iki yay oluyordu
en güzel hale ayna oluyordu ay 
Allah'ın hem kulu hem elçisi 
Muhammed (sav)'in 
halini çiziyordu göğün göğsüne
iki kanatlı kelebek oluyordu
aşağıdan yukarı kulluğuyla çıkıyordu
yukarılardan aşağı elçiliğiyle iniyordu

redfer

( İkiye Ayrıldı Hilalin Kavsi başlıklı yazı redfer tarafından 10.11.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu