Şaşalı Bir Coğrafya Saklı İçimde...




Müsterih ol.

Ey, mecazi firarım düş zembereğim:

Günü uyuttum da geldim dünün öyküsünde saklı bir neferim iklimlerden seken kuş misali.

Durgun gölün duru rengiyim addedildiğim kadar saflığın miladında saklı bir hayal gibi yüreğimin kapaklandığı o dik yokuşun her miliminde alın terimle yaşamanın da meali iken sevgi ektiğim hüzün biçtiğim.

Dişi bir tebessüm.

Oysaki ırkı cinsiyeti olmayan acılardan iştigalim hemhal olduğum hüzün teknem ayracı ömrün, başımdan uçan takkem bir tekke belki de soluklandığım her şiirde, önünü alamadığım kâh hüzün dalgası kâh s/onsuzluğa meylettiğim sözcüklerin lahzası.

Mealim yok.

Titrim yok.

Tinim yok.

Titremiyorum da artık çünkü olmayan benim.

Olmazın oluru bir sevgiye bir renge kanat açmışlığım kadar yokum hem.

Kapattığım kapılar değil bilakis yüzüme kapanan kapılar ve işte bu yüzden Hak yolunda ulaşmak adına bana açılacak son kapıya varma telaşı.

Üstüm örtülü anne sesiyle.

Yüreğim mahşer yeri.

Yalnızlıksa ön görülen bir izdiham.

Neylerdim olmasaydım eğer ki sevginin neferi?

Düne biat.

Cihandaki sevgisizliğe inat.

Yeni senenin ilk günleri yerdiğim ne ki dünde mi kaldı?

Yardığım kadar kalbimi tutuşan kabrimde mi saklı yoksa huzurun ederi?

Öznem yitik ya da bitik: ne fark eder ki bendeki bu özlem olmasa?

Seyyah duyguların örtülü olduğu atlas yorganın sökülen iplikleri ve münazara ediyorum biteviye duyduğum acılardan değil duymadığım seslerden mustaribim.

Şaşalı bir coğrafya saklı içimde.

Köprülerin yıkılmış ayakları ve sönen ışıklar gizi evrenin bitiminde günün geceye meyleden bir yabancı mısra çalmışken kapımı ve işte şiirlerin mizacında sular seller gibi yaşadığım hissettiğim yazdığımdan da öte yazılmış kanıksadığım kaderime alabildiğine yabancı imha edemediğim kadar yalnızlığı tütsüler yakıyorum.

Tüten dumanın gözlerimi yaktığı değil aksine içimde büyüyen bir yangın il kıvılcımın ne zaman nereden geldiği değil artık önem arz eden sadece bitmesini istediğim bir yolculuk varsın olsun hüzne mazhar varsın olsun dökümlü eteklerimden dökülen taşlar kadar taşlandığımın da yok iken önemi yeter ki Allah katında taçlandırılayım.

Kaçıncı kuvveti sahi kaçıncı kaçışım kaçıncı kaçkınlığım mahal verdiği kadar dipsiz kuyularda yüzmekten ziyade yüz görümü beşi bir yerde duyguların mealinde körleşen bakışlarım korlaşan duygularım kardığımdan ziyade önümü kandığım kadar aldatılmışlığın tekrarı.

Bir minval ki çıkış noktam.

Yetilerimden kaçamadığım kadarım.

Keşkelerin mahcup türküsünde yaktığım kadar gemileri yaktığım kadar mektupları yanmanın efkârında tüten dumanda saklı ahım.

 

 

Gardını aldı mevsim

Mahcup gülümsemesinde saklıyım

Azadesinde renklerin solgun hatıraların izinde

Demlendiğimden fazlasıyla

Dertlendiğim

Meczup ruhumun saçaklarına saçılmış sözcüklerim

Ne kibirli ne de Kaf Dağını mesken tutan

Aralıksız af dilediğim…

 

Reşit bir alfabe içimin ikbalinde süzülen sözcüklerim sürgün edildiğim kıtaların hezimeti yılgın katlarında ömrün bir yılkı atı gibi gem vurduğum hazan kaynakçamsa sonsuzluğu tavaf ettiğim kadar içimden sökün eder o izdiham ölümle tokalaşan değil ellerim bir gövde gösterisi hiç değil yaşamak gürül gürül akan yüreğimin tenhalarında oynaşan gölgeler misali içime kaçtığım içimden geçenleri tek lokmada çekip de içime…

İçerlediğim kadar içlendiğim.

İçtimada gök kubbe.

İhmal ettiğim yine kendim bir o kadar imha edemediğim bu yüzden infilak etmekle yok olmak arasında bir yerdeyim.

Dar.

Darası dünün.

Dik alası hüznün.

Demi kederin.

Akan damı ömrün.

Diklendiğim hayat.

Direttiğim kadar direndiğim.

Sınandığı kadar dirayetim.

Dingin bir ömür için neler vermezdim…

Hulasası sözcüklerin kat izinde sevdanın hamt ettiğim kadar huzura meylettiğim yine de yetemediğim cihana sunduğum özrüm kayıp özneme sirayet eden bir özlem umuda mahal veren her buluştuğumda kendimle kabrime giden yolda titrerken ayaklarım künyemdeki ismime ihanet etmemek adına isyanlardayım hüznün mealinde soluklandığım kadar da kurtulamadığım zincirlerim.

 

 


( Şaşalı Bir Coğrafya Saklı İçimde... başlıklı yazı GÜLÜM-ŞİİRİN TEK H/ECESİ İKEN AŞK... tarafından 11/14/2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu