Mevtayı Nasıl Bilirdiniz?
Mehmet, üretimde işe
girmiş üç vardiya çalışıyordu. Gecesi, gündüzü, günleri karmakarışık olmuştu.
Yedi günaralıksız çalışıp dört gün dinlenirdi.
Dinlendiği günler, en az
bir vakit de olsa evinin yakınındaki camide namaz kılardı. Cemaatle kılınan
namaz çok hoşuna gidiyordu. Camide kıldığı namazın faziletini bir kere
tatmıştı; fırsat buldukça cemaatle namaz kılmaya çalışırdı. Cemaatin çokluğuna
hep sevinirdi. Halbuki cemaatte tanıdığı fazla kimse yoktu, ama cemaatin
çokluğu ile sanki namazın feyzi arasında bir bağlantı varmış gibi hissederdi.
Öğle namazı için camiye
gittiğinde, camideki bütün saflar doluydu. Mehmet şaşırdı:
"Günlerden cuma mı
yoksa?"
Telefonuna bakıp kontrol
etti; salıydı.
"Cami lokalinde kesin
düğün falan vardır," diye düşündü ama bu fikir çok saçma geldi. Hafta
ortası, hem de öğle vakti hiç düğün olduğuna şahit olmamış, duymamıştı. Hem de
kimse düğün için giyinip kuşanmamıştı.
"Niye geldilerse
geldiler, iyi etmişler," deyip merakı bıraktı.
Namazdan sonra imam,
cenaze namazının anonsunu yaptı. Neden bu kadar çok cemaat olduğu sonunda anlaşılmıştı.
Mevtayı merak etti; çok
geçmeden komşunun oğlanlarını gözü yaşlı gördü. Hemen yanlarına gitti.
-Rıza, yeğenim, mevta
sizden biri mi?
-Evet amca, babamı
kaybettik!
-Allah rahmet etsin. Hasta
mıydı?
-Hastalığını bizden
gizlemiş. Kalp krizi geçirdi.
-Rabbim sevenlerine
sabırlar versin.
Mehmet, cenaze namazı için
saf tuttu. Komşusunu en son ne zaman gördüğünü hatırlamaya çalıştı. Galiba altı
ay önce uzaktan görüp el sallamıştı. En son ne zaman konuştuklarını ise
hatırlayamadı. Halbuki Mehmet'in hafızası çok güçlüdür. Hatırlayamadığına göre,
demek ki aradan yıllar geçmiş.
-Cemaat, mevtayı nasıl
bilirdiniz?
-İyi bilirdik!
Sahi, mevtayı, yani iki
kapı ötedeki komşusunu ne kadar tanıyordu?
Aslında pek tanımıyordu;
halbuki en az yirmi yıldır komşusuydu. İlk zamanlar bayramlarda, daha sonra
düğün veya taziyelerde görüşürlerdi. Kaybedecek ata, evlenecek evlat kalmayınca
bir araya gelmez olmuşlardı.
Mehmet acı acı düşünmeye
başladı: "Zaten günümüzde kimsenin kimseyi pek tanıdığı söylenemez. Bir
araya gelenler bile ya pek konuşmaz, konuşan olursa da dinleyen çıkmaz.
İnsanlar başkasını anlamaktan daha ziyade, kendini anlatmanın derdinde.
İnsanlar dinlemekten ziyade konuşmayı tercih eder. Dinlemeden, anlamaya
çalışmadan insanlar nasıl birbirini tanıyacak ki?"
İmam kısaca vaaz verirken,
çoğu cep telefonuyla meşguldü. Bir taraftan acıdı, bir taraftan rahatsız oldu.
Elli ya da yüz yıl sonraki bir cenazeyi düşündü. Galiba imam: "Mevtayı
nasıl bilirdiniz?" diye sorunca insanlar hemen internete girip Google ya
da Chat'te cevap ararlar artık! "Mevta nasıl biriydi?" İnternette
buldukları cevaba göre imamın sorusunu cevaplarlar.
İlerde, cenaze işi de
tamamen profesyonel elemanlar tarafından, yani bir meslek olarak: cenaze evine
gidip üzülmek, taziyeye gelenlerle ilgilenmek, namaz kılmak, defnetmek işleri
yapılırsa, vay halimize, diye üzüldü.
Abdullah konuksever
(
Mevtayı Nasıl Bilirdiniz? başlıklı yazı
hotamisli tarafından
17.11.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.