Başat bir iklim ve devasa bir metafor
Ilgaz’ın türküsü ve Türk olmanın
gururu ve ülküsü
Zindan gecelerde saklı kayrasında
mevsimin
Zapt altına alınmış düşünce iklimi
Meali ölüm iken içilesi iksirin tek
zerresi ile
Muhalif olduğum düzenin ta kendisi
Ta kendisi gelip de başıma
dayadıkları namlu
Ucunda şiir
Şiirin ucunda ışık
Tünelin devasa karanlığından tecrit
edilmek adına
Üstüne ant içtiğim kutsal kitabın
duası.
Ben bir mevsimim, bayım ama bir günde
kaç iklim saklı içimde sadece bilendir Tanrı.
İçtiğim şerbetin hikmeti ve bak işte:
ayaklarım kesildi yerden ve kesik kesik aldığım nefesin hikmeti sınarken
dirayetimi, tozlu yolların öyküsü bir şiirler andığım sabahın seması.
Ukdeler saklı içimde dilim dilim
misal, bayım…
Dilemması ömrün keşke geldiğim gün
dönmemesine gitseydim.
Azığım.
Azabım.
Azınlıkta ruhum bir tebessüme
muhtacım.
Hercai sözcükler saklı sefer tasımda
ve ülküm ve ülkem ve insanım…
Sevmek için geldiğim dünyadan ansızın
tecrit edildiğim her şafak vakti büyüyen iç sesim gece oldu mu solan yüreğim
döktüğüm yapraklara ve köküme kefilim.
Bir rüzgârsa esen içime içerlediğim.
Bir ritim ise yaşlarıma eşlik eden
yeşerdiğim.
Nemi yüreğin ve namım da almış
yürümüşken, beyzade nazarında evrenin layığı ile sevmenin kitabını yazmışlığım
alınmasın da hafife.
Vicdanım hafiftir de ve hür.
Bil mukabil, diyemediğim düzenin
kırışık teni ve işte kalemimle ütülediğim ve işte sevgim iken ruhumda saklı tek
kat izi.
Katmer katmer açan çiçekler soldu
solalı gidişata dur diyemediğim kadar verilen fetvalarda kendimi bulduğum kadar
da uzağındayım hayatın ve bir o kadar iç içe.
Nice tezat duygu iken birbirine
paralel zıtlıklarla hemhal bir derviş misali zikrimi sunduğum fikrime yolcu
ettiğim gençliğimden arda kalan nice duygu asla bürünmez iken sabit bir
kimliğe.
Yol bilirim yordam da lakin yoldan
çıkmış gayelerinde beynamaz fısıltıların bilirim de ayyuka çıktığını ve
sessizliğimdir verdiğim cevap kimse boy ölçüşemediğim değil bizatihi aldırış
etmediğim ahali.
Hüzün cephemde doğdu gün.
Gün soldu ansızın bir saniyede sönen
yangına benzin dökmekti benimki ve işte yaza yaza kemale erdiğim ve yaza yaza
yazgımı ilk günden kabullendiğim kuvvetle ihtimaldir de hani şiirlerimdir
güncem mademki yazgım başım üstüne yazamadığım ve mademki şiirlerim duyguların
tevekkülü günlere denk düşen her biri belki de çoğu insana göre kelebek ömürlü.
Kanadım da kırıktır hani yine de
uçarım güç bela.
Naif serzenişimde bazen tevazu bazen
teyakkuz.
Devirdiğim şiir dolu kadehler ve
devindiğim iklim kimine göre yazın ta kendisi kendimce öykündüğümse hüzün dolu
hazan.
Titreyen sesim ve tinim ve titrim.
Tavşankanı çayın içerlediği bir kaşık
şeker.
İçtimada kaşık ve içtimada masadaki
atıştırmalıklar elbet her biri şiirin izinde her biri yüreğim gizinde saklı kâh
ıslık kâh fısıltı kâh yaygara alt edemediğim cihanın üstü örtülü muhatabı iken
insan olmanın sayacında kırık bir ibare.
Sevgiyle ötüşen kalbim.
Saygıyla bütünleşen yürek iklimim.
Taziyelerimi sunduğum mazim ve dünde
bıraktığım çocukluğum ve çocuk kalbim.
Artık kimse sunmasın bana kinini.
Artık sussun iblis ve müridi.
Artık kindar iklimler sonlansın ve
bahar gelsin insanca yaşamanın da kitabını yazsın yürekler insanca yaşatmaya da
ramak kala solmasın artık çiçekler hem de açmadan ve koparılmasın kökünden…
Zandır zamlı tarifesi hayatın ve
gıybet faizidir bilfiil ödediğimiz.
İnsan olmanın ilmidir sevgi ve
Yaratandan dolayı yaratılanı sevmek olmadı mı ilkem ilk günden beri?
Sofu yüreğim.
Sofasında maneviyatın gönül soframa
buyur ettiğim.
Bir dilim ekmeği paylaşmak varken
dillenir şeytan.
Bir lokma iken rahmet ve de hikmet
binlerce dilime kıyılır insan ve dilediği kadar sevmesidir onda bulunan ilk
kusur ve kurcalandıkça kurcalanır aslında yalandır ve gıybet kurgulanmış
duyguların tezahürü sevmekle başlamışken hayata severek ulaşmışken İlahi Dergâha
ve işte seyyah sözcüklerden yanadır derdi şairin ve şair olmaktan da önce insan
olmaktır ilk görevi.
Asam kayıp.
Asi rüzgâr peşimde.
Azadesi ömrün ve işte azığım kadar da
azımsandığım günbegün.
Bir ruh ki kayıp bir beden ki dertli
bir derya iken sevgi ve işte İlahi Mertebe en çok da O, ol dediğinde başlar
yolculuk ve daim kılar Rabbi hayallerini inanan kulunun ve umudu kürer ve
kardıkça yarınları aslında sonlanmıştır macerası yeter ki baktığında ışık olsun
sevgi kör gözlere ve o kör nokta ki atıl yüreklerin nispetinde kâh solan çiçek
kâh susan şarkı kâh şiir yeter ki dikmeyi bilsin insan saklı tuttuğu
söküklerini konduğu rahlede de başı göğe ersin sözüm ona yandıkça yazdığı ve de
yazdığı kadar da kardır hani sözcüklerden sökün eden hisler bakmayı değil
görmeyi bilene…