S/üzgün renklerin müridi tapılası
duyguların başşehri iklimlerden hasret idamesi aşkın en çok da revnak acıların
destansı mabedi.
Düşlerim tekin değil bu aralar içine
düşülesi kuyudan mı içeceğim hüznün şerbetini acımın yâdında açan bir çiçek ve
yasında dünün solduğum en çok da ruhumu ulak bildiğim, karartma gecelerinde
sadece Rabbime sokulduğum…
İdamesi ömrün idrakimden öte engin
göğün ve solumun zaferi, atılası naraların başşehri varsa yoksa aşkın kudreti.
Seferi bir yürektir benimki seyyah
duyguların mimarı ve akıncıdan bana esen rüzgâr sağdıcım kalemim iken de
inancın ve umudun ihbarı.
Sağaltan duygular ve semiren düşler.
Atağa geçen bir an ki ansızın doğan
gün ve gece bir batında ve soluk soluğa kaldığım en nankör nida iken de beni
yanıltan beşerin diline düşsem ne ki, yalnızlığımın ana kıtası sözcüklerinse
tapusu bende mademki bir şiire daha meylettim bu gün mademki matemimle sürgün
edildi mabedim en çok da övünç duyduğum sağımdan soluma uzanan elin mahiyeti.
Hüzün devasa bir ansiklopedi neler
saklı dilinde tininden de öte yok mu ki o titri ve işte tenime hücum eden alın
terim ve işte hikmetinden sorgu sual olmazken İlahi Rahmetin.
Şahmeranı öykülerin bir punduna gelir
miydi sahiden de insan ve tüten dumanı kahvenin kırk yıllık hatırına binaen
kırkladığım yüzüm kıskandığım sadece kendim ve kıvrandığım bedenim bazen
yetemediğim bazen yüzükoyun yatamadığım, hayallerin tesirinde kalıp da
gerçekleri tek solukta ve de huzurla içime çektiğim.
Mahrem gölgem.
Mabedimde yatıya kalan.
Mahzenin siyahi ışığı, karanlığın
yavuklusu ve diri teninde ömrün yoktan var eden elbet yüce Rabbim.
Bir kanadım vardı ki kırıldı, ruhun
mateminde sözcükler ayan beyan bayıldı:
Aşk nasıl ki hünkârım ve işte içimde
saklı o kesit:
Araf’ta kalan bir vecize misali
ayyuka çıkan mahremin içli sesi belki de bir öykü belki bir şiir artık ne ise
yazılacak olan mezar taşıma.
Hazan mahsulü bir güne de uyandı mı
hüzün.
Hüviyetim tescil ettiğim kadar hür
sesinde ömrün.
Ve de hulasası dünün en ayrık ot ve
de o kayıp ayraç sözcüklerse sürmanşet elbet dönüşüm de yok iken yolumdan…
Bir yakam Asya.
Bir yakam hüzün…
Otağı kurdum yasım ve tasam ve tek
yasam:
Manen reşit olmasam da madden
savrulduğum bir günden diğerine ve işte tüm atıl duyguların konakladığı varsa
yoksa gönül penceremde.
Ardıç kuşları nöbette.
Aymazlığında hüznün, devir daim yapan
bir haletiruhiye ki ne gözümde tüter ne de özümden ayrıyım ve işte gıyabında
hayatın, kayıtlarsa saklı devasa bir dik acıyım.
Muadilim yok ki yine de kambersiz
düğünün misafiri.
Mealim o ki: yazdığım satırlarda
saklıyım…
Kekremsi bir düş idi g/ördüğüm en
çokların asgariye indirgendiği ve şerh düşülesi bir bütçe misali ve işte
öykündüğüm dünüm ve işte sadece Rabbimle paylaştığım sırlarım.
Hazandı bahara teğet geçen ya da
yazdan kalma bir günü Aralık bildiğim ihtişamında mevsimin ve zaferler
biriktirdiğim iç cebim seferi tanıklığında hasretin dikiş bilmesem bile
söküklerimi iç sesimle ve kalemimle diktiğim kaile alınsam ne alınmasam ne ki
en çok da albenisi hayallerin ve umudu dilimden düşürmediğim…
Çağlarken güneş bense bir yıldız…
Redif bildiğim her dilek elbet
teyakkuzda olan da kalem ve sevdalı yürek.
Mücbir sebeplerden öldüğüm ama
yetmedi: ömrü tam da ortasından ikiye böldüğüm: günün neşri sözcüklerin nesri
kalemin güdüsü ve tohuma kaçan bir tarihte varsa yoksa güncellediğim anıların
kat izinde saklı iken her an ve işte ansızın doğmakla iştigal gaipten gelen
hemhal olduğum coşkumla umudumla sağalttığım ne varsa sarmalında hayatın,
tapusu de bende iken tüm duyguların.
Şehrin göbeğinde.
Şiirin de ensesinde.
Şairinse güncesinde.
Sarkıtlar ve dikitler ve işte hemhal
olduğum sonsuzluğun yazılası dilekçesinde:
Çat kapı ilham ki…
Nerede ise tüm kapılar kapanmışken
yüzüme.
Çelimsiz bir kalem öncemde çalıntı
olmayan duygular ise devrede ve günbegün büyüyen bir çocuk misali güleç yüzümde
solan güllerden bir demet ve kırık dalımı onardığım yeniden yeşerdiğim yeniden
yaşardığım aslında yaş alırken yası da ruhuma giydirdiğim.
Günler uzun geceler kısa.
Aşk ise bir realite aslında çomak
sokan kimse aşkın kulvarına.
Kış uzun kış aslında yaz: kısa ömürlü
olsa ne ki mevsim bir batında da doğarken yas ve yasa.
Sözcükler muadilim iken sökemediğim
apoletlerim omzundan bense asker adımlarında yalnızlığın ve işte kimi duygu
için için eriyen bir buz dağı misali yağan karın da tecellisi ve işte teselli
babında yuvarlanan bir çığ ve de çil misali dağılan insanlar ve duygular;
sözcükler ise afaki duygulara eşlik eden varsın taban tabana zıt olsun
gerçekler ve rüyalar.
Göğün kayıp miğferi.
Yerkürenin resitali.
Çöreklendi mi de hüzün ve işte
şarlayan zalim ve işte ç/ağlayan kalbim en çok da muktedir olan her şeye her
ana ve anıya yüce Rabbim.