Ruhumu peşkeş ç/ektiğim o ıslak zemin
Maharetli ellerinden kaderin
Dökülen imgeler sağanağı
Ve de aralıksız edilen yemin
Hüznüme mukayyet olmakla iştigal
Bir özveride saklı belki de kıyama
duran hilal
Ve sözcüklerim, azizim
Düm teke tef çalar ezeli rakibim
Öznemden sakit
Bir de ruhumun dar vakitlerinde saklı
defteri kebir
Çentik atılası bir masal
Ölümle dans eden her kimse
İntikal
Ettiği kadar kendine
Özdeş ruhumla
Sair hecelerse gelirken galeyana…
Ve işte imge pazarı
Ve işte şiirin dalkavuğu
Mimarisi dizelerin
Dip dibe diz dize ne mutlu ki bana:
Onca ayetin sunumunda
Derin izler bırakan varlığımda
Demli bir şiir lütfen buyursun da
gönül soframa
Elyaf sözcüklere edilen rağbet misal
Renkler ve şiirler nasıl ki masal
Tadında
Vurdukça tefe
İnler notalar
Varamadığım varsın olsun son nokta
Tekin değil hanidir son zamanlarda
eşlik eden düşlerim
Öznesi ile sakit
Daralırken de vakit
İzahı yok iken mürşidin
İfa ettiği çekincelerin zümresi
Alaşağı edilmiş kabrim
Yaşanılası değilken de cihanda
çektiğim
Kabir azabım
Hüznüme d/okunan serkeş rüzgâr
Malulen emekli bir şiir neyime?
Şirin inzivasında saklı bir ney’ in
dilinde
Neyden ibaret ise bu zemheri
Ruhumla sıvadığım hücre hapsi
Zanların zehri
Zemherinin ölü öfkesi
Zarar ziyan ne haddime
Havsalamdan taşan her hecenin soğuk
zaferi
Ve de neferi
Olduğumdan da öte
Feri sönen kandil;
Masal
Tadında olsaydı ya ömür
Misal:
Kıpraşan hüzün
Kaile alınmadığı kadar ölüm
Kambersiz düğün
Misali
Zerre de takati kalmamışsa insanın
gördüğü zulüm
Neticesinde savsaklanan hayaller tezgâhında
Sunumu erken
Zuhur eden ezelden
Ecnebi bir sözcük nasıl ki uzak gönül
tekkeme
Ve işte ruhumun kilitli çekmecesinde
yeşeren fidan misali
Yaşaran yasımınsa muadili
Mevki sahibi olsa ne ki insan?