Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen
Hayat hikayesinin 66.bölümü
*
sessizliği de güzel görüyordu elçi
sessizliği de duyuruyordu can kulağına
bir başka hüsün şahikası
kırık hecelerle
elif-lam-mim diye
kaf diye
sad diye
her harfin tenini çizerek
pak nefesler eşlik ediyordu geceye
dudağında kilitli
bereketli sessizliğin açılışını beklemedeydi
elçi’nin dudağında saklıydı
hüzünlerle yoğrulan
en güzel adreslerin hepsi
hep sıcak
hep aşina
hep nazlı
adının anılmadığı uzun dönemler oldu
lazım değildi kimseye
unutulmuşluklarda bir yetimdi
ne anne sahip çıkabilirdi
ne baba tutabilirdi elinden
yoktu ki elleri
yokluğu kimsenin derdi değildi
O’ varlığa layık görünceye dek
başkaları sevmese de olurmuş gibi
karanlıkta kaldı onca yıl
kimselerin görmeyişi üzmedi onu
O’ varlık neşesine buyur edinceye kadar
karanlık vadilerde su arıyordu kendine
bir yere tutunmak istiyordu
dal budak uzanmak istiyordu varlık göğüne
çağrı gelmiyordu hiç
yönsüzdü
kıblesizdi
istikametsizdi
her an
her köşede
hasretin sancılı bekleyişlerinde
dizi dibinde susuyordu her şey
çıt çıkmıyordu
şimdi baş koyduğu secdeleri vardı
alnını dayadıkça
nefesine dolandıkça ayetler
eşsiz bir yakınlığın ufkuna doğuyordu
sonsuz ümit güneşlerini ağırlıyordu dudakları
suskunluğun çeperi yırtılıyordu
sessizliğin köklerinden dallanıp budaklanıyordu
tüm kaygılar, korkular, hüzünler
hayallerin hepsi
müjdelerin tümü
işte mekke’nin siyah hecesi
işte medine’nin apaydınlık gökleri
işte elçi
cennete eğilen söz ağaçları adını söyledikçe
istikametin sabahına sığınıyordu
Rabbince kabulün sakin limanına iltica ediyordu
işte bu yüzden tutunmamızı istediği
emanetler bırakır bize hz. peygamber
Allah’ın ipi gibi onlara sarılın der bize
onlarla tutunun göğe der
düşecek olursanız
onların hatırasına tutunun
Allah hatırını göğsünüzde duyduğunuz
kalp atışları kadar gerçek bilin
nabzına dokunduğunuz şah damarınız kadar yakın bilin
seve seve vazgeçilenler
candan öte sevmeleriniz olması gerektiğini
hatırlatmalı size der
hatırası candan ala
canandan öte
bir sevdanın kanını akıtmalı kalbinize
hatırlamak
gözyaşı dökmek için değil
dünya çölünde elimizden kayıp giden canı
güzel bir potaya akıtmak için
acımak için değil
hırs ve hasetlerin kerbelasında
susuz ve tesellisiz kalmış ruhlarımızı
bir kevserin başına oturtabilmek için
giderken…
gitme diye yalvaran çığlıklarını hatırlayın
gitme…
kal diyen
dostlarının feryadına bir daha kulak verin
gitmek, candan olmak
kalmak, canlı kalmak
öyle sanılıyordu
hep öyle sanıldı
oysa gitsen de kalsan da candan olacaksın,
zaten canlı kalmayacaksın
bil ki gök kubbe altında yaşayan,
yeryüzünde hareket eden ne varsa
gün gelecek ölecek
can verecek
kalmaya direnmenin kime faydası var
ölümü geciktirmek kime hayat bahşeder
durduramadığın ölümü bir anlamla doldur
önünü alamadığın can verişini
bir sevdanın pazarına sür
zaten eriyen sermayeni
bir kutlu Müşterinin eline koy
tükenmeden sat canını
değeri düşerken…
değerli bir bedele ver ömrünü
razı ol ölüme…
altını üstüne getir hayatının
öncelediklerini ertele
ertelediklerini öncele
kaz ömrünün toprağını
altını üstüne getir
hayat tarlasını
*
esirlerin kaçmaması için ellerinin bağlanmasına
hz. ömer memur edildi
abbas, hepsinin büyüğü olduğu için pek sıkı bağlanmıştı
bu sebeple de gece inlemeye başladı
bu iniltiyi duyan efendimizin gözüne
bir türlü uyku girmiyordu
ya resulallah
ne diye uyumuyorsunuz diye sorduklarında
abbas`ın inlemesi yüzünden.
diye cevap verdi
resul-i kibriyanın müteesir olmasını istemeyen
ashab-ı güzinden bazıları gidip
abbas`ın bağını çözdü
iniltinin kesildiğini gören efendimiz
abbas`ın iniltisini ne diye işitmiyorum
diye sordu.
sahabiler, onun bağını çözdük.dediler
efendimiz, bütün esirlerin bağını çözünüz
buyurduktan sonra
uyudu
muharebenin bitmesinden üç gün sonra
bedir`den ayrılan resul-i kibriya
medine`ye doğru gelirken
safra boğazını geçince
seyer denilen kum tepesindeki bir ağacın altına indi
orada ganimet mallarını eşit bir şekilde
müslümanlar arasında taksim etti
peygamber efendimiz ganimet malları arasından
ebu cehil`in devesini kumandanlık hakkı olarak aldı
süvarilere ikişer hisse
piyadelere birer hisse verdi
izinli olup veya vazifeli bulunup
medine`de kalan sekiz kişi ile
bedir`de şehit düşenlere de hisse ayrıldı
münebbih bin haccac`ın kılıcı zülfikar da
peygamber efendimizin hissesine düştü
resul-i zişan
zülfikarı bilahere hz. ali`ye hediye etti
esirler hakkında ne türlü muamele yapılacağına dair
henüz ilahi vahiy gelmemişti
onlar hakkında rey ile karar vermek gerekiyordu
görüş beyan etmek suretiyle
karara bağlanacak meselelerde
ashabıyla meşveret etmesi
resul-i ekremin mübarek adetlerindendi
meşveret meclisinde herkes fikrini
serbest ve açıkça beyan ederdi
esirler hakkında ne yapmak gerektiğine dair
peygamber efendimiz sahabelerle istişarede bulundu
hz. ebu bekir,
ya resalallah
bunlar bizim akrabalarımızdır
benim reyim onlardan kurtuluş fidyesi alarak
affedip serbest bırakmandır
onlardan alacağınız kurtuluş fidyeleri
kafirlere karşı bizim için bir kuvvettir
Allah`ın onları hidayete erdirip
bize yardımcı yapmaları da umulur
resul-i ekrem, hz. ömer`e
ey hattab`ın oğlu senin fikrin nedir
hz. ömer,
ya resulallah
onlar, seni yalanladılar
seni, memleketinden çıkardılar
hepsinin boynunu vurdur
cevabını vererek görüşünü açıkladı
efendimizin şefkat ve merhameti
bu şekil bir muameleye rıza göstermediğinden
sualini tekrarladı
ancak, hz. ömer aynı fikrinde ısrar etti
onlar müşriklerin reislerindendir.
hepsinin boynunu vurmalı dedi
efendimiz, hiçbirine cevap vermeden sustu
sonra da kalkıp çadırına girdi
bir müddet orada durdu
sahabilerin bir kısmı hz. ebu bekir`in görüşüne
bir kısmı hz. ömer`in fikrine iştirak etti
bir vakit sonra
resul-i ekrem çadırından çıktı
hz. ebu bekir`e hitaben
ey ebu bekir senin halin,
h z. ibrahim`in haline benzer
o, Allah`a, kim bana uyarsa, işte o bendendir
kim de bana karşı gelirse, şüphe yok ki
sen istediğin kimseyi mağfiret edersin
zira, sen Gafur ve Rahimsin demişti
eyy ebu bekir senin halin
hz. isa`nın haline de benzer
hz. isa, Allah`a,
eğer, onları gazaba uğratırsan, onlar senin kullarındır
eğer onları affedersen, şüphe yok ki
kudretiyle her şeye üstün gelen
hikmetiyle her yaptığını
yerli yerinde yapan Sensin. demişti
sonra hz. ömer`e dönerek
ey ömer, senin halin de
hz. nuh`un haline benzer
o, Allah`a ey Rabbim yeryüzünde
kafirlerden yurt tutan hiçbir kimse bırakma. demişti
senin halin ey ömer
hz. musa`nın haline de benzer
o, Allah`a,
Sen, onların mallarını mahvet
Rabbimiz yüreklerini şiddetle sık ki
onlar inletici azabı görünceye kadar
iman etmeyecekledir.demişti
bu konuşmalardan sonra resul-i kibriya
hz. ebu bekir`in görüşünü kabul etti
esirlerden dörder bin dirhem bedel alınarak
salıverilmelerini emretti
en mühimi de şu idi
kurtuluş fidyesi vermeye gücü yetmeyip de
okuma yazma bilen esirler
ensardan onar çocuğa yazı öğretmek şartıyla
serbest bırakılacakları
resul-i kibriya tarafından kararlaştırıldı
zeyd bin sabit hazretleri
okuma yazma öğrenen çocuklar arasında idi
bu sayede medine`de
okuma yazma bilenlerin sayısı çoğaldı
esirler hakkında bu kararın alınması üzerine
şu ayet-i kerimeler nazil oldu
’hiçbir peygambere,
yeryüzünde iyice kuvvetlenmedikçe
esir alıp fidye karşılığında onları serbest bırakarak
düşmanın kuvvetlenmesine
sebep olmak uygun düşmez
siz dünyanın geçici menfaatini istiyorsunuz
Allah ise size ahret sevabını nasip etmek ister
Allah`ın kudreti her şeye galiptir
ve O’nun her işi hikmet iledir. ‘
‘eğer Allah sizi bağışlayacağını
levh-i mahfuzda yazmış olmasaydı
aldığınız fidye yüzünden
size büyük bir azap dokunurdu.
artık ganimet olarak aldıklarınızı
helal ve temiz olarak yiyin
Allah`tan korkun
muhakkak ki Allah çok bağışlayıcı
çok merhamet edicidir.’
hz. ömer, konu ile ilgili bir hatıra anlatır
sabahleyin resulullahın huzuruna geldiğim zaman
onu ve hz. ebu bekir`i oturmuş ağlıyor gördüm
ya resulallah,
sen ve arkadaşın niçin ağlıyorsunuz
sizi ağlatan şeyi bana söyler misiniz
eğer ağlanacak bir durum varsa
ben de ağlayayım
ağlanacak bir durum yoksa,
ikinizin ağlamasına yine katılırım dedim
resulullah,
senin arkadaşlarının esirlerden aldıkları
kurtuluş fidyelerinden dolayı
vay benim başıma gelene
uğrayacağınız azabın
şu yakınınızdaki ağaçtan daha yakın olduğu
bana gösterildi .buyurdu.
peygamberimiz mücahitlerle
esirlerden bir gün önce edine`ye geldi
bir gün sonra medine`ye gelen esirleri
ashabı arasında dağıttı ve şöyle buyurdu
siz esirler hakkında birbirinize
iyilik ve hayır tavsiye ediniz.
esirler arasında bulunan
musab bin umeyr`in kardeşi ebu aziz der ki
sabah ve akşam yemeklerinde ekmeği bana verirler
hurmayı kendileri yerlerdi
onlardan birinin eline bir ekmek parçası geçse
onu bana verirdi
ben de utandığımdan
o ekmek parçasını veren kimseye iade ederdim
o yine ekmeğe dokunmadan tekrar bana verirdi
redfer