Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 2/15/2025
Okunma Sayısı : 319
Yorum Sayısı : 15
Sevgililer Günüyle  Alakası Olmayan  İki  Ayrı  14  Şubat—1. Bölüm--


I- MİLLİ  VAZİFE (!)

İlk  Türkiye  güzelinin  Cumhuriyet  Gazetesinin 1929’da  düzenlediği  yarışma  ile  Feriha  Tevfik  olduğunu  daha  önce  yazmıştım.

Güzellik  yarışmalarının  ikincisini yine  Cumhuriyet  Gazetesi  düzenledi  ancak  bu  sefer  Türkiye  Güzeli olarak  seçilecek kızımız  aynı  zamanda  Dünya  Güzellik yarışmasında  ülkemizi  temsil edecekti.

Cumhuriyet  Gazetesi  işi sıkı  tutuyor  ve  bir  taraftan  ‘’
’Memleketin şeref ve haysiyetine hizmet etmek üzere’ Paris’e ve ABD’ye gönderilecek kadın adaylar aranıyor’’ diye  ilanlar  verirken  diğer taraftan  ‘’  Güzeller !  Milli  vazifenizi  yapınız.’’  Diyerek  kızları  bu  yarışmaya  katılmaları  için  teşvik ediyordu.

Derken  efendim önce  Türkiye  Güzeli olarak seçilen Mübeccel  Namık  adlı kızımız 10 Ocak 1930’da Paris’e  gönderildi.

Mübeccel Namık’tan  oldukça  ümitliydik.  Hatta  o  günlerin  değişmez  jüri üyesi   Peyami  Safa  ‘’ Kızımız  gerçekten  güzeldir. Ona  alenen  biat ediyorum’’  Derken  ‘’   yarışmanın  bir  diğer  jüri üyesi  olan Hüseyin  Rahmi  Gürpınar,  Türkiye  Güzellik Yarışması  için ‘’ Kendimi  adeta  cennette hissettim ‘’  Demişti  de  zamanın  akşam  gazetesi  ‘’  “Hakem heyetindeki üstatlar kendilerini cennette sanmışlar.” Eee Peyami bey ve üstatlar!. Sizin gibi sübyancılar için 15-18 yaşında bir güzele biat etmemek mümkün mü? Kendini cennette sanmamak mümkün mü?’’  Diye  yazarak  her  ikisini  de  yerden  yere  vurmuştu.


Ancak  1930’da Paris’te  yapılan  Avrupa Güzellik yarışmasında  bizim  güzel  nal  toplarken  adeta bize  gıcıklık  olsun  diye  Yunan  Güzeli  birinci  seçilmişti.

Aynı  yıl  Rio de  Jenario’daki dünya  güzellik yarışmasında  Mübeccel  Namık  yine  nal  toplamıştı

Ancak bu  yola bir  kez  baş  koymuştuk.  Kendi  güzellerimizden  birini  Dünya  güzeli  olarak  seçtirene kadar  bu  milli meselenin  peşini  bırakmayacaktık  aksi  takdirde  Cumhuriyet  gazetesinin  de  ifade  ettiği  gibi Türkleri  zenci ya  da sarı  ırktan ve  dahi oldukça  çirkin   zanneden  Avrupalılara,  Amerikalılara,  beyaz  ırktan  ve  güzel  olduğumuzu nasıl  ispat  ederdik?

Derken  efendim 1931  Yılı  geldi  çattı.

Söylemeye  hacet  yok, 1931 yılındaki  güzellik  yarışmasını da yine Cumhuriyet gazetesi düzenledi.

Yarışmacılar o günlerde mayo giymemekteydi.  (Kanun  veya  yönetmelik  icabı filan  değil,  moda  icabı) Ayrıca 1931 yılında modacılar dizlerde olan etek boylarını topuklara kadar uzattıkları için yarışmaya katılan kızların bacakları hakkında fikir sahibi olmak üzere üstad Peyami Safa’ya büyük bir görev düşüyordu: Elindeki bir cetvelle kızların eteklerini diz kapaklarına kadar kaldırmak ya da kızlara ’’ Eteklerinizi kaldırın. ’’ demek...

Derken efendim Naşide Saffet adında 19 yaşlarında bir öğretmen adayının ( Henüz öğretmen okulu öğrencisidir.) eteği diz kapaklarına kadar sıyrılınca jüri ’’ İşte bu ’’ dedi ve bir öğretmen adayı olan Naşide Saffet Hanım Türkiye güzeli olarak seçildi.( Naşide Saffet Esen )

Seçilmesine seçildi ama zamanın Milli Eğitim Bakanlığı bir öğretmen adayının böyle bir yarışmaya katılmasını öğretmenlik şeref ve haysiyetine uygun bulmadı.

Bu  olaya zamanın muhalif gazetesi Karagöz veryansın ederken hükumet yanlısı gazeteler ise "Esaretten kurtulan Türk kadınlığının asil ve kibar güzelliğini bizi henüz tanımayan yabancılara göstermek milli bir vazifedir.." diye savunmaktaydılar Naşide Saffet’i ve bu güzellik yarışmasını.

Derken Efendim Naşide Saffet, Türkiye güzeli olarak Türkiye’yi temsilen Fransa’nın Nice şehrine gönderildi.

Naşide  Saffet,  bugün  Sevgililer  Günü  olarak kutlanan  14 Şubatta, Yani  14  Şubat  1931’de Nice’de  Avrupa  dördüncüsü  oldu.

Ama?

Ama  Avrupalılar,  kızımızı  dördüncülükle  bırakmadılar.  O  kadar  güzel gözleri  vardı  ki  onlar  bile  dayanamayıp  Avrupa’nın  en  güzel  gözlü  kızı  seçtiler.

 
Evet, Naşide Saffet Avrupa’nın en güzel gözlü kızı seçilmişti ama daha sonra kendisi ile ilgili yazılanlara ’’ ‘Ben, güzellik yarışmasına balo kıyafeti ile gittim. Muallimler baloya gidemez mi? Muallimler, deniz hamamında mayo giyemez mi? Ben, hareketimin şeref ve haysiyetimi ihlal etmediğine kâniyim.’’ diye itiraz etse de bir öğretmen adayının toplum huzurunda bacaklarını açmış olması öğretmenlik mesleğinin şeref ve haysiyetine uygun bulunmadığından öğretmen okulundan atıldı.

Keşke bir  başka  meslekten,  mesela  bir sekreter  filan  olsaymış.  Onlara  toplum huzurunda bacaklarını  göstermek  günah,  haram  ve  ayıp  olmadığından (!)  ve  dâhi  hareketi  mesleğinin  şerefine  aykırı  olmayacağından,  daha  başlamadan  görevinden  atılmazdı.

***

Gelecek bölümde  de 14  Şubat  1951’de Maraş  Kalesine  kimin  Fransız Bayrağı  çektiğini  anlatayım  olur  mu? 

NOT: ‘’  Kahramanmaraş’’  Diye  itiraz  etmeyin.  Maraş  1973  Yılında  Kahraman  unvanını  aldı. 


( Sevgililer Günüyle Alakası Olmayan İki Ayrı 14 Şubat—1. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 2/15/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu