Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen
Hayat hikayesinin 97.bölümü
heyecanlı yürüyüşler
derin fısıltılar
mahcup çağırışlar
içten seslenişler
sıcacık heyecan
çocukça sevinç çığlıkları
ardı sıra dalmış bakışlar
şehrin kıyısında kumdan kale yapmalar
ve anlam dolu bir sürü sessizlik
bir şey uçup gitti sanki elimizden
o göğüne gitti
biz mahzun kaldık
sonsuzluğun göğüne uzanan dallarımızı sallayıp durdu
kök saldığımız dünya toprağında
yitirdik gönlümüzü
dudağımızda aziz bir misafir gibi ağırladığımız
dualarımızın çağıltısı
ta ki içimizi bir arza-ı hal heyecanıyla
göğe yağdıralım
yerden göğe yağan yağmur olsun kelimeler
telaşlı koşturmalardan
kalbimizin gündemini kıyama kaldıralım
ta ki beş vaktin başucuna
aşkla şevkle bırakalım sedalarımızı
her şey,
bizim için bir tefekkür vesilesi olsun
gözleri nemlenen
yamaçta gördüğü yalnız sarıçiçekle dertleşen
hastalığını ve sancısını, hapsini
ve hasretini, gurbetini ve sürgününü bile
tefekkürün teknesinde yoğuralım
şikayet etmeden, ümit ile
iddiacı olmadan
inceden söyleyelim sözümüzü
bir cephe oluşturmadan
herkese açık, her kesimi kucaklayan
duru bir söylemi seslendirelim
elimizde bir meşale ışıltısı var olsun
nurunu gösterelim göğün uzaklarının
yıldızların dökülüşü gibi
dökülsün şiirler dudaklarımızdan
yağmurun indirilişi gibi
incitmesiz eğilelim gönül hizasına
hatırlayalım
meğer ne çok emek vermişler
yetiştirmişler bizi
içimize sıcacık heyecanlar dökmüşler
toprağımıza tohumlar gömmüşler usulca
gönlümüze mütebessimi
fikir işçilerinin emeğini nakşetmişler
ne çok.
*
hicretin 5. senesi, 29 Şevval
uhud harbinden iki yıl sonra vuku bulan
hendek muharebesi
islami gelişmenin önündeki engellerin
büyük ölçüde bertaraf olmasında
büyük rol oynamış mühim muharebedir
düşman saldırısını kolayca önlemek maksadıyla
resul-i ekremin medine etrafında
hendekler kazdırması sebebiyle,
hendek savaşı adını alan bu muharebenin
bir diğer adı ahzabdır
bu adı,
kureyş müşrikleri ile birlikte
yahudiler, gatafanlar ,bir çok arap kabilesinin
medine üzerine yürümek için
bir araya gelmiş olmalarından dolayı almıştır
resul-i ekrem efendimiz
yahudi kabilelerinden biri beni nadir’i
medine’den sürmüştü
onlar da kuzeye giderek
hayber, şam ve vadi’l-kura gibi
mühim yerlere yerleşmişlerdi
medine’den kovulmuş olmanın acısını,
gittikleri yerlerde peygamberimiz aleyhinde
menfı propaganda ve tahriklerde bulunmak,
civar halkını müslümanlar aleyhine kışkırtmak suretiyle
dindirmeye çalışıyorlardı
benîi nadir yahudilerinin kışkırtmaları,
teşvikleri ve öncülük etmeleriyle
meydana gelmesine sebep oldukları hadiselerden biri de
işte bu hendek muharebesidir
medine üzerine topluca yürüyüp,
hz. resulullah’ın vücudunu ortadan kaldırmak fikrini
bu yahudiler ortaya attılar
zaten kureyş müşrikleri de böyle bir şeyi
her zaman düşünüyor
böyle bir teşebbüse her zaman hazır bulunuyorlardı
uhud savaşından galip çıkmalarına rağmen,
müslümanların gittikçe çoğalmasına engel olamadıklarının
resul-i ekrem’in nüfuz sahasını genişlemesine
mani olamadıklarının çok iyi farkında idi
ticaret yollarının bütünü kapanmış durumdaydı
iktisadi yönden kendilerini
yok olmakla karşı karşıya getirecek
bu duruma seyirci kalmak istemiyorlardı
rahat hareket edebilmeleri için de
medine’deki islam devletinin nüfuzunu kırmak
arzu ve emelini taşıyorlardı
medine üzerine birlikte yürüyüp
hz. resulullahın bayraktarlığını yaptığı
iman ve islam hareketini
yerinde boğma teklifi
beni nadir yahudilerinin liderlerinden geldi
müşriklerin lideri ebu süfyan
siz bu işte samimi misiniz diye sordu
dessas Yahudileri evet …dediler
biz muhammed’le çarpışma hususunda
sizinle anlaşalım diye geldik
ebu süfyan bundan gayet memnun oldu
bu memnuniyetini şöyle ifade etti
öyle ise hoş geldiniz
safa geldiniz
muhammed’e düşmanlıkta bize yardımcı olanlar
yanımızda en sevgili, en makbul kimselerdir
böylece medine üzerine yürüyüp
hz. muhammed’in (a.s.m.) bayraktarlığını yaptığı
iman ve islam hareketini
yerinde boğma kararında birleşip anlaştılar
mekke’ye gelen heyet,
yahudi alimlerinden müteşekkildi
müşrikler, hazır ayağa gelmişken
onlardan bir hususu da öğrenmek istiyorlardı
kendi aralarında,
gelenler bilgi sahipleri ve ehli kitaptırlar
biz mi, yoksa muhammed mi daha doğru yoldadır
bunu kendilerine bir soralım dediler
ebu süfyan, onlara
ey yahudi cemaati
sizler, kendilerine ilk semavi kitap inmiş,
ilim ehli kimselersiniz
muhammed’le anlaşamadığımız meseleyi
açıklığa kavuşturunuz
bizim yolumuz mu,
onun dini mi daha hayırlıdır
aleyhlerinde olan hakkı gizlemeyi
meslek edinen yahudiler
Allah için söylenecekse
siz hakka ondan daha yakınsınız demekte
tereddüt göstermediler
bu sözler,
haliyle müşrikleri fazlasıyla sevindirdi
derhal bu kararların tahakkuku için hazırlanmaya başladılar
yahudilerin müşriklere söyledikleri, gerçek dışı beyanlardı
hakkı bile bile gizliyorlardı
bunun üzerine inen ayet-i kerimelerde
şöyle buyruldu
‘görmedin mi
kendilerine tevrat’tan ilim verilen o kimseleri ki,
Allah’tan başka ibadet olunan
batıl ilahlara ve tağuta iman ederler
ve kafirler için
bunların yolu mü’minlerin yolundan daha doğrudur derler
onlar Allah’ın lanetlediği kimselerdir
Allah’ın lanet ettiği kimseye ise
artık hiçbir yardımcı bulamazsın
‘sonra onlardan bir kısmı iman etti
bir kısmı da yüz çevirdi
o yüz çevirenlere,
alevli bir azap olarak cehennem yeter…
beni nadir yahudileri, mekkeli müşriklerden
beraber hareket etmek üzere söz aldıktan sonra
gatafanlarla da, hayber’in bir yıllık hurma mahsulünü
kendilerine vermek şartıyla anlaştılar
ayrıca civarda bulunan diğer arap kabilelerine de
propagandacılarını gönderdiler
onları da medine üzerine yürümek için ayaklandırdılar
harpte başrol oynayacak olan mekkeli müşrikler de
arap kabilelerinden bazılarını
harbe iştirak ettirmek için kiraladılar
böylece
yahudilerin propaganda, tahrik ve teşvikleriyle
mekkeli müşriklerden civardaki arap kabilelerinden,
gatafanlar ve ahabiş kabilelerinden
büyük bir ordu teşkil edildi
her zaman olduğu gibi hedef ve gaye tekti
medine üzerine yürüyüp,
efendimizin (a.s.m.) vücudunu ortadan kaldırmak
müslümanları yok etmek
kureyş müşriklerinin sayısı
ahabiş ve onlara katılan kabilelerle birlikte 4.000 idi
yahudilerin teşvik ve kışkırtmalarıyla
bir araya gelenlerin sayısı ise 6.000’di
böylece düşman ordusunun sayısı 10.000’i buluyordu
müşrik ordusuna ebu süfyan komuta etmekte idi
huzaa kabilesi eskiden beri
resul-i ekremle dost geçinen bir kabile idi
bu dostluğun başlangıcını
abdülmuttalib ile olan anlaşma
ve ittifakları teşkil ediyordu
kureyş müşriklerinin
ciddi bir hazırlık içinde bulundukları hakkındaki raporu
bu kabileden bir süvari
normal olarak on iki günde alınan yolu
fevkalade bir süratle tam dört günde kat ederek
medine’ye peygamber efendimize ulaştırdı
haberi alan efendimiz vakit geçirmeden
derhal ashab-ı kiramı toplayarak
kendileriyle istişare etti
resul-i ekrem,
medine dışında düşmanla çarpışalım mı
yoksa medine’de kalarak
müdafaa savaşı mı yapalım diye sordu
görüşmeye sunulan bu teklifle ilgili
muhtelif fikirler serdedildi
selmanı farisi
ya resulallah
biz fars toprağında
düşman süvarilerinin baskınlarından
korktuğumuz zamanlarda
etrafımızı hendeklerle çevirip savunurduk
diye konuştu
teklif hem hz. resulullah,
hem sahabiler tarafından makul karşılandı
ittifakla şu karar alındı
medine’de kalınacak
şehrin etrafında hendekler kazılacak
düşman saldırısına karşı konulacak .
böylece muhasarada kalmak
açık arazide vuruşmaya tercih edildi
efendimizin böyle bir taktiği
tercih etmesinin altında
harpte az insanın öldürülmesi
az kan akıtılması gibi
mühim bir gaye de yatıyordu
aslında bu, resul-i ekrem efendimizin
bütün harplerde gözden uzak tutmadığı
bir prensibi idi
İttifakla şehrin dahilden müdafaasına karar verilince
hendek kazı işine resul-i ekrem’in
emir ve tavsiyeleri üzerine derhal başlandı
efendimiz nerelerin, kimler tarafından kazılacağını
bizzat tayin ve tespit etti
şehrin güneyinde oldukça sık bahçeler vardı
düşmanın buradan geçebilme ihtimali çok zayıftı
geçmeyi göze alsa dahi, yayılarak değil de
birer kol halinde geçmeye mecbur olacağından
durdurulması ve bozguna uğratılması için
küçük bir askeri müfreze bile kafi gelirdi
doğu istikametinde ise,
efendimizle anlaşma halinde bulunan
beni kurayza yahudileri ikamet ediyorlardı
bu sebeple hendek kazı işi
tamamen açık arazi olan
şehrin kuzey tarafında yapılıyordu
yapılan tespitler bunu gerektiriyordu
bütün müslümanlar,
hatta az çok eli iş tutabilecek çocuklar bile
canla başla hendek kazıyorlardı
kazı işine bizzat efendimiz de (a.s.m.) katılıyor
bir an evvel tamamlanması için
müslümanların şevk ve gayretlerini
her zaman canlı tutuyordu
gönüllü müslümanlar bütün gün çalışıyorlar
geceyi geçirmek için evlerine dönüyorlardı
buna karşılık resul-i kibriya
bir tepecik üzerinde kurdurduğu çadırında
gece gündüz kalıyordu
hem çalışmalara bizzat katılıyor
hem de çalışanlara nezaret ediyordu
kainatın efendisi toza toprağa, sıcağa, açlığa aldırmadan
yaptığı çalışmalarında zaman zaman müslümanların
ya resulallah, bizim çalışmamız kafi gelir
sen, ne olur çalışma da istirahat buyur
tekliflerine muhatap oluyordu.
ancak efendimiz
ben de çalışarak, bu sevaba ortak olmak istiyorum
cevabını vererek
gayret ve sevaba nailiyet arzusunu dile getiriyordu
zaman zaman da kazı ve zenbille toprak taşıma esnasında
abdullah bin revaha şiirler terennüm ediyordu
haliyle, bu gönüllü mücahitlerin gayretlerini artırıyordu
resul-i ekrem onların bu hallerine
şefkat ve merhametle bakıyor
Allah’ım
ahiret hayatından başka
talep edilecek baki bir hayat yoktur
Sen, ensar ve muhacirlere mağfiret eyle
diye dua ediyordu
kazı işi esnasında
bir ara, sahabiler çok sert bir kayaya rastladılar
onu parçalamaya uğraşırken
balyoz, kazma kürek gibi bir sürü âletleri kırıldı
yine de onu parçalamaya muvaffak olamadılar
durumu resulullah efendimize haber verdiler
ya resulallah
karşımıza kazı esnasında ak bir kaya çıktı
onu bir türlü parçalayamadık
bu husustaki emriniz nedir
efendimiz, selman-ı farisi’nin balyozunu aldı
bismillah diyerek kayaya bir darbe indirdi
kayanın üçte birini yerinden kopardı
Allahü Ekber, bana şam’ın anahtarları verildi
vallahi, ben şu anda
şam’ın kırmızı köşklerini görüyorum buyurdu
sonra, yine
bismillah deyip kayaya balyoz ile
ikinci darbeyi indirdi
kayanın üçte biri daha parçalandı
Allahü Ekber, bana fars’ın anahtarları verildi
vallahi, şu anda ben
kisra’nın medain şehrini
ve onun beyaz köşklerini görüyorum buyurdu.
ondan sonra üçüncü defa yine
bismillah deyip balyoz ile vurdu
kayanın geri kalan kısmını da yerinden kopardı
Allahü Ekber, bana yemen’in anahtarları verildi
vallahi, şu anda ben
san’a’nın kapılarını görüyorum buyurdu.
resul-i kibriya’nın haber verdiği bütün bu fetihler
hz. ömer ile hz. osman zamanında bir bir gerçekleşti
bunları gören ebu hüreyre (r.a.)
müslümanlara şöyle dedi…
bu fetihler sizin için bir başlangıçtır
vallahi, Allah, kıyamete kadar fetholunacak şehirlerin
hepsinin anahtarlarını
önceden muhammed’e (a.s.m.) vermiştir…
redfer