
T/adım yok ki mevsimsiz idi
sobelenmesi düşlerimin ve yakamdan düşmeyen gölgenin de müridi iken ahvali
yalnızlığın hatta bir mikado çöpü gibi dirilip devrildiğim sehpanın tozlu
yüzüne damlamış çay lekesi gibi kurumalıydı yaşlarım ve dinmeliydi şiirin öfkesi
savsaklanan benliğime şerh düşen her renkte ilahıydı hüznün derbeder bir
sokaktan geçen keşiş gibi sayıkladığım adını bilinmezin.
Hangi örüntüde saklıdır mizacı
gecenin?
Peyda olan karanlıkta sinen ölüm
meleği
Kibirli sesinde yalnızlığın
Pejmürde iklimden damlayan yağmur
gibi
İlahi Işığı duaların
Ve işte dindi gecenin karanlığı.
Ayağını sürten hüzün
Bol kepçeden payıma düşen
Hecelediğim adında yalnızlığın
Sağımda solumda saklıdır hicran.
En meşakkatli ölümlü olmalıyım
En çok yankılanan sesi
Hicretinde göğün
Kaybolan gölgem gibi
Üstü örtülü dünün nesi kaldı ki
geride?
Yarın dediğin minvalde saklı acı
yüklü reçete.
Semiren doğa
Sokağın karanlığı nasıl da aşikâr
ruhuma
Pervazında bilinmezin
İki dirhem bir çekirdek kapıdan
gitmeyen mevsim
Bahar diye çıktığım yolda
Dinmeyen kışın soğuğu ve öfkesi
Sunumunda ömrün
Sönmek bilmedi ışığı mumun
Oysaki eriyen bendim içten içe.