Karaladım. Yazdıklarımı mı karaladım, karaladıklarımı mı yazdım, kararsızım. Böyle zamanlarda düş kurmaktansa gerçeklere odaklanırım. Bir de gerçekleşme ihtimali olan şeylerin olasılıklarına… Dua güçlü bir enerji, enerji ise içtekini dışa vurabilecek güçte bir duygu. Sorguyu bu dünyada vermeyeceğim kimseye. Hiç kimseye soyunmayacağım dil dökerek, en şeffaf halimle. Bir şeyler yarım değil gizli kalacak. Çünkü bitmesi gereken ne varsa biter ve senin yörüngenden uzaklara gider. Sen ise, onu çekmeye çalıştıkça ellerin acır. Eller, bir insanın en gizli sırrıdır.


   Şu dünyada saygı ustaca bir meslek. Sevgi ise usulca içilen bir sek… Bir şarabı seversen tek yudumla bitirmek gibi bir densizliği ona yapamazsın. İnsanlarda da bu böyledir. Karşındaki seni hızlı tüketmeye başlarsa mesleğini sevmiyordur bil. Ya sana barışık değildir ya da kendisine. Sonuç olarak insan lafına bile tahammülü olmayan bir çağdayız. Şükür ki birkaç kişi olarak hislerimiz var! Ve o sezginin yolu saklıdan geçer. Susarken senin duymadığın sesler, senin görmediğin gözler sessizce payına düşeni alır. Geriye daha iyi bir sen kalır.


   Kendi parantezimden içine aldığım kelimeler gibi insanlara da aynı muameleyi göstermeye başladım. Eski ben, bazıları parantez dışına çıktığında hemen onu büyük yazardı. Yeni ben, cümleden çıkarır oldu. Çok da iyi oldu! Ettiğini bulduğu dünya döner, dönen hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. İnsan kendine gücenmek yerine güvendikçe, aynı serçenin dallarıyla olan imtihanı gibi kanatlarında bulur o gücü. Yüzyıllardır anlatılan da budur işte. İki bacaklı, bir beyinli, bir kalpli canlıların kalplerinden yaralandıklarında bacakları hep yanlış yollara gider. Beyinlerinden darbe aldıklarında ise kalpleri bacaklarına hükmeder. Ne zormuş iki bacaklı, bir beyinli, bir kalpli olmak değil mi? Aslında değil. Tüm sistem ayaklarımızın altında ve biz onu çiğnemekle uğraşıp duruyoruz. Halbuki bizden de öte bir gökyüzü var üzerimizde, göremiyoruz. Evet, gücümüzün yeteceği kadar güvenmeliyiz kendimize. Kendimize güvendiğimiz kadar da güçlüyüzdür aslında. Ama bazı şeyleri de bizden güçlü şeylere bırakabilmeli be! İşte zaten bu bırakma gücü bile gücümüzü ortaya koyar. Zaman akar, devran döner, çarklar oynanır, kartlar açılır. Ve sana sadece keyifle izlemek düşer. 


  Varsın yaşayalım, varsın aşalım engelleri. Aşıladıkça şu yegane yaşamı; hak ettiği gibi sevmek de haline göre saymak da en iyisi.


Tuğsel Karakırık

( İnsanın Yegane Yaşamı başlıklı yazı Tuğsel Karakırık tarafından 26.02.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu