Geçen her saniye bir aldatı aslında
ama makberin ç/ağrısında sinen acımla hemhal bir düş değil yaşayan bir fani
olarak biliyorum da kalemin her kasıldığında gözümün seğirdiğini aslında hep de
sevmelerin mealidir içine g/izlendiğim şu ağaç kovuğu ve işte kalemim de
mademki bana eşlik eden bir kalem-kakan sözcüklerimi de süslemeden püslemeden
biliyorum da en değerli hazinem, ziynetim olduğunu tıpkı alnımdaki akla
salındığım bir ömür ama kara peçeli gölgeler duvağı değil bir dudağı yerde
diğeri gökte ve ben uçuyorum bilinmezin izinde şerh düşüyorum içimdeki rahmete.
Göğsümde saklı tufan
Aşksa hayra yoran
Bir hutbe
Kaskatı kaldığım gecelerden
Firar ettiğim
Asla değil yalan.
Kimse nifak sokan yaşama sevincime
Hala nasıl oluyor da çarpılmadım
hani?
Defalarca yemin edip de
Son dediğimde
Kendime yaptığım her haksızlık ve
eziyette
Bir dirhem acıdan öte
Akçeleri savurduğum
Karanlık lehçesinde yasın
Dilimle gözyaşımla bentler aştığım.
Reddi güç kabulü güç, azizim
Sen sormasan da ben söylerim.
Uymasan da sen bana
Uyumadığım kadar uyardığım
Tek varlıktır hani içimde saklı
tuttuğum.
Tenimde ne çok karınca
Tinimde de
Ve titrimde.
Karanlık gecede kara bir karıncanın
Ayak sesine kadir olan Mevla’m
Görmez mi hiç içime düşen ateşte
Kavrulan ruhum, efkârım ile
Sadece O’na koştuğum.
Sobelendiğim bir hayat ki
Nokta atışı ile
Ölmenin ta kendisi
Her vurulduğumda
Yere düşmesem bile gücümün
kaybolduğu.
Aksanı ne sahi ölümün?
Aksıran hangi yeni acı?
Biçimlenen evrenin doğası
Doğdum doğalı sektiğim
Devşirdiğim yeminler
Ne çok gel-git
Uzlaşamadığım bir cihan ki
İnsanlar adeta devre mülk gibi:
Bir gün öyle bir gün başka bir kimlik
Dosdoğru olmanın neresi kötü peki?
Hüsrandan yana hissettiğim
Değil sadece iki dudak arasından
Firar eden bir çığlık filan da değil
Sessizliğimle mühürlediğim yüreğim
İçi ne dar
Ne de düz duvar
Gel gör ki tırmandığım şu ağaçtan
Düşmek nasıl da can acıtan?
Hele ki düşmek birilerinin gözünden
Oysaki sevgi ve umut idi asla
dilimden düşmeyen.
Ya, şimdi azizim?
Sobelendiğim ne ki
Solandan değil söndürenden sormalı
Kükreyense iç sesim
Andıkça mutluluğu
Beyanında saklı sözüm ona yarınların
Elbette dün dünde kalan
Gel gör ki kaderin ördüğü
Hep aynı hicran
Hep aynı makam
Meramım da yok bana ulaşan
Bir mektup de bir sihir de.
Rahmeti beklediğim
En çok acıların söndürdüğü bir ateş
Dünde saklı güleç yüzüme doğmak
bilmedi güneş
Sözcüklerim söküklerimden kopan
Yalnızlığın sireni
Ah, olabilseydi keşke acıların freni.
Sinemde yangın
Sirayet eden hangi yalan?
Elbet sözcüklerim de doğru benim gibi
Ben olmayı ertelediğim bir ömür de
değil ki
Benden taşan sayısız bilinmez
Hicvinde bunca sıkıntının
Sökün eden yamanın
Sahi neresinde saklıyım ezelden?
Andığım sadece O
Anılmadığım nasıl ki tek gerçek
birileri tarafından
Sevilmektense çoktan vazgeçtim
Bir kurşunsa sıktığım
Seken mutlulukmuş ta ilk günden.