Üstlendiğim bir yenilgi, evet ve
artık kabullendim bulunduğum pozisyonu.
Mademki bir çocuk olarak başladım
hayata öncesinde güvenli bir ortamda annemin ta içinde kıvırılmış yatarken…
Azar azar büyüdüğüm mü?
Bunu onaylayamam çünkü çok hızlı
büyüdüm ben üstelik her çocuktan farklı olduğumu geç idrak etsem de içimde
yaşlı ve bedbin bir kadın saklıyormuşum meğer ben.
Gözyaşlarımı doldurduğum o devasa
Nisan tası ve her ağladığımda boyumun uzamadığı ama acılarımın daha da boy
verdiği.
Baba sevgisi ve de ya da bir ailem
var mıydı benim daha doğrusu ben kabul gören bir çocuk muydum ve de sevilen ve
boylu boyunca yere serilen ve üstünde insanların tepindiği.
Unuttum ne zaman doğduğumu bu yüzden
de geçiştirdim hep hayatı ve hayalleri zaten hayal kurmama fırsat verecek bir
ortam da yoktu içinde bulunduğum ve içimde olan ne var ne yok hepsini gerisin
geri gönderdim.
Bir oyuncağım var mıydı da ben
oynamadım ama elimde sürekli bir bez vardı üstümde ise şalvar ve ne çocuk
olduğumu bildim ne de ergenliğe adım atarken vücudumun ve hormonlarımın ne
demek istediğinin ayırdına vardım ne de olsa ben bir kız çocuğu değil sadece
bir köleydim ne sorgulayabildim hayatı ne de sorgulayanlara bir şey diyebildim.
Öyküm çok eskidir benim.
Bir o kadar güncelliğini de
yitirmeyen.
Okumayı iyi kötü söktüğüm ilk günden
beri elime ne geçerse okudum ama gizli gizli ne de olsa birileri fark etti mi
okuma yazma bildiğimi asla hayra alamet olmayacaktı hayatım iyi kötü sadece
okurken hayatımı kabullendiğim ve evin tüm işlerini bitirip da odama çekildiğimde…
Elbet kapıyı da içeriden kilitlerdim
ama bunu neden yaptığımı hiç düşünmedim ya da kapıyı kilitlemesem ne olacağını
da asla tahayyül edemedim sadece koruyucu meleklerimdi bunu bana öğütleyen ve
en sevdiğim iken görünmez güç.
İlahi Gücün varlığı idi zaten beni
bana sunan daha doğrusu yaşadığım hayatı kabullenmeme vesile olan ne de olsa ne
annem vardı benim ne de babam. Kardeşim bile yoktu. Değil arkadaşım…
Sonra işin seyri değişmeye başladı.
Nasıl mı?
Sadece büyüyordum işte sonra
vücudumdaki değişimleri fark ettim üstümdekileri değiştirirken ve asla da
dokunmuyordum vücudumun herhangi bir yerine gerçi bana bunu yapıp yapmamam
konusunda kimse tek laf etmemişti ama. Derken evin hanımı yani üvey halam bir
gün yüksek sesle okurken duymuştum ve hayli de şaşırmıştım ilk duyduğumda:
‘’Duyun, ey ahali, duyun işte.’’
Böylesi konuştuğuna ilk kez tanık
olmuştum üvey halamın gerçi baba yarısı sayılırdı ama daha doğrusu baba çeyreği
ne de olsa üveydi halam ama ben onu severdim bir şekilde ne de olsa annem ve
babam öldükten sonra bana evini açmıştı üstelik henüz ilkokulda birinci
sınıftaydım hatta okumayı da tam sökecekken…
Ne yazık ki devamı gelmedi okulun ne
de olsa ben artık birilerinin himayesine girmiştim ve de asla bitmeyen işleri
evin bana yığılmıştı. Ve işte o gün…
Halamın kızları bir koşu geldiler
salona ve de merakla. Sahi, ne diyordu anneleri?
‘’Size lafım yok, kızlar. Anlayan
anladı ya da anlayacak.’’
Bense elimden düşmeyen bezle
camlarını siliyordum salonun merdivenin tepesine çıkmışken derken yere düşmem
bir oldu dikkatimi halama verince.
‘’Seni gidi seni. Elin işte gözün
oynaşta, değil mi? Gözün kör olmasın e mi?’’
Kızmıştı halam işte. Ama ne
yapabilirdim ki? Dengemi kaybetmiş ve düşmüştüm yere işte.’’
‘’Kapa kız üstünü başını. Bak tam da
okuduğumun üstüne geldin düştün yere. Bundan sonra ayakaltında dolaşmayacaksın
çocuklarım okuldan geldiğinde… Seni aşüfte.’’
Yüksek sesle okuduğuna kulak
kabarttığım yetmezmiş gibi hiçbir anlam da verememiştim işte halamın
dediklerine.
Üstelik halamın çocukları benim de
kuzenlerimdi. Sonuçta üç kardeştiler ben de dâhil olmuştum aileye ama…
‘’Cemal Abi.’’
‘’Söyle kız.’’
Tam da cevap verecekken halam bir
hışımla dalmıştı odaya.
‘’Seni, edepsiz. Ne abisi. Koş git
odana sabaha kadar da çıkma dışarı.’’
Cemal Abi ise pişkince gülerken halam
bir fırça da ona atmaz mı?
‘’Muhatap olma bu kızla. Uzaktan da
olsa akrabamız ama Allah rızası için açtım ben ona evimi. Bilsin yerini. Sen de
git üstünü değiştir. Kız, duydun mu dediklerimi?’’
Sessizce verilen emirleri dinliyordum
işte.
‘’Efendim, hala?’’
‘’Dünden kalan yemek var en alt
rafında buzdolabının. Isıtman gereksiz. Yemek de ziyan olmasın hani. Onu ye de
çekil odana. Yarına çok işimiz var seninle.’’
Başımla onaylamıştım halamı üstelik
karnım da inanılmaz acıkmıştı ve bir koşu denileni yaptım ki açlıktan midem
sırtıma yapışmıştı.
Elbet yapmam gerekenlerin
farkındaydım da anlamıyordum halamın neyi ima ettiğini. Üstelik sabahleyin
okuduğu gazeteden de bir şey anlamamıştım üstelik büyüdüğümü tek fark eden ben
de değildim.
Daha sabah okula giderken demişti hem
Cemal Abim.
‘’Kız, sen ne ara büyüdün böyle?
Vay…’’
Utanmıştım ve adeta yerin dibine
geçmiştim sanki büyümeyi bendim isteyen ya da onların arasında yaşamayı seçen.
Böyle zamanlarda rahmetli annemle babam nasıl da tüterdi gözümde hem üstelik
biz çok mutlu bir aileydik o feci kaza olana kadar. Çok ağlamıştım annemle
babamı kaybettiğimin ertesi ve çok da isterdim o arabada olmayı en azından bir
elimden annem bir elimden babam tutarken ben de onlarla beraber gidecektim
cennete. Gerçi halam her seferinde demez miydi?
‘’Azdırdı anan kardeşimi. Ne vardı o
arabayı alacak? Kimsin sen kim, söyle?’’
Sahi, annem ne yapmıştı da diline
düşmüştü böyle halamı?
‘’Şehre giden otobüsler var. Tramvay
var. Pek mi şarttı o arabayı aldırtması kardeşime?’’
Sonuçta kaderdi yönümüzü tayin eden
bu anlamda halamın annemi suçlamasını aklım almıyordu.’’
Sonra da devam ederdi.
‘’Allah çirkin şansı versin. Yaktın
kardeşimin başını. Al işte kızın da senin yolunda. Bak anasının kopyası. Kız,
git çıkar üstündeki eteği. Yatağına koyduğum o uzun paçalı donu giy hele.
Üstüne de geçir o şalvarı. Saçlarını da bağla gizle eşarbın içine. Günaha sokma
beni durduk yere.’’
Hep böyleydi halam illa ki bir daldan
diğerine konardı.
‘’Yazıktır be anne kıza. Sonuçta bize
ailesinden yadigâr.’’
‘’Karışma sen, Cemal. Sen bilmezsin
böylelerini. Ah, ah, onlar nasıl da saman altından su yürütürler.’’
Elbet konuşma ve de cevap verme
hakkım yoktu hiçbir şekilde hatta ağlamam bile yasaktı. Üstelik halamın
oturduğu ev öncesinde babamındı üstelik babam hayli varlıklı bir adam iken
birden her şeyin seyri değişmiş ve ben bu ailenin hizmetçisi olmuştum aniden.
Gerçi halamın kızları ve Cemal Abi,
bana hizmetçi muamelesi yapmazdı ama.
Gerçi Cemal Abinin bana neyin
muamelesini yaptığını aklım almıyordu ama.
Bense içgüdüsel bir refleksle her
gece odama uyumaya gittiğimde kapıyı içeriden kilitliyordum ve içimdeki ses
bana iyi şeyler fısıldamıyordu üstelik Cemal Abinin kardeşi ya da yeğeni iken…
Günler torbaya girercesine gece oldu
mu Cemal Abi illa ki kapımın önüne gelir bana direktifler verirdi.
‘’Yarın sabaha ütülenmesi gereken
giysilerim var. Bir de yatağım çok kirlenmiş. Onu da bir an evvel değiştirsen
diyorum, hani. Hey, duymuyor musun?’’
Bense uyur gibi yapıp tek ses
etmiyordum ne zamanki gece yarısı kapımın önüne gelip de bana emirler
yağdırırken bir yandan da bildiğim duaları okur, onun çekip gitmesini beklerdim
hemen hemen her gece ve ancak o gittikten sonra azıcık da olsa uykuya dalardım
elbet beni bekleyen olası tehlikeleri aklımdan uzaklaştırmaya çalışırken.
Hızlı bir değişim içindeydi ülke ve
bizler de. Daha doğrusu benim dışımda herkes bu değişimden hem haberdar hem de
mutlu idi.
Halamın kızları tüm gün kıkırdar
sonra da gezmeye giderlerdi bazen halam onlara eşlik ederdi ama bir kere bile
beni yanlarına alıp gezmeye götürmemişlerdi. En azından onlar evde yokken bir
süreliğine de olsa rahat bir nefes alırdım ama bunu bile çok görecekleri aklıma
gelmemişti. Yine halam ve kızları gezmedeyken bense yazlık ve ince elbisemle
evde özgürce salınırken kapının çalması ile yerimden zıpladım.
Hiç âdeti değildi halamın kapıyı
çalmak illa ki anahtarı ile açardı kapıyı eve geldiğinde. Belki de postacı idi
gelen ya da komşulardan biri gerçi benim kapıyı açmam da yasaktı ama.
Bir koşu gidip açtım kapıyı ve
karşımda kimi göreyim?
‘’Hayırdır, Cemal Abi. Senin bu gün
dersin yok muydu?’’
Gözlerindeki garip pırıltı ile
sırıttı birden bire.
‘’Dersimi evde yapmak için geldim
Gülbahar. Hem sen de eşlik edersin bana ders çalışırken.’’
Garibime gitmişti ama bozuntuya
vermedim.
‘’Aklım ermez benim o derslere. Neyse
ben gideyim da kalan işlerimi tamamlayım. Kolay gelsin Cemal Abi.’’
Bir anda koluma yapışmıştı işte ve
sıkı sıkı tutuyordu kolumu.
‘’Kaçma. Sen de öğren, fena mı olur?
Eminim ki annen de bunu isterdi.’’
Annemin neyi isteyip istemeyeceğini
bilemezdim ama içimden bir ses bir an evvel uzaklaşmamı söylüyordu.
‘’Canımı acıtıyorsun. Bırak kolumu da
gideyim.’’
Az daha bırakmasaydı kolumu avaz avaz
bağırmaya niyetlenmiştim bir kere ve bunu fark eder etmez bıraktı da kolumu.
‘’Pişman olacaksın ama. Tamam, başka
zaman o halde.’’
İçeri girip kapıyı kapamıştı sonunda
ve yüzü beş karış salona gitti ben de fırsat bilip uzaklaştım odadan ve Cemal
Abiden. İçimdeki ses adeta bangır bangır bağırıyordu ne yapmam gerektiğini bense
ne yapacağımı bilemez halde iç sesimi illa ki bastırıyordum.
Gitmem gerektiğini biliyordum en
azından ama nereye gideceğimi de bilemezken ne de olsa gidecek bir yerim yoktu
annemle babamın yattığı mezardan başka. Zaten her gece rüyalarıma giriyorlardı belli
ki yaşadığım sıkıntılar onlara da malum oluyordu.
Birkaç gün evvel on sekizime
girmiştim ve artık özgür olduğumu iyi kötü idrak etmiştim elbet özgürlük ne
anlama geliyorsa.
Üstelik zengin bir adamın kızı iken
nasıl oluyordu da sefil bir hayat sürüyordum babamın evinde gerçi halam illa ki
o evin babamın olmadığını söylüyordu ama…
Annemden ve babamdan bana tek kalan
soyadımdı işte ve ben soyadıma leke getirmemek adına elimden gelen her şeyi
yapıyor ve Cemal Abi ile adeta evde saklambaç oynuyordum sanırım büyüdüğümü ilk
fark eden o olmuştu üstelik bunu halama da söylerken defalarca şahit olmuştum
hele ki bir hafta evvel halam oturmuş da dertlenirken kulağıma çalınmıştı ve
ben bunun ne anlama geldiğini çözememiştim.
‘’Anne, farkındasın, değil mi?’’
‘’Neyin oğlum?’’
‘’Bu evin ve onca mirasın gerçekte
kimin olduğunu? Yoksa hiç öğrenmeyecek mi sanıyorsun? Zaten devlet de buna izin
vermez. Bak on sekizini de doldurdu hem.’’
İşte sonunda öğrenmiştim babamdan
bana kalanın sırf soyadımın olmadığını bu anlamda adeta kanatlanmıştım geleceğe
umutla bakarken demek oluyor ki; evden gitmesi gereken ben değildim elbet
onlardı gitmesi gereken.
Bunu düşünmek bile şimdiden iyi
gelmişti bana ve işte artık benim de bir kozum vardı daha doğrusu yasal
haklarımı uygulamaya koymak adına yapmam gerekenler vardı üstelik ben bu evin
hizmetçisi değil bilakis kızıydım ve de hanımı.
Bunca sene çektiğim zulmün sonlanma
ihtimali bile yeterdi derin bir nefes almam adına.
Tereddüt dahi etmeden annemden kalan
o şık döpiyesi geçirdim üzerime ve yine annemin eşarplarından birini aldım ve
örttüm saçlarımı ama kendim için giyinmiştim bu sefer artık kendim için de
yaşayacaktım üstelik kimseden korkmadan ve de çekinmeden.
Önce mezarlığa uğrayacak mezarlarını
sulayıp dua edecektim rahmetli annemle babama en azından onların hayır
dualarını alıp da gitmeliydim şehir merkezine ve hiç de tahmin etmediğim bir
anda aklıma dahi gelmeyen şeyler gerçekleşecekti işte.
Çocukluğumun en güzel yılları bu evde
ziyan olmuştu ama ben hala çocuk kalmayı başarmıştım işte üstelik Cemal Abi
gibi bir tehlikeyle de yaşamışken evin içinde ve işte içine tıkıldığım o
karanlık sandık odasını terk edecektim ve de kapıyı kimin kime göstereceğine de
zaten devlet karar verecekti ve bu illaki İlahi Adaletin vuku bulduğu bir mucize
olacaktı ve oldu da.
Cemal Abiyi o gün son kez gördüm
hayatımda zaten o çoktan kanat açmıştı başka bir dünyaya yine de halamla
kızları için son bir şans verdim onlara. Evin bahçesindeki müştemilat onları
bir süreliğine ağırlayacaktı işte en azından kendilerine kalacak başka bir yer
bulmalarına değin.
Yol yordam bilmesem bile hayat bana
bir şekilde yardım etmişti gerçi hayli eziyet çekmiştim bu yaşıma kadar ama
artık roller değişmişti.
İlk olarak ne mi yapacaktım yeni
hayatımda?
Dilediğimce okuyacaktım işte üstelik
elime ne geçerse geçsin demeden ilkokulu da liseyi de dışarıdan bitirip babamın
kızı olacak ve bana miras kalan ne varsa en başta kendimi geliştirip bir
şekilde babamdan kalan ne varsa idaresini ele geçirecektim işte.
Miras kalan tüm mal varlığını üzerime
geçirir geçirmez ilk iş olarak evin tüm kilitlerini değiştirdim ve ne kadar
sıcak yemek varsa evde karnımı da bir güzel doyurduktan sonra evde-evimde-ilk
kez uzun ve huzurlu bir uykuya daldım elbet rüyamda da uzun bir yolculuğa
çıktık annemle babamla ama onları ilk kez bu kadar huzurlu ve mutlu görmüştüm
rüyamda ne de olsa malum olmuştu her şey onlara tıpkı ben de uzun zamandan beri
kendimi ilk kez mutlu ve huzurlu hissederken üstelik hayatın en başında
olduğumu hissettiren o koruyucu güç sayesinde nasıl da emindim kendimden.
Bir çocuk iken.
Bir anda genç kızlığa geçtiğim derken
içimdeki çocukla yetişkin olmaya yol aldığım ama illa ki bilinçli, bilgili,
duyarlı, aklı başında elbet adıma da hayatıma da leke gelmeden.
Yalnızdım yine aslında hep de yalnız
kalmıştım ailem ebediyete intikal ettiği günden beri ama en azından şimdi
bilinçlenmiştim neyi yapıp yapmayacağıma akli selim karar verirken kâinatın
bana verdiği şifreyi çözmüştüm işte ve daha da çözeceğim başka şifreler vardı
ne de olsa önümde uzun ve aydınlık bir yoldu uzanan ve beni içtenlikle bekleyen
ve de çağıran…