Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen
Hayat hikayesinin 125.bölümü
ubudiyet toprağına attığım tohumlar gibidir
kalpsiz secdelerim
mahbubiyet denizine akıttığım nehirler gibidir
arsız isteyişlerim
miracın göğüne dal budak
salkım saçak uzattığım ağaçlar gibidir
dilsiz dualarım
kutlu bir titreyişin
derin bir ürperişin
yüce bir haşyetin
göğsümüze dokunan rüzgarıdır bu emanet
Hakkın hatırını
her şeyin üzerinde tutmanın
silinmez mührüdür
haksızlık karşısında direnmenin
aşılmaz dağıdır hatırası
kutsi bir emanettir
canlar feda ederek
hayatları gözden çıkararak
ayakta tutulan
yüce bir gerçek vardır ki
o gerçek şimdi
yaşayan yüreklere emanet
sevgilinin teveccühünü yüzüne devşiren güle
yüzümüzü sevgilinin vechine çeviren güle
güllerce salat
yüzlerce selam ettik
bir şeyi isimlendirmek
kendimizi onunla ilişkilendirme yoludur
isimlendirmediğimizin varlığının farkında değiliz
yüz buldumsa varlığa senin yüzünden efendim
yakınlığından seslenirim
söz oldumsa Var Eden'e sana inen sözden efendim
yakınlığından nefeslenirim
yüzlerce salat ve sözlerce selam efendim
sözümü miraca eriştiren efendim
sesimi duaya yetiştiren efendim
yüzümü secdeye bitiştiren efendim
şükür ki bu paslı dudağa emanettir
sana verilecek selamlar
şükür ki bu kirli dile değmektedir
sana edilecek salatlar
sesimi çoğaltan
sözümü yükselten
aczimi ve fakrımı
Kadir-i Rahim'in dergahına taşıran
dua göğüm efendim
alem senden nur alır
senden nurlanmayan her şey karanlıkta kalır
muhabbetlerin hepsi seninle muhabbettir
sevmelerin cümlesi senin hatırına gerçekleşir
doğurmuşlardan kimse senin gibi değildir
doğurmuşların hatırı senin hatırına sayılır
anam babam sana feda olsun ey muhammed...
hitabının biricik muhatabı
unuttuklarımızı hatırlattı
unuttuğumuzu da unuttuğumuzu
ve bu yüzden asla hatırlayamayacağımızı hatırlattı
en çok unuttuğumuz şeyi
nefsimizi hatırlattı
en çok da nefsimizin kötülük edebileceğini
unuttuğumuzu söyledi
bu yüzden
dünyanın gözünden kurbanlar düşer toprağa
dünyayı düşürür gözlerinden kurbanlar
gözyaşı gibi
dünyanın en değerlileri verir kurbanları
en değerliler kurban diye alınır
belli ki her can
kurban olmaya değmez
çünkü tarlanın hasadı için
toprağa değerli tohumlar düşmelidir
ibrahim’in ismail’idir kurban
yakub’a yusuf’tur kurban
zekeriyya yahya’sını ekmiştir toprağa
imran ailesi meryem’ini adamıştır
meryem isa’sını nezretmiştir
kurban diye doğurmuştur
çünkü dünya dünyadan ibaret değildir
dünyayı dünyadan ibaret bilenlerin
dünyadan ötesine körelenlerin
hesapları tutmaz
onlar hasat mevsimini bilmezler
onlar Allah’tan
ahret gününden ümitlenmezler
*
resul-i ekrem efendimiz
hicretin onuncu yılının zilkade ayında iken
hacca hazırlandı
medine'deki müslümanlara da haccetmek üzere
hazırlanmalarını emir buyurdu
medine dışındaki müslümanlara da
bu maksada hazırlanıp
medine'de toplanmaları için haber gönderdi
bu haber üzerine,
haccetmek arzusunda olan binlerce müslüman
medine'ye akın etmeye başladı
çok geçmeden medine
iman ve islamın nuruyla münevver simalarla dolup taştı
medine etrafında çadırlar kuruldu
müslümanlar eşsiz bir bayram sevinci yaşarken
resul-i kibriya da tebliğ ettiği
azametli davanın muazzam neticesini
görmenin huzur ve saadeti içinde
cenab-ı Hakka hamd ve şükrediyordu
zilkade ayının çıkmasına beş gün vardı
günlerden cumartesi idi
resul-i kibriya efendimiz
yerine ebu dücane es-saidi'yi vekil tayin etti
hane-i saadetinde yıkandı
güzel kokular süründü
yeni elbiseler giydi
öğleye doğru hane-i saadetinden çıkıp
mescid-i şerife gitti.
öğle namazını kıldırdı
fahr-i alem efendimiz
etrafını nurani halkalar halinde sarmış olan
yüz bini aşkın müslümanla birlikte
medine'den hareket ederek
zülhuleyfe mevkiine vardı
geceyi, muazzam, cemaatıyla burada geçirdi
ertesi günü,
öğle namazını burada eda ederek ihrama girdi
her biri insanlık âleminin birer yıldızı olan
sahabileriyle birlikte
mekke-i mükerremenin yolunu tuttu
fahr-i alem efendimizin beraberinde
bütün ezvac-ı tahirat
hayattaki tek evladı hz. fatıma da vardı
resul-i kibriya devesi kasva'nın üzerinde idi
on binlerce sahabi
o manevi güneşin etrafında
yörüngelerini kaybetmeyen gezegenleri andırıyordu
dillerde sadece telbiye vardı
lebbeyk Allahümme leybeyk
lebbeyke la şerike leke lebbeyk
innelhamde vennimete leke ve'l-mülk
la şerike leke
sanki yeryüzü bir ağız olmuş
aynı telbiyeyi yüzbinler dil ile tekrarlıyordu
fahr-i alem efendimiz
sahabalerin sevinç ve heyecanına adeta
yer ve gök iştirak ediyordu
tarih
zilhicce ayının dördü, pazar günü
sabahın erken saatleri
fahr-i alem efendimiz
etraftan gelenlerin de katılmasıyla
yüz bini aşkın müslüman hacılarla
mekke'ye üst kısmından
seniyyetü'l-keda mevkiinden girdi
kabe-i muazzamayı görünce
ya Rabbi
bu muazzam mabedin
azamet, şeref, kerametini arttır
diye dua etti
efendimiz (a.s.m.) beytullaha vardı
hacerü'l-esvedi istilam etti
o köşeden kabe-i muazzamayı tavafa başladı
tavafın ilk üç devresinde adımlarını kısaltıp
omuzlarını silkelemek suretiyle
hızlı ve çalımlı bir şekilde yürüdü
kalan dört devresini
ağır ağır yürüyerek tavafını tamamladı
kabe'nin etrafını yedi defa dolaşarak
tavafı tamamladıktan sonra
makamı ibrahime vardı
orada iki rekat namaz kıldı
sonra tekrar dönüp
hacerü'l-esvedi istilam etti
resul-i kibriya efendimiz
bundan sonra safa tepesine çıktı
Cenab-ı Hakka hamd ve şükrünü takdim etti
buradan inerek safa ve merve arasında
yedi kere sa'y etti
mekke'de
pazar, pazartesi, salı ve çarşamba günleri kalan
resul-i kibriya efendimiz
perşembe günü mina'ya gitti
öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını orada
cemaatla eda etti
geceyi orada geçirdi
zilhicce'nin dokuzu cuma günü
sabah namazını eda ettikten sonra
mina'dan arafat'a doğru hareket etti
ashab-ı kiramın getirdiği telbiye ve tekbirlerle
adeta yer gök çınlıyordu
arafat'ta
Allah'a hamd ve senadan sonra
o sırada hazır bulunan yüz bini aşkın
takriben 120.000 sahabiye,
umumi olarak da bütün müslümanlara
bütün insanlığa değişmez, eskimez
ölçüler ihtiva eden şu hutbesini irat buyurdu
bismillahirrahmanirrahim
eyy insanlar
sözümü iyi dinleyiniz
bilmiyorum, belki bu seneden sonra
sizinle burada bir daha buluşamayacağım
insanlar
bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise
bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise
bu şehriniz mekke nasıl mübarek bir şehir ise
canlarınız, mallarınız
namuslarınız da öyle mukaddestir
her türlü tecavüzden korunmuştur
ashabım
muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız
O’ da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir
sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz
ve birbirinizin boynunu vurmayınız
bu vasiyetimi
burada bulunanlar
bulunmayanlara ulaştırsın
olabilir ki, burada bulunan kimse
bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur
ashabım
kimin yanında bir emanet varsa
onu hemen sahibine versin
biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır
Allah böyle hükmetmiştir
ilk kaldırdığım faiz de
Abdülmuttalib'in oğlu amcam abbas'ın faizidir
lakin anaparanız size aittir
ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız
ashabım
dikkat ediniz
cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır
ayağımın altındadır
cahiliye devrinde güdülen kan davaları da
tamamen kaldırılmıştır
kaldırdığım ilk kan davası
abdülmuttalib'in torunu
iyas bin rabia'nın kan davasıdır
ey insanlar
muhakkak ki, şeytan şu toprağınızda
kendisine tapılmaktan tamamen ümidini kesmiştir
fakat siz bunun dışında
ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız
bu da onu memnun edecektir
dininizi korumak için bunlardan da sakınınız
ey insanlar
kadınların haklarını gözetmenizi
ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim
siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız
ve onların namusunu kendinize Allah'ın emri ile
helal kıldınız
sizin kadınlar üzerinde hakkınız
kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır
sizin kadınlar üzerindeki hakkınız
yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri
hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça
evlerinize almamalarıdır
eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi
evinize alırlarsa
Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza
izin vermiştir
kadınların da sizin üzerinizdeki hakları
meşru örf ve adete göre
yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir
ey mü'minler
size iki emanet bırakıyorum
onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız
o emanetler
Allah'ın kitabı kur'anı kerim
ve peygamberinin (a.s.m.) sünnetidir
mü'minler
sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz
müslüman müslümanın kardeşidir
ve böylece bütün müslümanlar kardeştirler
bir müslümana kardeşinin kanı da malı da helal olmaz
fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır
ey insanlar
Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir
her insanın mirastan hissesini ayırmıştır
mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur
çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir
zina eden kimse için mahrumiyet vardır
babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz
yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan köle
Allah'ın, meleklerinin ve bütün insanların lanetine uğrasın
Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tövbelerini
ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder
ey insanlar
Rabbiniz birdir
babanız da birdir
hepiniz adem'in çocuklarısınız
adem ise topraktandır
arabın arap olmayana
arap olmayanın da arap üzerine
üstünlüğü olmadığı gibi
kırmızı tenlinin siyah üzerine
siyahın da kırmızı tenli üzerine
bir üstünlüğü yoktur
üstünlük ancak takvada
Allah'tan korkmaktadır
Allah yanında en kıymetli olanınız
ondan en çok korkanınızdır
azası kesik siyahi bir köle
başınıza amir olarak tayin edilse
sizi Allah'ın kitabı ile idare ederse
onu dinleyiniz ve itaat ediniz
suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz
baba, oğlunun suçu üzerine
oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz
dikkat ediniz
şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız
Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız
Allah'ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı
haksız yere öldürmeyeceksiniz
zina etmeyeceksiniz
hırsızlık yapmayacaksınız
insanlar la ilahe illallah' deyinceye kadar
onlarla cihat etmek üzere emrolundum
onlar bunu söyledikleri zaman
kanlarını ve mallarını korumuş olurlar
hesapları ise Allah'a aittir
insanlar
yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz
sahabe-i kiram hep birden şöyle dediler
Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz
vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz
bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz,
diye şahadet ederiz
resul-i ekrem efendimiz (a.s.m.)
şahadet parmağını kaldırdı
sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi
ve şöyle buyurdu
şahit ol, ya Rab
şahit ol, ya Rab
şahit ol, ya Rab
redfer