Mevsimin metruk halleriydi adeta:
yağmalanan varlığıma binaen aşkın da gıyabında hüzne sirayet eden o dik yokuş
endamlı kaldırımlarında yalnızlığın adeta bir tuş gibi piyanonun içli sesinde
vuku bulan hasret ve işte ayaklarım yerden kesildi gecenin penceresinde saklı
mihrap yoksa özeti miydi günün elbet layığı ile yaşamak kimse için de olmamalı
ıstırap.
Makul bir gülüştü dilediğim içten
Meczup yüreğin fakiri bir sevda içten
içe
Kat çıkılası bir hutbe ve kubbe
Sefasını sürmek neydi sahi ömrün?
Kıyası bile olmayan bir hüzün teknesi
Seferinde yüreğin
Seyyah imgelerin tevekkül ettiği
Her duygu sarmalı
İkame ettiğin bunca hayalin bastıkça
dönen pedalı
Oysaki bir düş sakiniydim ben
Elbet firari bir gülüşse ıslıklanan
Çelme takılan şu aşkın kırık namelerinde
saklı gözyaşı.
Pervasız
Belki asılsız
Pervane gibi dönenen her kılıksız
Düşte adeta bir mecburiyet
Yaşama duyulan değer gibi
Sonlanması asla mümkün olmayan
Bazen semanın benden gözlerini
kaçırdığı
Aslında bendim treni kaçıran
Bu yüzden
Sığamazken yere göğe
Kırlangıç kanatlarında çöken gecenin
Çömeldiğim dizelerde saklı o muhabbet
Diz dize sevdalandığım
Her sözcük kurtarıcımdı bilip
bilmeden
Sevdiğim ne ki
Öncemde saklı bir tebessüm
Sakladığım sandık dolu hediye
Elbet içimdeki çocukla
Bütünleşen felek
Sarmalı hidayetin
Sabrı katık ettiğim kadarım
Gerisini sen düşün
Gerisin geri kaçtığım
Mazinin soytarı sitemi
Sinemde kundaklanmış
Gamzelerden taşan hüzün gibi
Elbet bekası yarınların
Adlandıramadığım bir duygu ve bir
duygu daha
Sonlanmayan bir özlem ki
Sönen ışığın son göz kırpışı
Saklı havsalamda
Bazen taşan bir rahmet
Aşkın da adağı iken
Boynuma attığım eşarbın ebruli gülüşü
Sedasıyla sürüklenen her hayal elbet
Gizemin ta kendisi
Uçuşan buse buse kanatlarında yığılı
Her izlekte saklandığım yetmedi mi yetmedi
mi?