Rengim miydi uladığım ve
yalnızlığımın ferinde aşkla suladığım sevginin ümmeti…
Bazen bir ayraç mahiyetinde
Belki de sevdalı bir imleç
Göğün duvağında saklı kuş meclisi
Kanat açmakla iştigal göğün neferi
iken her biri
Kanayan bir hecenin peşinde
Peşrevi özlemin
Pervazı evrenin
Kâh ulak kâh dolambaçlı bir yola
tutulan ışık misali
Seferi yüreğinde doğanın
Ve işte kabul görmekle ilintili
Nasıl ki dâhil oldum şiir meclisine
Bir öğreti iken her bir şiir
Bazen sessizce yazdığım
Fısıltının erbabı ömür
Bazense feveran ettiğim
Fiilen çekili tetiği yüreğimin
Ve işte yazılası her şiir
Adeta çelikten bir yelek
İmgeler nasıl ki kolluk kuvveti
hicranın
Beş duyu organım dahi yetmezken
Ve işte uladığım
Ve işte mimlendiğim
Ve işte sözcüklerin aşka şirki
Öznesi ile müptela aşka
Özlemi ile yaralı bir v/eda
Yorgun düşler kavmi
Göçüp giden neşeme duyduğum hasreti
Çimdiklediğim kadar kanayan kalbimi…
Bir yerde bir gökte asılı kalası
Araf’ta takılı asamın kırık sazı
Edimlerimden değil
Gövdemden hiç değil
Ruhumun akıbeti
Gönlün felaketi
Senden mi sorulmalıdır o kıyımda
mevcut göç takvimi…
Bir de ellerimden akıp giden ömrün ve
aşkın
Sadakatini
Düş bellediğim kadar saadeti
Ömrün zindanlarından
Azat edilmediğim kadar dinmeyen
yalnızlıktan
Ve işte bu sefil varlığımdan
Tek arda kalan
Ardıç kuşlarının zikrinde asılı bir
felaket
Anka’nın külünden doğduğu nasıl ki
değil rivayet
Rica üzerine sevmediğim kadar ben
seni
Sensizlikse racon kesen
Semadan yerküreye nükseden
Bir ritim bir nüans bir çığlık
Felaketim oldun olalı kabarır yürek
Asaleti devranın
Seni sevmek eşittir hasret
Seni sevmek,
Kendimi terk etmenin üstüne
İçtiğim bir bardak huzur dilemişken
Rabbimden
Susuz kalan şu sefil yüreğin
kuyusundan
Firar etmekle eş değer bir dilek