
Üstü kapalı seyrediyor
her şey.
Söylenmeyenler var bir
de söylenip alt yazı geçmem gerekenler…
Kurguladıklarımdan
mesulüm madem asla da kurcalamam hem öyle eften püften ithamlar da
sonlandıramaz içimdeki coşkuyu.
Bir nefese borçluyuz
madem. Mademki hayatın titri yaşadığımız kadar savrulduğumuz ben de bir bulut
özlemime sahip çıkıp bir ufka dalar giderim bir de utkumu sonlandırmam sonrası
Allah kerim.
Zaafların biri bin
para. Aşklar nasıl ki heba oluyor hem sonra erdem sahibi olmak ile
engellerimizi de yıktığımız değil mi tek gerçek?
Baştan başlamalıyım
belki de zaten sona gelmekle de pek ilgilenmiyorum. Ne de olsa hep ortalarda
yanıp sönen sonra da kurgu mahiyetinde bir yaşanmışlık örneği. Üstelik iflah
olmam da pek anlam ifade etmiyor.
Kılıksız olmak mı
kifayetsiz addedilen bir varlık mı sanki tasası herkese düşmüş de mevzu bahis
ne ise genele yayılmış.
İlgilendiğim kadarım ve
dedim ya; üstü kapalı sonramı teyit etmek adına da öncemi savunuyorum ve an’ıma
pek sahip çıkmıyorum.
Katıksız bir ara yemeği
adeta içimde dinmeyen o çatlak fırtına her nasılsa rüzgâr vasfını es geçip
kendini öğüten değirmen misali.
Hayatın ve aşkın piri
kim ise selam olsun.
Hatırladığım kadarıyla
yirmili yaşlarımdayım oysaki nüfus cüzdanımda kırkların ortasında olduğum ibraz
edilmiş. İyi de bu aradaki yirmi yılın hesabını kim verecek bana ya da beden
yaşımla hissettiğim yaşıma nasıl bir eşitlik getireceğim?
Cinsiyetimi de
hatırlıyorum. Ben bir erkeğim-kadın diyenlerin yalancısıyım üstelik sarı saçlarımdan
ben suçlu değilim.
Alın işte siyah
saçlıyım, dememle acildeki doktor bayağı bir gerildi. Mevzu bahis mademki bir
uzman en azından girişteki hastabakıcı gibi dalga geçmeyecektir.
***
‘’Adınız ne? ‘’diyor,
birisi.
‘’Murat’’ diyorum.
Çantamdan çıkan
kimliğim. Neymiş efendim? Adım Meral’miş diyenlere itham olur. Alın işte, adım
Murat.
Hangi biri?
Hangi arada derede
ismim değiştirildi?
Üstelik sadece yirmi
beş yaşındayım.
‘’Kronik hastalığınız
var mı peki sayın Meral Hanım… şey Murat Hanım… pardon Murat Bey?’’
‘’Dalga mı
geçiyorsunuz? Taş gibiyim. Bakın nasıl da adaleli kollarım.’’
Oysaki tüy sıkletim ve
hırkamı çıkardığımda gördüğüm ki fındık kurdu gibi kadınım.
‘’Of, bunun bir izahı
olmalı. Üstelik nişanlım da beni merak etmiştir.’’
‘’Haber vermemizi
istediğiniz yakınlarınız varsa söyleyin de arayalım. Hem sizin cep
telefonunuzda da kayıtlıdır numaralar. Sahi cep telefonunuz nerede hanımefendi
pardon beyefendi?’’
‘’O ne ki?’’
Demez olaydım.
İnsanın cebine sığar mı
koca ahize?
‘’Telefon, efendim. Hani
akıllı olanları var bir de eski model.’’
Cebimi karıştırıyorum.
Alın işte.
‘’Efendim?’’
‘’Jetonlarım. Kalan
jetonlarım. Daha dün aldım postaneden. Bir de kartpostal almıştım ki kuyruk çok
uzundu atamadım bayram tebriklerini.’’
‘’Bakabilir miyim?’’
Neyine bakacaksa…
‘’Alın işte.’’
‘’Allah Allah, bakar
mısınız hocam? Hepsi de yirmi yıl öncesine ait.’’
‘’Sahi, bunları dün mü
yazdınız da damgaları da yine yirmi yıl öncesine ait?’’
‘’Başka ne olabilir ki?
Elbette. Kirvem Muhterem Ağabey. Sonra rahmetli manevi teyzem. Beşik kertmemin
teyzesi Ayşe Teyzem. Sonra…’’
‘’Bu kadar yeter. Peki.
Olayı yeniden hatırlayalım. Düştüğünüz sırada başınızı bir yere çarptınız mı ya
da biri sizi itti de mi yerde buldunuz kendinizi? Ya, mendilinizdeki kan izi?’’
‘’Hatırlamıyorum ki.
Son yirmi dört saati asla hatırlamıyorum. Ama iki gün evvel ne yediğimden tutun
da nerelere gittiğimi tam olarak hatırlıyorum. Bankaya gitmiştim hatta teleksle
mesaj gönderen dış ticaret uzmanı kuzenimle yemek yemek için dışarı çıkmıştık.
Termosta kalan son yudum çayı da içmek için parka gittik ve ağacın altında…’’
‘’Bu çok net. Hafıza
kaybınız büyük ölçüde değil lakin hiç mi insan cinsiyetinden emin olmaz?
Bakınız; çok güzel bir bayansınız ama siz gelmiş erkek olduğunuzu iddia
ediyorsunuz. Hem şu jetonlar. Bunlar çok eski bir de…’’
‘’Mecbur değilim ki cep
dediğiniz şeyi kullanmaya. Hem hiç görmedim kimsenin elinde. Bizler bazen
mektup yazıyoruz yakınlarımıza ya da not pusulaları. Ama sanki bir arkadaşımda
görmüştüm cebine koyarken gördümdü. Ama asla ben kullanmıyorum üstelik
ankesörlü telefonlar varken ne gerek var ki? Bakın anlamıyorum ben hem bu nüfus
cüzdanı her şeyi doğruluyor.
‘’Sizi müşahede altında tutmalıyız. Henüz
geleli iki saat bile olmamışken üstelik tetkikler yapacağız kanınızı alıp. Siz
uzanın şimdi. Hemşire hanım gelir az sonra. Bir de serum taktık mı…’’
‘’Ne yani, bu kadar mı?
Ya, kimliğim? Ya, kayıp yirmi yılım?’’
‘’Uzman bir psikolog
gelecek az sonra. O sizinle ilgilenecek. Gerekirse bir de MR çekeriz.Siz uzanın
şimdi. ‘’
‘’Doktor bey, dışarı
gelir misiniz lütfen? Hasta yakını sanırım gelen bey. Merak etmiş de…’’
‘’Doktor, durumu
nasıl?’’
‘’Hastanın yakını
mısınız?’’
‘’Hayır, sadece yerde
yatan biri olduğunu görüp ambulans çağıran bir vatandaşım yine görev bilincimle
yardım etmem gerektiğine inanıp.’’
‘’Ona rastladığınızda
ne vaziyetteydi? Yani baygın ya da uyanık?’’
‘’İkisi de değil. Ben
onu mezarlığın duvarına yaslanmış ağlarken gördüm. Aradan bir saat geçti ve
yine aynı yoldan geçiyordum ki yere serilmiş olduğunu gördüm. Üstelik… Çok saçma
ama…’’
‘’Dinliyorum.’’
‘’Genelde mezarlığın
bulunduğu meydanda in cin top oynar bu yüzden onu ilk görüp de sonra yerde
yatarken bulduğum hali arasında çok fark var.’’
‘’Nasıl yani?’’
‘’Hıçkırıklarını duydum
ilk kez ve tam göremedim ama ağlayan ses bir erkeğe aitti lakin çok da net
seçemedim. Aradan bir saat geçmişti ki… kahveden dönüyordum bu sefer yerde
yatan bir kadındı rast geldiğim. Yani ilk gördüğüm adamdan farklıydı. Bu
kadındı yere serilmiş sonra da zaten acili aradım.’’
‘’Demek ki iki farklı
kişi varmış mezarlık yakınında.’’
‘’Hayır, mümkün değil.
Çünkü orası askeri bölgedir. Her aklına esen girip çıkamaz. Hem bu gün bir
cenaze vardı ikindide kılınan ve ne yazık ki kimse katılmadı cenazeye sadece
imam ve ben.’’
‘’Yani, siz idiniz
cemaat. Belli ki kimsesizmiş.’’
‘’Diyeceğim de işte tam
olarak bu.’’
‘’İçerideki kadının
anlattıkları ile bire bir eşleşiyor bu gün toprağa verilen kimsesiz adam.’’
‘’Ne yani? Ölen adamın
kimliğine sahip çıkıyor içerideki kadın zaten çantasındaki kimlik de ona ait
değil. Hem…’’
‘’Bakabilir miyim?’’
‘’Neye?’’
‘’Çantasında bulduğunuz
kimliğe bakabilir miyim?’’
‘’Bu pek etik değil.’’
‘’Lütfen, doktor bey.
Altı üstü kimlik işte üstelik içerideki kadının tek yakını tanıdığı da yok
madem. Bir bakayım ne olur.’’
‘’Dikkatlice bakın. İlk
ve son kez ve bu aramızda kalsın lakin başım inanılmaz ağrıyor. Yoğun bir gece üstelik…
Neyse.’’
‘’Pes.’’
‘’Ne?’’
‘’Bu gün gömülen genç
ile bire bir resim. Bu resim ona ait.’’
‘’Demek ki içerideki
kadın ele geçirmiş ona ait bu nüfus cüzdanını üstelik cep telefonu
kullanmadığını da söylüyor.’’
‘’Yalnız, o genç adama
ait hiçbir belge yoktu üstelik kaldığı akıl hastanesinde canına kendi elleriyle
son vermiş. Gidin araştırın isterseniz. Tüm gün kahvede onu konuştuk. ’’
‘’Kendini öldürmüş dediniz.
Başka?’’
‘’Kendini kadın sanan
ve sürekli kadın taklidi yapıp kadın giysileri giyen gerçi doktorlar buna izin
vermiyormuş ama…’’
‘’Bu imkânsız ama. Ki
içerideki kadın da…’’
‘’Doktor Bey, bakar
mısınız?’’
‘’Ne oldu yine?’’
‘’Acil odasındaki
hastanın kanını almaya geldim ama içeride kimse yok.’’
‘’Bu imkânsız.
Yürüyecek halde bile değildi. Gitmiş olamaz.’’
‘’Sizce mümkün mü
doktor?’’
‘’Tıp böyle bir şeyi
asla kabul etmez. Güvenliği çağırın her yeri kolaçan etsin. Aklımı kaçıracağım
ya. Bu olacak iş değil.’’
‘’Gidebilir miyim?’’
‘’Nereye?’’
‘’Mezarlığa doktor
bey.’’
‘’Bu saatte ne işiniz
var mezarlıkta?’’
‘’Umarım
yanılıyorumdur.’’
‘’Ne haliniz varsa
görün. Mantıktan öte yol. Sadece…’’
‘’Doktor bey, acil
girişinde bir…’’
‘’Ne olmuş acil
girişinde? Hemen müdahale edelim. Oyalanmayın da getirin.’’
‘’Geç bir erkek ama
öleli çok olmuş.’’
‘’Buna siz mi karar
veriyorsunuz memur bey? Sadece bir kadın hasta kayıp ve onu bulmanızı
istiyorum. Erkek cesedi de nereden çıktı şimdi? Geliyorum.’’
‘’Ben de gelebilir
miyim? Belki…’’
‘’İyi siz de gelin
sonra da toptan akıl hastanesini boylayacağız bu gidişle. Sedyeyi de getirin.’’
‘’Önce ben bakabilir
miyim doktor? Ne de olsa bu gün gömdük.’’
‘’Ne kadar peşin
hükümlüsünüz. Durun ya belki de hala sağdır. Döndürün hastayı. Yavaş. Bu adam
morarmış. Hemen oksijen verelim. Nabzını duymuyorum.’’
‘’Çok geç doktor. Bu, o
adam. Ne zaman çıktı ki mezarından?’’