Tahliye ettiğim bir düş’ün arifesiydi
sana olan tutsaklığım ve nemalandığım bunca duygunun beni çıkmaza soktuğu,
Nurettin elbet elyaf öyküsüydü bu aşk en çok da derin dondurucuda saklı
tuttuğum hayallerimden kopan parça parça.
Sözcük ırkında dokunulmazlığım var,
Nurettin elbet okumadığın masallarımda bir su perisi gibi yüzüyorum elimdeki su
küresinde ve kürediğim duyguların da alt yazısıdır şiirlerim ve şirin bir
gülümseme ile kendime bakma isteğimi yeneli çok oldu.
Gamsız yüreğinle.
Gamlı notalarınla ve de.
Elbet bam telime basıp da infilak
ettiğim bir hayatın öncesidir yazmaya durduğum her gece biliyorum da hidayete
yavaş yavaş dokunduğumu hele ki…
Acıların irsaliyesi iken yazdığım
şiirler ve defolu yüreğinle hoş bir giriş yaptığın ömrüme…
Tevafuk yüklü bir esintidir seninle
tanışmamız ve sokağın ortasında ansızın çiçeklenen bir bahçe gibi ve içimde
tepinen çocukla olan sözleşmemi feshettiğim.
Karambole geldiğim ancak on sene
sonra fark ettim ve çoktan içimde kopmuştu küçük kıyamet ve ben Küçükayı’dan
çıktım yola sonra mehtabın oralarda sırnaştım Büyükayı’ya ve yıldız kimliğimle
her biri beni atıverdi göğün cephesinde kendime bir yuva bulmak adına yıldız
kimliğimi yok saydı tüm gök cisimleri ve martılar da ciyakladı.
Hain martılar.
Ah, yanık şehir.
Ah, şehrin kubbeleri ah, içimde
yıllanmış duygular ve metazori bir gülümsemeden asla haz etmediğim yeter ki
gözlerimin içi gülsün yeter ki sessizliğimin gamzelerinde çiçekleneyim.
Bir Hint fakiri günü geçirdiğim.
Bir seyyah ruh gibi koca evreni bir
gecede tavaf ettiğim.
Hüznüme muhalif ise koca cihan.
Ne ki?
Ben çoktan muhalif iken cihana yine
de iki cihanda aziz olmaktır tek isteğim gerçi bu dünyadan çoktan geçtim ama…
Ah, bir de kendimden geçtiğim,
Nurettin elbet asla gerçek olmayan varlığını gerçek belleyip de nasıl döktüm
sırlarımı eline bir bir.
Uyumsuz olduğuma yeni yeni vakıfım
üstelik teftişe çıktığım cihanda kendim gibi birine rastlamamamın ertesinde
anladım ki ruh ikizim sadece İstanbul ve de kalemimdir.
Hoyrat bir rüzgârdı beni sürükleyen
bense hayallerimle çıktım yola ve tosladım duvara elbet nemalandığım bir örtü
idi üstüme çektiğim ve şimdilerde duygularımla daha bir örtündüm yakında
ereceğimin de garantisidir belki bunca acı ve sıkıp sıkıp suyunu çıkardığım
duyguların iz düşümü iken kendimi sevgiye ve cümlelere adadığım.
Aldığım örgün eğitim ve neticesi mi?
Daha yeni yeni anladım hayatın bir
okulunu bense tüm hayatımı koridorlarda geçirdim hele ki hayat okuluna kayıt
olduğum şu birkaç senedir hala da aklım ermiyor işte nerede susup nerede konuşmam
gerektiğine ve bol keseden feryat figan eyliyorum daha doğrusu destur, deyip de
kalemi elime aldığımda programlanmış yüreğimle sayısız kayıt açıyorum.
İlla ki yazmalıyım ve standart olan
işlemlerden asla keyif almıyorum ve bir davlumbazda tıkanıp kalmışken ya da
şehir vapurunda tüten baca dumanı gibi aklım bir gidiyor bir geliyor elbet ne
benim iki yakam bir araya geliyor ne de İstanbul ile uzlaşı sağlıyorum.
Epeydir geçmediğim o diğer yaka ve
ben vapur yolculuğunu çok özledim bu bağlamda yaşadığım kadar yazacağımın da
garantisidir yolculuk yapma hissim.
Bir numara büyük belki de bana
duygularım ve sürekli ayağımdan çıkıyor ayakkabım ve ben bu sefer yalın ayak
yürüyorum yetmedi koşuyorum hani uçuyorum desem yeridir.
Ah, Nurettin seni son gördüğümde elinde
devasa bir çiçek kim bilir kimin kapısına gidip da yaranacaktın elbet arkamdan
kapıyı çarpıp da sonsuza kadar dönmeyeceğimin de garantisini vermiştim okula.
Hangi okul mu?
Hangi okul değil ki?
Bir okutman bile olamazdım, Nurettin
ama iyi bir öğrenci olmamla avundum illa ki.
Öğrencilerimi de çok özledim ve
onlardan öylesine ayrı düştüm ki…
Yasalardı beni engelleyen ve ülkeme
hizmet etmenin ötesinde hiçbir dileğim yoktu ve sen de demiştin elbet aradığımı
ve kendimi bulduğum dediğim an demez misin?
‘’O kadar da emin olma hani.’’
Kırkladığım hayallerim ve umut teknem
ah, su alan umut teknem bense sudan sebeplerle hayata ve insanlara resti
çektiğim bakma hani şimdi deliler gibi yazdığıma ki…
İki saatimi bile almıyor günlük yazma
rutinim elbet gün boyu dolup gece de infilak edecekken…
Nazarında insanların neye mi denk
düşüyorum, Nurettin?
Senin olmadığın her yer zaten bana
özel bazen kendimden de sıkılıp kaçacak delik arıyorum da bulamıyorum işte
aslında kendimi de tam anlamıyla bulduğumu iddia edemem bu yüzden aralıksız
düşünüyor ve yazıyorum elbet kıyama durduğumun da habercisidir içimde geçenler…
Bir yazarın sayfasında rast geldim
sana Nurettin ve hayatımda asla Nurettin diye bir arkadaşım ya da tanıdığım
olmadı.
Nurettin ismiyle de alıp veremediğim
yok hele ki tüm alıp veremediğim kendimle iken…
Yoksa kötü kedi Şerafettin mi
demeliydim sana?
Mahcup olduğum hangi isim ki beni
benden alsın ya da beni bana sunsun?
İzninle Nurettin kendimle kesilmemiş
bir hesabımın arifesinde seni rahatsız ettiğim için özür dilerim: senden ve tüm
Nurettinlerden…