Evet, bir kaç gün önceki dördüncü bölümde
Talat Bey’in 31
Mart İsyanı sırasında
nerede saklandığını sormuştum
ve sorumun cevabını
beklemiştim. Bu, aynı zamanda
yazılarımın kimler tarafından
gerçek manada okunduğu
ile ilgili bir
testti. Maalesef sadece bir
kişi ( Murat Özden )
O soruya cevap verdi.
Yani efendim birbirimizi
kandırmanın alemi yok.
Bir iki kişi
dışında hiç kimse bu yazıların
devamını sabırsızlıkla beklemiyor. Öyle
olsa sorarlardı ‘’Hocam hakikaten
Talat Bey nerede
saklandı?’’ Diye.
Ama bir iki kişi
için de olsa yazmaya
devam… Bakarsın bugün bir,
yarın iki olur,
öteki gün üç-
dört… Yazmaktan başka bir
işim gücüm de
yok, el mahkum yazacağım.
Neyse… Kaldığım yerden
devam edeyim
******
Talat Paşa, 31 Mart İsyanının
ikinci gününde nerede
saklandı?
Talat Paşa, 31 Mart
İsyanının ikinci gününde
Ermeni Devrimci Federasyonu
üyesi Haçadur Malumyan’ın
evinde saklandı.
Ermeni Devrimci Federaysonu
deyince pek çoğunuz
anlamadınız sanırım. Yani
efendim Taşnak Örgütünden
bahsediyorum. İşte o örgütün
faal üyelerinden biri
olan Haçadur Malumyan’ın
evinde saklandı.
1864 Ermenistan Meğri
şehri doğumlu olan
Haçadur Malumyan, Taşnak
örgütünün kurucusu olan
Kristofor Mikhaelyan ile birlikte
meşrutiyetin tekrar ilanı
için Jön Türklere
destek verenlerin başında
geliyordu. II. Meşrutiyetin ilanı
bir nevi Türk ve
Ermeni ortak eseriydi. [ İlginçtir ki
bizim Muğla’nın Fethiye
İlçesinin eski adı
da Meğri’dir be
bugün Fethiye’de Meğri
adını taşıyan pek
çok dükkan ya
da mekan vardır )
Buraya bir soru
ve cevabını sıkıştırayım
hemen.
Haçadur Malumyan, Talat’ın
sadece altı sene
sonra Ermenileri bu topraklardan
süreceğini bilseydi yine
onu evinde saklar
mıydı?
Bilseydi saklamazdı ama
o derece Talat’a
bağlıydı ve inanıyordu
ki Tehcir Kanunu
çıkarılıp uygulamalar başladıktan
sonra bile ‘’
Talat’ın bu olanlardan
haberi yoktur. Onun
bilgisi dışında oluyordur
olanlar. ‘’ Diyordu.
İsyanın ilk günlerini
kazasız belasız atlatan
Talat Bey, Hareket
ordusu İstanbul’a girince
ortaya çıktı ve bir
anda Vatan Kurtaran
Şaban oldu. Öyle
ki veliaht şehzade Mehmet Reşat’ın
Osmanlı Meclis-i mebusanınca
padişah seçildiğini bildiren
heyetin başkanlığını Talat
Bey yapıyordu.
Sular iyice durulduktan
sonra 17 kişilik
bir heyetle İngiltere’ye
gitti ve daha İngiltere’den
dönmeden Hüseyin Hilmi
Paşa kabinesine Dahiliye
nazırı olarak seçildiğini
öğrendi. O artık Talat
Bey değil Talat
Paşa olmuştu.
1912 Yılına kadar
Dahiliye nazırı, sadece
Edirne Mebusu, Posta
Ve Telgraf Nazırı
gibi makamlarda bulunan Talat
Paşa, Balkan savaşları
sırasında gönüllü olarak
cepheye gitti.
Şimdi ‘’
Hah. İşte her şeye
rağmen vatansever bir
tarafı varmış. Baksana adam
asker olmadığı halde
cepheye gönüllü olarak
gitmiş.’’ Diyorsunuz değil
mi?
Evet, cepheye gitmesine
gitti ama cephede
savaşan askerlere ‘’ “Askerler ! Bu bunak
Kâmil Paşa ( Sadrazam ) için
kanınızı dökmeyin. Gavur burada değil, İstanbul’dadır. Sizi gavurlara sattı’’ diyerek
askeri Kamil Paşaya
karşı isyana kışkırtmak
için gitti. Nitekim
Edirne müdafii Şükrü
Paşa ‘’ Nefer Elbiseli Müfsid ‘’
Dediği Talat Paşa’yı
eğer cepheden ayrılıp
İstanbul’a dönmezse vurmakla
tehdit ve İstanbul’a
gönderdi.
Evet. İttihat ve
Terakki her ne
kadar 1909’dan itibaren devlet
yönetiminde ipleri eline
almış olsa da
hâlâ önemli makam
ve mevkilerde İttihatçı
olmayanlar da vardı.
İşte bunlar tasfiye
edilip yönetime tam
anlamıyla el konulmalıydı.
Yönetime el konulmalıydı
derken bir padişah
değişikliğinden söz etmiyoruz
elbette ama sadrazam için
bir şeyler düşünülebilirdi.
23 Ocak 1913’de Enver
Bey ile birlikte
tertipledikleri Bâb-ı Âlî
baskınında Harbiye Nazırı Nazım
Paşa öldürüldü. Sadrazam
Kamil Paşa ise zorla istifa
ettirildi.
İşin trajikomik tarafı
Sadrazam Kamil Paşa’nın
Balkan savaşlarındaki başarısızlığı
sebebiyle sadrazamlıktan
uzaklaştırılmak istenmesiydi.
Askere ‘’ Bu bunak için
savaşmayın ‘’ Diyen Talat
Paşa, asker düşmanla
savaşmadığı için yenilmiş
olmamızın suçunu Kamil
Paşa’ya yüklüyordu.
Evet, Bâb-ı Âlî baskınından
sonra - İttihatçı olmamasına
rağmen - Hareket ordusu
baş komutanlığı yapmış
olan Mahmut Şevket
Paşa’yı Sadrazamlık makamına
getirdiler. Onun sertliği ile
tüm muhalifleri sindireceğine
inanıyorlardı ancak muhaliflerin elleri
armut toplamıyordu.
Balkan Savaşlarının mukadderatını değiştirme konusunda
bir başarısı olamayan
Mahmut Şevket Paşa
da 14 Haziran
1913’de bir suikasta
kurban giderek öldürüldü.
Mahmut Şevket Paşa’nın
öldürülmesinden sonra tekrar
Dahiliye Nazırı olan Talat
Paşa, 27 Mayıs 1915
tarihli Tehcir kanununun baş
aktörü oldu.
Yani Efendim bugün
Ermenilerin ve pek
çok dünya devletinin
‘’Ermeni Soykırımı ‘’
dediği Ermenilerin
yaşadıkları yerlerden zorunlu göçe
tâbi tutulması olayından bahsediyorum.
3 Şubat
1917’de Said Halim Paşa’nın
Sadrazamlıktan istifa etmesi
üzerine bu makama
getirildi.
3 Mart
1918’de Rusya ile
imzalanan Brest Litowsk
Antlaşmasına katıldı ve böylece Kars, Ardahan,
Artvin ve Batum’un
tekrar Osmanlı toprağı
olmasında rolü olmuştur.
8 Ekim
1918’de savaşı kaybettiğimiz
kesinleşince Sadrazamlık makamından
istifa etmiş, 1 Kasım
1918’de Bir Alman
torpidosu ile önce
Odessa’ya, oradan da
Berlin’e gitmiştir.
15 Mart
1921’de Berlin’de Soğomon
Tehliryan adlı bir
Ermeni tarafından tabancayla
vurularak öldürülmüş ancak Alman
Mahkemesi Tehliryan’a - Tehcir
esnasında yaşadığı acılar
sebebiyle büyük bir
travma geçirdiği, dolayısıyla
da cezai ehliyeti
olmadığı sebebiyle ceza
vermemiştir.
Önce Berlin’deki Türk
mezarlığına defnedilen Talat
Paşa’nın naaşı 25
Şubat 1944’de buradan
alınarak İstanbul- Şişli
Abide-i Hürriyet Şehitliğine
defnedilmiştir.
Evet… Kimseler devamını sabırsızlıkla
beklemesin diye BİTTİ
Diyorum.