Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 7/6/2025
Okunma Sayısı : 267
Yorum Sayısı : 17



Evet,  bir  kaç gün önceki dördüncü  bölümde  Talat  Bey’in  31  Mart  İsyanı  sırasında  nerede  saklandığını  sormuştum  ve  sorumun  cevabını  beklemiştim. Bu,  aynı  zamanda  yazılarımın  kimler  tarafından  gerçek  manada  okunduğu  ile  ilgili  bir  testti. Maalesef  sadece  bir  kişi (  Murat  Özden )  O  soruya  cevap verdi.

Yani  efendim  birbirimizi  kandırmanın  alemi  yok.  Bir  iki  kişi  dışında  hiç  kimse  bu  yazıların  devamını sabırsızlıkla beklemiyor. Öyle  olsa sorarlardı ‘’Hocam hakikaten  Talat  Bey  nerede  saklandı?’’  Diye.

Ama  bir iki  kişi  için  de olsa  yazmaya  devam… Bakarsın  bugün  bir,  yarın  iki  olur,  öteki  gün  üç-  dört… Yazmaktan  başka  bir  işim  gücüm  de  yok, el  mahkum  yazacağım.

Neyse…  Kaldığım  yerden  devam  edeyim

******

Talat Paşa, 31  Mart  İsyanının  ikinci  gününde  nerede  saklandı?

Talat  Paşa, 31  Mart  İsyanının  ikinci  gününde  Ermeni  Devrimci  Federasyonu  üyesi  Haçadur  Malumyan’ın  evinde  saklandı.

Ermeni  Devrimci  Federaysonu  deyince  pek  çoğunuz  anlamadınız  sanırım.  Yani  efendim  Taşnak  Örgütünden  bahsediyorum. İşte  o  örgütün  faal  üyelerinden  biri  olan  Haçadur  Malumyan’ın  evinde  saklandı.

1864  Ermenistan  Meğri  şehri  doğumlu  olan  Haçadur  Malumyan,  Taşnak  örgütünün  kurucusu  olan  Kristofor  Mikhaelyan  ile birlikte  meşrutiyetin  tekrar  ilanı  için  Jön  Türklere  destek  verenlerin  başında  geliyordu. II.  Meşrutiyetin  ilanı  bir  nevi  Türk ve  Ermeni  ortak  eseriydi. [ İlginçtir  ki  bizim  Muğla’nın  Fethiye  İlçesinin  eski  adı  da  Meğri’dir  be  bugün  Fethiye’de  Meğri  adını  taşıyan  pek  çok  dükkan  ya  da  mekan  vardır )

Buraya  bir  soru  ve  cevabını  sıkıştırayım  hemen.

Haçadur  Malumyan,  Talat’ın  sadece   altı  sene  sonra Ermenileri  bu  topraklardan  süreceğini  bilseydi  yine  onu  evinde  saklar  mıydı?

Bilseydi  saklamazdı  ama  o  derece  Talat’a  bağlıydı  ve  inanıyordu  ki  Tehcir  Kanunu  çıkarılıp  uygulamalar  başladıktan  sonra  bile  ‘’  Talat’ın  bu  olanlardan  haberi  yoktur.  Onun  bilgisi  dışında  oluyordur  olanlar. ‘’  Diyordu.

İsyanın  ilk  günlerini  kazasız  belasız  atlatan  Talat  Bey,  Hareket  ordusu  İstanbul’a  girince  ortaya  çıktı ve  bir  anda  Vatan  Kurtaran  Şaban  oldu.  Öyle  ki  veliaht  şehzade Mehmet  Reşat’ın  Osmanlı  Meclis-i  mebusanınca  padişah  seçildiğini  bildiren  heyetin  başkanlığını  Talat  Bey  yapıyordu.

Sular  iyice  durulduktan  sonra  17  kişilik  bir  heyetle  İngiltere’ye  gitti  ve daha  İngiltere’den  dönmeden  Hüseyin  Hilmi  Paşa  kabinesine  Dahiliye  nazırı  olarak  seçildiğini  öğrendi. O  artık  Talat  Bey  değil  Talat  Paşa  olmuştu.

1912  Yılına  kadar  Dahiliye  nazırı,  sadece  Edirne  Mebusu,  Posta  Ve  Telgraf  Nazırı  gibi makamlarda  bulunan  Talat  Paşa,  Balkan  savaşları  sırasında  gönüllü  olarak  cepheye  gitti.


Şimdi  ‘’  Hah.  İşte  her şeye  rağmen  vatansever  bir  tarafı varmış.  Baksana  adam  asker  olmadığı  halde  cepheye  gönüllü  olarak  gitmiş.’’  Diyorsunuz  değil  mi?

Evet,  cepheye  gitmesine  gitti  ama  cephede  savaşan askerlere  ‘’
“Askerler ! Bu bunak  Kâmil Paşa ( Sadrazam )  için kanınızı dökmeyin. Gavur burada değil, İstanbul’dadır. Sizi gavurlara sattı’’  diyerek  askeri  Kamil  Paşaya  karşı  isyana  kışkırtmak  için  gitti.  Nitekim  Edirne  müdafii  Şükrü  Paşa ‘’ Nefer  Elbiseli  Müfsid ‘’  Dediği  Talat  Paşa’yı  eğer  cepheden  ayrılıp  İstanbul’a  dönmezse  vurmakla  tehdit  ve  İstanbul’a  gönderdi.

Evet.  İttihat  ve  Terakki  her  ne  kadar 1909’dan  itibaren  devlet  yönetiminde  ipleri  eline  almış  olsa  da  hâlâ  önemli  makam  ve  mevkilerde  İttihatçı  olmayanlar  da  vardı.  İşte  bunlar  tasfiye  edilip  yönetime  tam  anlamıyla  el  konulmalıydı.

Yönetime  el  konulmalıydı  derken  bir  padişah  değişikliğinden  söz  etmiyoruz  elbette  ama  sadrazam için  bir  şeyler  düşünülebilirdi.

23  Ocak 1913’de  Enver  Bey  ile  birlikte  tertipledikleri  Bâb-ı Âlî baskınında  Harbiye  Nazırı Nazım  Paşa  öldürüldü.  Sadrazam  Kamil Paşa ise  zorla  istifa  ettirildi.

İşin  trajikomik  tarafı  Sadrazam  Kamil  Paşa’nın  Balkan  savaşlarındaki  başarısızlığı  sebebiyle sadrazamlıktan  uzaklaştırılmak  istenmesiydi. Askere ‘’ Bu  bunak  için  savaşmayın ‘’  Diyen  Talat  Paşa,  asker  düşmanla  savaşmadığı  için  yenilmiş  olmamızın  suçunu  Kamil  Paşa’ya  yüklüyordu.

Evet,  Bâb-ı Âlî  baskınından  sonra  - İttihatçı  olmamasına  rağmen -  Hareket  ordusu  baş  komutanlığı  yapmış  olan  Mahmut  Şevket  Paşa’yı  Sadrazamlık  makamına  getirdiler. Onun  sertliği  ile  tüm  muhalifleri  sindireceğine  inanıyorlardı  ancak muhaliflerin  elleri  armut  toplamıyordu.

Balkan  Savaşlarının  mukadderatını değiştirme  konusunda  bir   başarısı  olamayan  Mahmut  Şevket  Paşa  da  14  Haziran  1913’de  bir  suikasta  kurban  giderek  öldürüldü.

Mahmut  Şevket  Paşa’nın  öldürülmesinden  sonra  tekrar  Dahiliye  Nazırı  olan Talat  Paşa, 27  Mayıs  1915  tarihli  Tehcir  kanununun baş  aktörü  oldu.

Yani  Efendim  bugün  Ermenilerin  ve  pek  çok  dünya  devletinin  ‘’Ermeni  Soykırımı  ‘’  dediği  Ermenilerin yaşadıkları  yerlerden  zorunlu göçe  tâbi  tutulması  olayından bahsediyorum.

3  Şubat  1917’de  Said Halim  Paşa’nın  Sadrazamlıktan  istifa  etmesi  üzerine  bu  makama  getirildi. 

3  Mart  1918’de  Rusya  ile  imzalanan  Brest  Litowsk  Antlaşmasına  katıldı  ve böylece Kars,  Ardahan,  Artvin  ve  Batum’un  tekrar  Osmanlı  toprağı  olmasında  rolü  olmuştur.

8  Ekim  1918’de  savaşı  kaybettiğimiz  kesinleşince  Sadrazamlık  makamından  istifa  etmiş, 1 Kasım 1918’de  Bir  Alman  torpidosu  ile  önce  Odessa’ya,  oradan  da  Berlin’e  gitmiştir.

15  Mart  1921’de  Berlin’de  Soğomon  Tehliryan  adlı  bir  Ermeni  tarafından  tabancayla  vurularak  öldürülmüş ancak  Alman  Mahkemesi  Tehliryan’a  - Tehcir  esnasında  yaşadığı  acılar  sebebiyle  büyük  bir  travma  geçirdiği,  dolayısıyla  da  cezai  ehliyeti  olmadığı  sebebiyle  ceza  vermemiştir.

Önce  Berlin’deki  Türk  mezarlığına  defnedilen  Talat  Paşa’nın  naaşı  25  Şubat  1944’de  buradan  alınarak  İstanbul-  Şişli  Abide-i  Hürriyet  Şehitliğine  defnedilmiştir.

Evet… Kimseler  devamını  sabırsızlıkla  beklemesin  diye  BİTTİ  Diyorum.

 



( 322- Beşinci Bölüm- Hani Devamını Sabırsızlıkla Bekliyordunuz? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 7/6/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu