İki Aziz, İki Şehir Ve Yolda
7 Temmuz 2025
Dedeağaç’ta, şehir merkezindeki
Saint Kyprianos (Yunanca: Άγιος Κυπριανός) Kilisesine Engin’le birlikte giriyoruz.
Çan sesini dışarıdan dinlemek başkaydı ama içeriye adım atınca zamanın ritmi değişiyor.
Mum yakanların arasına karışıyoruz. Ben de bir mum yakıyorum — içimden geçenlerle, dileklerle... Azizler için toplanmış bu kalabalığın içindeyiz.
Farklı inanışlar, farklı dinler... Ama aynı sessizlik, aynı arayış.
Bence hepsi karşılıklı saygıyı hak ediyor.
Kavala’ya vardığımızda, kaldığımız otelin tam karşısında yükselen Aziz Nikolaos (Άγιος Νικόλαος) veya Panagia Kilisesiyle karşılaşıyoruz.
Bu yapı, aslında 16. yüzyılda cami olarak inşa edilmiş. Osmanlı dönemine ait olan İbrahim Paşa Camii, zamanla kiliseye dönüştürülmüş.
Minarenin çan kulesine dönüşmesi bile bu yapının geçirdiği dönüşümleri, içinde taşıdığı tarihi sessizce anlatıyor.
Taş duvarlarının sessizliği, belki de yüzyılların yankısıdır.
İki şehir, iki kilise...
Biri sabah serinliği gibi: sade, tanıdık, huzurlu.
Diğeri geçmişin katmanlarıyla yoğrulmuş: görkemli, suskun ve biraz da hüzünlü.
Yolda
Her zaman Erhan’lar bizi bekletirdi; bu sefer istemeden de olsa biz bekletmiş olduk.
Sözleştiğimiz saatte otelimize varamadık. Erhan’ın işi gereği telefonu hep açıktı ama bizim internetimiz olmadığından iletişim kurma şansımız yoktu. Neyse ki yirmi dakika kadar gecikmeyle buluşuyoruz ve Kavala’ya doğru yola koyuluyoruz.
Yol boyunca, 2023 yılında Yunanistan’da çıkan büyük yangının izleri gözümüzün önünde akıyor.
Kurumuş ağaçlar, yer yer simsiyah dağ yamaçları... Doğa zamanla iyileşse de bazı yaralar yerinde kalıyor.
Arka koltukta oturan Nilgün, kısa aralıklarla uyukluyor. Horultusu bir başlayıp bir kesiliyor.
Bense gözlerimi yoldan ayırmadan, zihnimde güncemin cümlelerini kuruyorum.
Yazmaya zaman ve imkân bulduğum yerse Ramos Beach Bar oluyor.
Bu arada deniz... kumsal... Bir harika.
Bu konuya tekrar döner miyim, bilmiyorum — ama içimde saklı kalacakları kesin.
Atina’dan İpsala sınır kapısına kadar, otoyolda neredeyse her elli kilometrede bir ödeme noktası var.
“Yerel yönetimler gelir elde etsin diye böyle,” diyorlar.
Bu sistem bana oldukça ilginç geliyor.
Ön koltukta oturan Engin ve Erhan’ın sohbetine kulak kesiliyorum:
Otoyolların Avrupa Birliği’nin katkısıyla, özellikle de Almanya Başbakanı Merkel’in destekleriyle yapıldığını konuşuyorlar.
Yol üzerindeki yerleşim yerleri genellikle yüksek tepelerde kurulmuş.
Görünce ister istemez Bodrum’u hatırlıyorum.
Ovalarda tarım var; yeşil, düzenli ve çalışkan bir coğrafya hissi veriyor insana.
Ve nihayet, Kavala’da kalacağımız motele ulaşıyoruz.
İlk karşılaştığımız detay: park sorunu.
Küçük gibi görünen bu ayrıntı, birdenbire tatilin ritmini etkileyebiliyor.
H. Çiğdem Deniz
(
İki Aziz İki Şehir Ve Yolda başlıklı yazı
çitlembik tarafından
7.07.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.