Dedeağaçta Bir Gün
DEDEAĞAÇ'TA BİR GÜN
Günce – 7 Temmuz 2025

Dedeağaç’tan öğleye doğru, saat on iki civarında ayrılıyoruz. Elbette, her zaman olduğu gibi erkenciyiz. Sapasağlam çıktığım tatilde nezleye yakalanmak da varmış. Suçlu aramaya kalksam; çalışmasını tam çözemediğimiz klima mı, yoksa Engin mi bilemiyorum. Uykumda üşüdüğümün farkındayım ama vücudumun o yataktan kalkacak hâli yok... Ta ki gün ışırken o gücü bulup klimayı kapatana kadar.

Bir süre daha uykunun tatlı rehavetine yenik düşüyorum. Engin benden önce uyanmış; duşunu almış, balkonda denize karşı oturmuş, sessizce benim uyanmamı bekliyor.

Akşamdan bir kısmını hazırladığım bavula pijamalarımızı ve akşam giydiğimiz kıyafetleri yerleştiriyorum. Terlikleri ve ayakkabıları da ayrı çantalara koyarken, kiliseden yükselen çan seslerine kulak kabartıyorum. O an... bulunduğumuz yerin zamanla ve mekânla kurduğu bağ sanki daha bir derinleşiyor.

Erhan ve Nilgün bizi almaya gelmeden önce, börek yemek için çıkıyoruz dışarı. Engin merkezi bir yer seçmiş — bu, işimizi epey kolaylaştırıyor. Burası, Yunanistan’a ikinci gelişimiz. Daha önce de Dedeağaç’a gelmiştik. Bu yüzden, bu sahil kentinde kendimizi daha deneyimli, hatta biraz da “yerli” hissediyoruz.

Dedeağaç’ta, Kirpi adlı bir mekânda kıymalı böreklerimizi yiyoruz. Yanında büyük fincanlarda çaylarımız geliyor. Engin, böreğe bakıp çaya göz ucuyla gülümseyerek,
“Bu çaylar börekten daha pahalı,” diyor.

Aslında önce Zafra’ya uğramıştık ama yoğunluk olunca vazgeçip, daha önce de geldiğimiz Kirpi’ye geçtik.
İki porsiyon kıymalı böreğin ardından, meşhur kremalı börekten bir porsiyon daha söyledik. Üzeri tarçınlı, hafif mi hafif bir tat… Hem tanıdık, hem yepyeni. Kahvaltımızı uzattıkça uzattık.

Çat pat İngilizcesiyle, biraz da vücut diliyle kahvaltımızı sipariş ediyor. Her zamanki gibi, cesur ve rahat.
Mekân kalabalık ama garip değil. Her yerde Türk turistler var. İnsan, bu şehirde kendini hiç de yabancı hissetmiyor.

Tabelalara göz gezdiriyorum... Yunan alfabesi kadar Türkçemizi de bazı kafe ve lokanta levhalarında görmek mümkün.
Deniz gayet sakin. İnsanlar, her zaman olduğu gibi acele etmeden hareket ediyor. Ne bir korna sesi, ne de bir telaş. Ambulanslar bile sessizce hastaneye ulaşıyor; bizim ülkemizin tam tersi bir dinginlik hâkim.

Dün akşam rastladığımız konserde, kol kola girip sirtaki yaptığımız o güleç yüzlü insanları düşünüyorum.
Ve tek başıma yaptığım o kısa dans...
Bir anı olarak kalbimde yer ediyor.
Bir de sosyal medyamda — saklıyorum, paylaşıyorum.
Kendime dair bir neşe kırıntısı gibi.

H. Çiğdem Deniz
( Dedeağaçta Bir Gün başlıklı yazı çitlembik tarafından 7.07.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu