Ksamil’de Bir Akşamüstü
Günce – 9 Temmuz 2025

Ksamil’de Bir Akşamüstü

Akşamüzeri güneş, Ksamil sahilinde denize ağır ağır gömülürken, telefonumun objektifine birkaç kare daha sığdırmak istedim. Turuncudan mora kayan renkler, adacıkların etrafında birer su kıyısı efsanesi gibi salınıyordu. Engin biraz ilerde, yosunlu taşlara dikkatlice basarak yürürken, ben gölgeme sarılıp olduğum yere demirledim.

Daha birkaç saat önce yemek yemek için otele dönmeden Nilgün’le birlikte yürüyorduk. Türk görevlinin önerdiği restorana giderken ara sokakta gözümüze ilişen tabelada “Ismail Qemali” yazıyordu.
“Aaa, Cemali mi bu?” dedim ben, hiç düşünmeden.
Nilgün hemen atıldı: “Yok canım, Kemali!“
İkimiz de birbirimizi gayet emin bir ifadeyle düzelttik. Sonra durduk.
Ve kahkaha attık!
Çünkü aslında ikimiz de bilmiyorduk doğru telaffuzu.
Sonradan öğrendik: Arnavutçada “Q”, bizim “Ç” gibi okunuyormuş.
Yani ne Cemali, ne Kemali... Doğrusu: Çemali!

Bir tabelayla başlayan bu küçük kelime hikâyesi, sahile vardığımızda hâlâ konuşuluyordu.
Gün batımına doğru denizin üstüne yayılmış turuncu ışıklara bakarken, içimden şu geçti:

Tarih sadece kitaplarda değil, yürürken bir tabelada, dostla edilen bir kahkahada ve yanılgıların içindeki keşiflerde de yaşar.

Nilgün’ün bir ara kıyıya yakın bir kayaya oturup uzaklara baktığını hayal ettim. Belki gerçekten yapmadı ama ben onun gözlerinden, ruhunun orada oturmak istediğini gördüm.
Çünkü o an öyle bir andı ki, insanın kendi içinde bile bir durak seçesi geliyordu.

Ben ise yokuş aşağı denize doğru inerken, durup durup güneşe takıldım.
Birçok turist gibi ben de elimde telefon, o batışı yakalamaya çalıştım.
Ama içimde bir ses "Bunu tam yakalayamazsın" diyordu.
Haklıydı. Renkler değişiyor, insanlar susuyor, fotoğrafın sınırları genişliyor ama yine de bir eksik kalıyor...

> Güneşin batarken söylediklerini,
yalnızca susarak duyabiliyor insan.
Deniz susar, rüzgâr susar,
insan susunca
an gelir, her şey konuşur.



Kıyı boyunca sıralanmış küçük tezgâhlardan geçtik.
Rengârenk boncuklar, minik magnetler, tahta işlemeler, lavanta kokulu sabunlar…
Her şey turiste hitap ediyor ama insanın çocuk yanına da göz kırpıyordu.
Nilgün’le göz göze geldik, “Hepsi birbirinden güzel” dedi.
Ben sadece gülümsedim.

Sonra denize yakın bir restorana geçtik.
Masamızı dalga sesleri duyulan bir köşeye seçtik.
Menüyü karıştırmadan önce başımı kaldırıp gökyüzüne baktım.
Artık güneş yoktu.
Ama içimde o anın sıcaklığı, hâlâ sönmemiş bir kızıllık gibi kalmıştı.

Yemekler oldukça lezzetliydi. Deniz ürünlerinin tazeliği, zeytinyağının hafifliği, o incecik doğranmış yeşilliklerin canlılığı... Her şey damakta olduğu kadar gözde de iz bırakıyordu.

Ancak ne yazık ki o güzelim akşam yemeğinin sessizliği, masamıza uğramayan bazı misafirler tarafından bozuldu:
Yan masamızda oturan iki kalabalık aile, çocuklarıyla birlikte bir doğum günü kutlamasına gelmişti.
Neşeleri, taşmış bir su gibi sadece kendi masalarını değil, çevredeki herkesi sarmıştı – ama bir sevgiyle değil, gürültüyle.
Birbirlerini duymak için seslerini yükselttikçe, biz de birbirimizi duyamaz olduk.
Nilgün’le göz göze geldik.
“İspanyol olabilirler mi?” dedim.
Nilgün başını salladı: “Belki de İtalyan…”

Kimi zaman ses bir dildir, kimi zaman da terbiyenin aynası.
Çocukları severiz elbet. Her biri ayrı bir sevinç, ayrı bir umut.
Ama o çocuklara ölçüyü, nezaketi, sınırı öğretmeyen ebeveynleri… işte onlara tahammül edemeyiz.
Kalabalık olmak gürültü üretmeyi gerektirmez.
Tatil bile olsa, başkasının alanına özen göstermek zarif bir davranıştır.

Ben yine de akşamın güzelliğine tutundum.
Nilgün bana hafifçe eğilerek, "Boş ver, denizi dinle," dedi.
Haklıydı. İçimden “insan bazen sadece denizi dinlemeli,” diye geçirdim.

H. Çiğdem Deniz 
( Ksamil’de Bir Akşamüstü başlıklı yazı çitlembik tarafından 7/9/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu