Turkistan

bir kasırga kopardı
göğsümün son kır çiçeğini
kanadım
ve ellerim
hâlâ isyanın izinde

türkistan geceleri
gümüş bir bıçak gibi saplandı
sessizliğe

acılarımız
henüz son nefesini vermedi
ruhumuz hâlâ özgürlüğü taşır

küllerinden sızan bir ayna gibi

kopan fırtına da hilalin 

yıldızları
ve  dörtrüzgâr
fa diyez iniltilerle dolanır
yaralı bir kurdun soluğuyla

bilir misin
hıçkırıklarım
derin kuyularda
boğulmuş şahinin sesleri
her gece
bir yıldız sönerken
kırık bir hüzünle

kalbim
çölleşmiş bir gök
gözlerime
kum fırtınası dolarken
kayıp destanların  haritasıyım
dilimde
unuttuğum bütün dillerim

bir celladın sabrıyla beklerim
ölüm bile usanmış
bu delilikten
oklarımla kırbaçlarım gecenin derisini
kanatırım
zamanın kör pençelerini

bir idam sehpasında sallanırken
gelincik tarlasına düşer
gölgem

sesim
keskin bir küfür gibi
donar dudaklarımda

eylül
kanayan bir yara izi
yağmurlu bir sabaha karşı
bülbüller
kendi dillerini keser

kaç asırlık bir  yalnızlık
birbirine
sürgün edilmiş
ateşle barut
bir ağızdan

gece
hançerini biler
tenimde
ve ben yaklaşan
ölümü
bir türkü gibi
söylerim
usul usul...
( Turkistan başlıklı yazı Mikail Dede tarafından 16.07.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu