Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 9.08.2025
Okunma Sayısı : 269
Yorum Sayısı : 5
Günün Yazısı

Bu Yazı 10.08.2025 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.
Mondros’tan  Sevr’e-1. Bölüm-





Türk  kuvvetlerinin  19  Eylül  1918’de  İngilizler  karşısında  perişan  olup çok  büyük  kayıplar  verdiği  Filistin-  Nablus  Savaşından  sonra Mustafa  Kemal Paşa 11  Ekim  1918’de Harbiye’den hocası  ve  Padişah  Vahdettin’in  yaveri  olan Naci Paşa ( Eldeniz) vasıtasıyla  padişaha  bir  telgraf  gönderir.  Telgrafında  ise  özetle  şöyle  demektedir:

“Müttefiken olmadığı takdirde  münferiden behemahal sulhü takarrur ettirmek lazımdır ve bunun için fevt olunacak bir an dahi kalmamıştır.”

Yani: En  azından  sadece  İngiltere  ile  mutlaka  barışı  kararlaştırmak lazımdır  ve  bunun  için öldürülecek( boşa  harcayacak )  tek  bir an  dahi  kalmamıştır. ‘’
 
Osmanlı  parlamentosu  ve  padişah  da  bu  kanaattedir.  Bir  an  önce  barış  yapılması  için  Türklerin,  Kut el  Amere’de esir  ettikleri ve o  anda  Büyükada’da geniş  bir  konakta  esir hayatı  yaşayan (!)   General  Townshend’i  aracı  yaparlar  ve  sonuçta  Türk  tarafını  iyice  küçük  düşürmek  isteyen  İngiltere  ‘’  Gelin  Yunanistan’ın  Limni  Adasının,  Mondros  Limanında  demirli  olan Agamemnon gemisinde  konuşalım, bir  karara  varalım.’’  Der.

Limni,  Çanakkale  Savaşları  sırasında  düşman  gemilerinin  üs  olarak  kullandıkları  adadır,  Agememnon  ise  Çanakkale  Deniz  Savaşında  Türkler  tarafından  ilk  vurulan İngiliz  Savaş  gemisidir (  Vurulmuş  ama  batmamıştır.)

Sadrazam  Ahmed  İzzet Paşa’nın  uygun görmesi  üzerine  Padişah  Vahdettin,  ağabeyi  Hamit’i  tahttan  indiren  Hareket  Ordusunda,  bilahare  de  Balkan  Savaşlarında  yer  alıp  ‘’  Hamidiye Kahramanı ‘’ unvanı  verilen  Albay  Rauf Bey’i (  Orbay )  Türk  barış  heyetinin  başına  getirir.  Heyetteki  diğer  kişiler  ise   Reşad Hikmet, Yarbay Sadullah ve  Ali Fuad (Tükgeldi) Beylerdir.

Türk  heyetinin  karşısında  İtilaf  Devletleri  adına  İngiliz  Amiral  Galthorp  bulunmaktadır.

Amiral Galthorp,  önceden  hazırladığı ateşkes  antlaşması  şartlarını  Rauf  Orbay’ın  önüne koyar ve  mağrur  bir  edayla ‘’ “Elinizdeki maddelenmiş şartlar kayıtsız şartsız yerine getirilecektir. Bu bir teklif değil, karardır…”.  Der.

Yani  Galthorp  bir  bakıma  ‘’  Ya  kabul  edersiniz,  ya  kabul ettiririz.’’ Demektedir.

Rauf  Bey, İzzet  Paşa’ya,  o da  padişaha  sorar  ve  sonuç  olarak  Türk  Tarihinin  en  büyük  utanç  belgesi  olan  Mondros  Ateşkes  Antlaşması  imzalanır.

Evet,  siyasi ve  ideolojik görüşü ne  olursa  olsun  bugün  Mondros  Ateşkes  Antlaşması için  ‘’  Çok  iyi bir  antlaşmaydı.  Türk  Milletinin  yararınaydı.’’  Diyebilecek  hiç  kimse  yoktur  ama  o  günlerde  bu  antlaşmaya  farklı  gözlerle  bakanlar  vardı.

Mesela  bizzat Antlaşmayı imzalayan Türk  heyetinin  başındaki  Rauf  Orbay  2 Kasım 1918 tarihli Tasvir-i Efkâr ve Yenigün Gazetelerine  verdiği  demeçte  aynen  şöyle  diyordu:

“Hoşnut ve gururluyum. Ülkenin ve saltanatın geleceği bu mütareke ( ateşkes )  ile bütünüyle güvence altına alınmıştır. Bu metin iki eşit taraf arasında imzalanmıştır. Britanya, Türk ulusunun yok olmasını istemiyor. “

“İmzaladığımız mütareke sonucunda devletimizin bağımsızlığı saltanatın hakları tamamen kurtarılmıştır. Bu mütareke yenen ile yenilen arasında imzalanmış olan bir mütareke değil, belki savaş durumundan çıkmak isteyen iki denk kuvvet arasında imzalanabilecek çatışmalara son veren bir belge niteliğindedir.”

Antlaşmayı  bizzat  kendi  elleriyle  imzalayan  Rauf  Orbay,  nasıl  bir  şey  imzaladığının  o  kadar  farkında  değildir  ki  aynı  demeçte  ‘’ “İstanbul’umuza tek bir düşman askeri çıkmayacaktır. Tersanelerimiz işgal olunmayacaktır. Demiryollarına el konulmayacaktır. Adana kurtarılmıştır. Ne miktar asker terhis edeceğimizi biz saptayacağız.”  Gibi  saçmalıyordu  zira  ‘’olmayacak’’  dediği  her  şey  antlaşma metninde  vardı ve  oluyordu.  

Dahası  antlaşma  imzalandıktan  sonra  İngiltere’ye  dönecek  olan  Amiral  Galthorp’a ‘’ ” Dönüşünüzde Lord Curzon’a Türkiye’nin İngiltere için pek sadık bir müttefik olabileceğini rica ederim söyleyiniz.” Diyerek  İngiltere  Başbakanına, ve  dolayısıyla  Kraliçeye  yağ  çekiyordu.

Aynı Mondros  Ateşkes  Antlaşması  şartları  Mustafa  Kemal  Paşa’ya iletilince onun  özellikle  üç  hususa  oldukça  karşı  çıktığı ve  Sadrazam  İzzet Paşa’ya  bu  konularda  telgraflar  çektiği  görülmektedir.  Bu  konular  ise  a)  Toros  Tünelleri  konusu  b)  Suriye  Sınırı  konusu  c) Daha  sonra  ortaya  çıkan  İskenderun  ve  Adana’nın  işgali  konusudur.

Antlaşmanın  en  felaket  maddeleri  olan  7.  Ve  24.  Maddelere  tepkisi  ne  olmuştur?

Ben  bu  konuda  bir  şey  bulamadım.  Bilen  varsa  sevinirim.

{MONDROS  ATEŞKES  ANTLAŞMASININ  7. Maddesi: İtilaf devletleri güvenliklerini tehlikede gördükleri stratejik yerleri işgal edecekler. 24. Maddesi: Vilayet-i Sitte'de (Altı Doğu Anadolu İli - Van- Bitlis-Elazığ-Erzurum-Sivas-Diyarbakır) bir karışıklık çıkarsa, buralar işgal güçlerince mazeret göstermeksizin işgal edilebilecektir.}

Evet, Mondros Ateşkes  Antlaşmasının  Toros  Tünelleri  ile  ilgili  maddesine  ve  uygulanmasına  tepkileri  olan  Mustafa  Kemal  Paşa,  7.  Kasım  1918’de  Kumandanı  olduğu  Yıldırım  Orduları  Grup Komutanlığını  lağv eder ( Mondros  Ateşkes  Antlaşması  mucibince )  ve  İstanbul’a  gelip İşgal  Devletleri  subaylarının  da  uğrak  yeri  olan  Beyoğlu-  Pera Palas’a  yerleşir 13  Kasım  1918’de… İşte  orada  yani  Pera Palas’ta 18  Kasım  1918’de  Vakit  gazetesine  verdiği  uzun  demecinde  şöyle  bir  cümle sarf  eder:

“......Hükümetimizle mütareke akdeden (yapan) devletlerin ve bu devletler namına (adına) mütareke şartnamesini yapan Britanya (İngiltere) Hükümeti’nin Osmanlılara karşı olan hüsnüniyetlerinden (iyi niyetlerinden) şüphe etmek istemem.’’

Daha  ilginci  ise  arkadaşı  Fethi  Okyar’la  birlikte çıkardıkları  Minber  Gazetesine  verdiği  mülakattır.

Pera  Palas’ta  Vakit  Gazetesine  verdiği demeçten  bir  gün  önce  17  Kasım  1918’de  Mustafa  Kemal  Paşa,   Minber  gazetesinde  kendisiyle  yapılan  bir  mülakatta  sorulan  soruya   ilginç  bir  cevap  verir.

SORU: İngilizlere  karşı  ne  gibi  hisler  besliyorsunuz?

CEVAP : Mustafa Kemal  Paşa,  İngilizlerle Birinci Dünya Savaşı süresince Arıburnu, Anafartalar ve Filistin cephelerinde vatan savunması amacıyla savaştığına işaret ettikten sonra, askerliğin gereği olan bu hizmetleri bir yana bıraktığını ve kalbinde kin ve düşmanlık hislerinin yer bulmadığını belirtti  ve  ilave  etti:

‘’……… İngilizler, Osmanlı Milletinin hürriyetine ve devletimizin istiklaline riayette gösterdikleri hürmet ve insaniyet karşısında yalnız benim değil, bütün Osmanlı Milletinin İngilizlerden daha hayır-hâh( Hayırlı ) bir dost olamayacağı kanaatiyle mütehassıs olmaları pek tabiidir”.

İngilizler- Osmanlı  Milletinin  hürriyetine  saygı  ve  hürmet ?

Bunu  söyleyenin  Mustafa  Kemal  Paşa  olması  da  cabası.


******

Yarın (  10  Ağustos  2025)  Sevr  Antlaşmasının  105.  Yıldönümü.

Sevr  Antlaşmasının ( Ki  bazı  tarihçilere  göre  antlaşma  değil  de  muahedename’dir. ) 105.  Yıldönümü  olduğuna  göre  neden  Mondros Ateşkes  Antlaşmasıyla  başladım?

Mondros  Ateşkes  Antlaşmasını  anlamadan  Sevr’i  anlatmak  da  anlamak  da mümkün  değildir  de  ondan.

Mesela Sevr’i  imzalayanlar  haindir  de  Mondros’u  imzalayanlar  değildir ;  neden ? 

Devam edecek 
( Mondros’tan Sevr’e-1. Bölüm- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 9.08.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu