
Türk kuvvetlerinin 19
Eylül 1918’de İngilizler
karşısında perişan olup çok
büyük kayıplar verdiği
Filistin- Nablus Savaşından
sonra Mustafa Kemal Paşa 11 Ekim
1918’de Harbiye’den hocası
ve Padişah Vahdettin’in
yaveri olan Naci Paşa ( Eldeniz)
vasıtasıyla padişaha bir
telgraf gönderir. Telgrafında
ise özetle şöyle
demektedir:
“Müttefiken olmadığı takdirde münferiden
behemahal sulhü takarrur ettirmek lazımdır ve bunun için fevt olunacak bir an
dahi kalmamıştır.”
Yani: En azından sadece
İngiltere ile mutlaka
barışı kararlaştırmak
lazımdır ve bunun
için öldürülecek( boşa harcayacak
) tek
bir an dahi kalmamıştır. ‘’
Osmanlı parlamentosu ve padişah da
bu kanaattedir. Bir an önce
barış yapılması için
Türklerin, Kut el Amere’de esir
ettikleri ve o anda Büyükada’da geniş bir
konakta esir hayatı yaşayan (!) General
Townshend’i aracı yaparlar
ve sonuçta Türk
tarafını iyice küçük
düşürmek isteyen İngiltere
‘’ Gelin Yunanistan’ın
Limni Adasının, Mondros
Limanında demirli olan Agamemnon gemisinde konuşalım, bir karara
varalım.’’ Der.
Limni, Çanakkale Savaşları
sırasında düşman gemilerinin
üs olarak kullandıkları
adadır, Agememnon ise
Çanakkale Deniz Savaşında
Türkler tarafından ilk
vurulan İngiliz Savaş gemisidir (
Vurulmuş ama batmamıştır.)
Sadrazam Ahmed İzzet Paşa’nın uygun görmesi
üzerine Padişah Vahdettin,
ağabeyi Hamit’i tahttan
indiren Hareket Ordusunda,
bilahare de Balkan
Savaşlarında yer alıp
‘’ Hamidiye Kahramanı ‘’ unvanı verilen
Albay Rauf Bey’i ( Orbay )
Türk barış heyetinin
başına getirir. Heyetteki
diğer kişiler ise Reşad Hikmet, Yarbay Sadullah ve Ali Fuad (Tükgeldi) Beylerdir.
Türk heyetinin karşısında İtilaf
Devletleri adına İngiliz
Amiral Galthorp bulunmaktadır.
Amiral Galthorp, önceden hazırladığı ateşkes antlaşması
şartlarını Rauf Orbay’ın
önüne koyar ve mağrur bir
edayla ‘’ “Elinizdeki maddelenmiş şartlar kayıtsız şartsız yerine
getirilecektir. Bu bir teklif değil, karardır…”. Der.
Yani Galthorp bir bakıma ‘’
Ya kabul edersiniz,
ya kabul ettiririz.’’ Demektedir.
Rauf Bey, İzzet Paşa’ya,
o da padişaha sorar
ve sonuç olarak
Türk Tarihinin en
büyük utanç belgesi
olan Mondros Ateşkes
Antlaşması imzalanır.
Evet, siyasi ve ideolojik görüşü ne olursa
olsun bugün Mondros
Ateşkes Antlaşması için ‘’
Çok iyi bir antlaşmaydı.
Türk Milletinin yararınaydı.’’ Diyebilecek
hiç kimse yoktur
ama o günlerde
bu antlaşmaya farklı
gözlerle bakanlar vardı.
Mesela bizzat Antlaşmayı imzalayan
Türk heyetinin başındaki
Rauf Orbay 2 Kasım 1918 tarihli Tasvir-i Efkâr ve
Yenigün Gazetelerine verdiği demeçte
aynen şöyle diyordu:
“Hoşnut ve gururluyum. Ülkenin ve saltanatın geleceği bu mütareke ( ateşkes ) ile bütünüyle güvence altına alınmıştır. Bu
metin iki eşit taraf arasında imzalanmıştır. Britanya, Türk ulusunun yok
olmasını istemiyor. “
“İmzaladığımız mütareke sonucunda devletimizin bağımsızlığı saltanatın hakları
tamamen kurtarılmıştır. Bu mütareke yenen ile yenilen arasında imzalanmış olan
bir mütareke değil, belki savaş durumundan çıkmak isteyen iki denk kuvvet
arasında imzalanabilecek çatışmalara son veren bir belge niteliğindedir.”
Antlaşmayı bizzat kendi
elleriyle imzalayan Rauf
Orbay, nasıl bir
şey imzaladığının o
kadar farkında değildir
ki aynı demeçte
‘’ “İstanbul’umuza tek bir düşman askeri çıkmayacaktır. Tersanelerimiz
işgal olunmayacaktır. Demiryollarına el konulmayacaktır. Adana kurtarılmıştır.
Ne miktar asker terhis edeceğimizi biz saptayacağız.” Gibi saçmalıyordu
zira ‘’olmayacak’’ dediği
her şey antlaşma metninde vardı ve
oluyordu.
Dahası antlaşma imzalandıktan
sonra İngiltere’ye dönecek
olan Amiral Galthorp’a ‘’ ” Dönüşünüzde Lord
Curzon’a Türkiye’nin İngiltere için pek sadık bir müttefik olabileceğini rica
ederim söyleyiniz.” Diyerek
İngiltere Başbakanına, ve dolayısıyla
Kraliçeye yağ çekiyordu.
Aynı Mondros Ateşkes Antlaşması
şartları Mustafa Kemal
Paşa’ya iletilince onun
özellikle üç hususa
oldukça karşı çıktığı ve
Sadrazam İzzet Paşa’ya bu
konularda telgraflar çektiği
görülmektedir. Bu konular
ise a) Toros
Tünelleri konusu b)
Suriye Sınırı konusu
c) Daha sonra ortaya
çıkan İskenderun ve
Adana’nın işgali konusudur.
Antlaşmanın en felaket
maddeleri olan 7.
Ve 24. Maddelere
tepkisi ne olmuştur?
Ben bu
konuda bir şey
bulamadım. Bilen varsa
sevinirim.
{MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASININ
7. Maddesi: İtilaf devletleri güvenliklerini tehlikede gördükleri
stratejik yerleri işgal edecekler. 24. Maddesi: Vilayet-i Sitte'de
(Altı Doğu Anadolu İli - Van- Bitlis-Elazığ-Erzurum-Sivas-Diyarbakır) bir
karışıklık çıkarsa, buralar işgal güçlerince mazeret göstermeksizin işgal edilebilecektir.}
Evet, Mondros Ateşkes Antlaşmasının Toros
Tünelleri ile ilgili
maddesine ve uygulanmasına
tepkileri olan Mustafa
Kemal Paşa, 7.
Kasım 1918’de Kumandanı
olduğu Yıldırım Orduları
Grup Komutanlığını lağv eder (
Mondros Ateşkes Antlaşması
mucibince ) ve İstanbul’a
gelip İşgal Devletleri subaylarının
da uğrak yeri
olan Beyoğlu- Pera Palas’a
yerleşir 13 Kasım 1918’de… İşte
orada yani Pera Palas’ta 18 Kasım
1918’de Vakit gazetesine
verdiği uzun demecinde
şöyle bir cümle sarf
eder:
“......Hükümetimizle mütareke akdeden (yapan) devletlerin ve bu devletler
namına (adına) mütareke şartnamesini yapan Britanya (İngiltere) Hükümeti’nin
Osmanlılara karşı olan hüsnüniyetlerinden (iyi niyetlerinden) şüphe etmek
istemem.’’
Daha ilginci ise
arkadaşı Fethi Okyar’la
birlikte çıkardıkları Minber Gazetesine
verdiği mülakattır.
Pera Palas’ta Vakit
Gazetesine verdiği demeçten bir
gün önce 17
Kasım 1918’de Mustafa
Kemal Paşa, Minber
gazetesinde kendisiyle yapılan
bir mülakatta sorulan
soruya ilginç
bir cevap verir.
SORU: İngilizlere karşı ne
gibi hisler besliyorsunuz?
CEVAP : Mustafa Kemal Paşa, İngilizlerle Birinci Dünya Savaşı süresince
Arıburnu, Anafartalar ve Filistin cephelerinde vatan savunması amacıyla
savaştığına işaret ettikten sonra, askerliğin gereği olan bu hizmetleri bir
yana bıraktığını ve kalbinde kin ve düşmanlık hislerinin yer bulmadığını
belirtti ve ilave
etti:
‘’……… İngilizler, Osmanlı Milletinin hürriyetine ve devletimizin istiklaline
riayette gösterdikleri hürmet ve insaniyet karşısında yalnız benim değil, bütün
Osmanlı Milletinin İngilizlerden daha hayır-hâh( Hayırlı ) bir dost olamayacağı
kanaatiyle mütehassıs olmaları pek tabiidir”.
İngilizler- Osmanlı Milletinin hürriyetine
saygı ve hürmet ?
Bunu söyleyenin Mustafa
Kemal Paşa olması
da cabası.