Mondros’tan Sevr’e 2. Bölüm.

Haydi film makarasını geriye
saralım biraz olur
mu?
Mustafa Kemal Paşa
6 Ekim 1917’de Harbiye Vekili
Enver Paşa’ya, başında
olduğu 7. Ordudan
istifa ettiğini bildirdi.
Bu istifanın sebepleri
ve haklılığı-haksızlığı
konusuna girmeyeceğim. Benim
dikkatimi çeken husus
başka.
Normal şartlarda bir
ordu kumandanı istifasını sunmuşsa ne
yaparsınız? Hele de o
komutanı hiç sevmiyorsanız? Aranızda
ezeli bir rekabet
varsa?
1- Her şeye rağmen ikna
etmemeye çalışırsınız. Görevinin
başına dönmesi için rica
edersiniz. ‘’ Tam savaşın ortasında
böyle bir istifa
olmaz. Lütfen sakın yapma
böyle bir şey’’ Dersiniz.
2-Fırsat bu fırsat
deyip ordu ile ilişkisini
kesersiniz, maaş filan
vermezsiniz, askeri üniforma
giymesine kat’iyen izin
vermezsiniz.
Ama öyle
olmuyor. Mustafa Kemal
Paşa istifa ettiği halde yine paşa, yine
devletten maaşını alıyor. Dahası veliaht
Vahdettin Efendi, Almanya’ya
gidecek, Mustafa Kemal
Paşa ‘’ Fahr-i Yaverân-ı Hazret-i
Şehriyârî oluyor. Yani
o an için
veliahtın, sonra da o
veliahtın padişah olmasıyla
padişahın yaveri…Böyle bir
ayrıcalık dünya tarihinde
görülmüş, işitilmiş şey midir?
Değildir ama bizde
oluyor.
Mustafa Kemal, Almanya’da
ve Karslbad kaplıcalarında gördüğü
böbrek tedavilerinin dışında
1918 Yılının 5
Ağustos Gününe kadar
İstanbul’dadır.
3 Temmuz
1918’de ağabeyi Mehmed
Reşat’ın ölümüyle 4 Temmuz 1918’de
Osmanlı tahtına oturan
Vahdettin, 5 Ağustos
1918’de Mustafa Kemal Paşa’yı saraya çağırır
ve bizzat kendi ağzıyla tekrar 7.
Ordu komutanı olarak
tayin ettiğini söyler.
Mustafa Kemal bu
atamadan o kadar
memnun olmuştur ki (!)
Padişahın huzurundan çıktığında
birden bire karşısına çıkan Enver
Paşa’ya ‘’ Bravo. Başardınız…
Beni oraya göndermekle
güzel bir intikam
alıyorsunuz.’’ Demiştir.
Sonrası malum..
İngiliz Generali Allenby,
bizim Yıldırım Ordularını
mahv-ı perişan eder
ve Mustafa Kemal de dahil
paşalar İstanbul’a telgraf
üstüne telgraf çekerler
bir an önce bir
ateşkes, ardından da barış
antlaşmasının yapılması için.
Padişah Vahdettin de
barış yapılmasını istemektedir
ama bu işi
kim organize edecektir?
Hiç kimseyi tanıdığı yoktur ki.
Düşünür taşınır ve aklına
ablası Mediha Sultan’ın
kocası İngiltere sefirimiz
damat Ferit Paşa gelir.
Onu İstanbul’a davet
eder.
Osmanlı Devletini bir
barış antlaşmasında Damat
Ferit Paşa’nın temsil
edeceğini öğrenen Mustafa
Kemal Paşa, derhal
padişaha bir telgraf
çeker ve mealen ‘’Aman Padişahım ! Damat Ferit Paşa’ya
bu görevi vermeyin. O, deli
ve hayalperest bir
insandır.’’ Der. Padişah bu telgrafa
cevap verir: ‘’ Kimseyi
tanımıyorum ki. Yaverim
olarak sen kimi tavsiye edersin? Mustafa Kemal ‘’ Rauf
Bey’’ der ve ilave
eder ‘’ Ben ona kefilim’’
****
Kendisine Mustafa Kemal’in
kefil olduğu Rauf
Orbay, 27 Ekim
1918’de Amiral Galthorp,
önüne 25 Maddelik Mondros
Ateşkes Antlaşmasını koyduğunda özellikle 7. Ve 24.
Maddeyi oldukça ağır
bulmuştu ama?
Aması çok vahim
ve tirajikomik maalesef.
Ama Amiral Galthorp ‘’ Siz maddelerin
çok ağır olduğuna
bakmayın. Uygulamada kesinlikle
bir işgal söz
konusu olmayacak. Size namus,
şeref ve asker
sözü veriyorum .’’ Deyince
Rauf Bey , tereddütsüz imzalamıştı
Mondros Ateşkes Antlaşmasını.
Şimdi artık komik
mi bulursunuz yoksa ağlar
mısınız bilemem ama Mondros
Ateşkes Antlaşmasından sadece
dört gün sonra
Musul işgal edildi,
on dört gün
sonra İtilaf Kuvvetleri 73
Gemiyi Çanakkale Boğazından içeri
sokup Dolmabahçe Sarayına topların namlularını çevirdiler, 27
Kasım 1918’de Fransız
Generali D’Esperey, İşgal
Kuvvetleri komutanı olarak
beyaz bir at
sırtında İstanbul’a girdi
ama resmiyette İstanbul işgal
edilmemişti (!) { İstanbul 16 Mart
1920’de bir kez daha işgal edildiğinde
buna resmi işgal
dediler.}
15 Mayıs 1919’da Yunanlılar
Mondros Ateşkes Antlaşmasının
7. Maddesi mucibince
İzmir’i işgal ettiler.
****
Bir şey
daha söyleyeyim Mondros Ateşkes
Antlaşması ile ilgili
olarak, sonra Sevr’e
geçelim.
Osmanlı toprakları Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla Türklerin elinden
parsel parsel alınmıştır.
Öyle ki Türkler
bu antlaşma ile antlaşmadan hemen
önce sahip oldukları
toprakların altıda beşini
kaybetmiştir ama?
Sıkı durun !
Sevr Antlaşması ile
kaybedilen tek karış toprak
yoktur. ‘’ Var ‘’ diyen buyursun
göstersin. Hodri Meydan.
Ha, unutmadan Sevr
diye bir metin
vardır ama antlaşma filan
da yoktur.
****
Eveeet. Gelecek bölümde şu
Misak-ı Milliye de
bir nazar eyleyelim
ve görelim 28
Ocak 1920 Tarihi
itibariyle hangi topraklardan
vaz geçmişiz, hangi topraklar
için ‘’ Bu
kadarını kurtarsak yeter.’’ Demişiz.
(
Mondros’tan Sevr’e 2. Bölüm. başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
8/10/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.