
Muhatap olunası afili bir karanlık ve
hicvi renklerin bazen düş pembesi bazen şiir renginde hayatlar.
Maviden muhtıram,
Semazen eteklerinde neşrinde güneşin
Ah, sitem yüklü rüzgâr
Koyudan gözleri akıbetin
Hiçliğime vakıf aşkın tok sesi
Uzaktan nasıl da hoş gelirmiş meğerki
Lakin nazına niyazına yenik düşmez mi
insan sevdanın…
Uhrevi hayaller çat kapı
Aşkın mahareti tefe konan yıllar
Çökense dizlerine
Şiir gibi de dizelerine
Bir de gaipten gelen esinti
Dizelere çöken hisler
Renk bozgunu düşler
Ah, sevdalı siması yalnızlığın
Kök hücresi miydi yoksa her gece
Düşüp de yola kalmaksa yolda
Yarınların arifesinde
Simli yolu vakur göğün
Sandalı delinmiş delişmen yüreğin
Mıntıkada saklı hazan
Eli kulağında hem Eylül
rüzgârlarının.
Devşirme acılar
Cengâver imgeler
Sükûnet dileyen bir ölümlüden öte
Hayallerle dans eden
Bir sima bir de semada saklı gizemi
efkârın
Huzura binaen bir şiirden fazlası
geçen içimden
Dilimde lal notalar
Kulağımsa kapıda
Gözüm kalmış olsa ne ki yollarda?
Gözden çıkarmışken bir kere matemi
Bir renk yarına gebe
Yarınlarsa umuda
Pembe yanaklarında çocukların
İnsan severken görmez mi hem uçuşan
kelebekleri?
Hüzün bulutları askıntı
Asma katında ağacın yüreğim kadar
savruk bir acı
Dökülse ne ki yaprakları?
Dökülsem ne ki hece hece
Kavuşmadıktan sonra Rabbime.
Dünyanın nazarında içimde kalan ukde
En çok da sevemediğim kadar yakamdaki
hazanı.