
Çok fazla kafa
karışıklığına sebep olmamak
için en basit
haliyle anlatmaya çalışacağım.
Evet, Kut el Amare’de
29 Nisan 1916’da
İngilizlere karşı çok
büyük bir zafer
kazanmıştık ama bu zafer bir futbol
maçında rakip takım
kalesine atılan muhteşem
bir golden daha
fazla anlam taşımıyordu.
Yani nihai zafere
ulaşmak için daha
fazla gol atmalıydık
oysa Kut el Amare’den
sonra üst üste goller
yemeye başladık.
Görüntüde 16 Haziran 1916’da Cidde'ye, 7 Temmuz'da Mekke'ye, 22 Eylül'de de
Taif'e girenler Şerif Hüseyin
denen alçak hainin
kuvvetleriydi. Yani bu kutsal
şehirlere İngilizler ayak
basmamıştı. Ama herkes de biliyordu
ki çizmeleriyle kirletmeseler
de o peygamber
şehirlerine girenler aslında İngilizlerdi. Şerif Hüseyin
şerefsizinin harcı değildi Türk
kuvvetlerini yenmek.
Aynı tarihlerde Medine
de Şerif Hüseyin’in,
daha doğrusu İngilizlerin
İşgali altındaydı her
ne kadar Fahrettin Ömer ( Türkkan ) Paşa canla
başla savunuyor olsa
da.
11 Mart
1917’de İngilizler Bağdat’ı
da ele geçirmişlerdi. Yani gol
üstüne gol yiyorduk.
Bağdat’ın elimizden
çıkması üzerine iyice
panikleyen Başkomutan vekili
Enver Paşa hemen
Alman Genel Kurmayını
aradı.
{Bu arada bir
açıklama yapalım: Enver Paşa neden
Başkomutan değil de
Başkomutan vekilidir? Başkomutan
vekilidir çünkü Geleneklere
göre ordunun başkomutanı
padişahtır ( Zavallı Padişah
Mehmet Reşat’ı hiç kimse
başkomutan olarak sallamasa da.. ) }
Evet, Enver Paşa, Alman
Genel Kurmayına mealen
sorar: ‘’ Ben Bağdat’ı
geri almak istiyorum.
Siz bu işe ne
dersiniz? Bize yardımcı
olur musunuz?’’
Alman genel kurmayının
gözleri parlar. Çünkü Bağdat’ın
geri alınması amacıyla
kurulacak yeni bir
cephe demek İngilizlerin
tüm güçlerini bu
cepheye yığması demektir. İngilizlerin tüm güçlerini
bu cepheye yığması
ise Almanların İngilizlerle
çarpıştıkları cephelerde rahat
soluk alması demektir.
İyi de
yahu böyle bir
savaşta oldukça fazla
Türk askeri ölebilir.
Hatta savaşa sokulacak
6000 civarında Alman
askeri de ölebilir.
Almanya için, ölecek Türk
askerinin zerre kadar
değeri yoktur. İngiltere
Kraliçesi Victoria’nın en
büyük torunu Alman
İmparatoru Wilhelm’in oturup
da Türk askerinin
arkasından yas tutacak
hali yoktur. 6000
Alman askeri peki?
Yahu hepsi de
ölecek değil ya.
İleri hatlarda pek
görünmesinler yani…
Kısaca Alman Genel
Kurmayı, Enver Paşa’ya
‘’ Hay aklınla
bin yaşa. Sonuna
kadar yanındayız’’ der
ve dahasını da
yapar. ‘’ Güzel
olur. Gelin bir
ordu kuralım, başına da
bizim General Eric
von Falkenhayn’ı geçirelim. ‘’ Der.
Enver Paşa ‘’ Bu
ne iştah yahu?
Bizim bir sürü
paşamız var. Ordunun
başına onlardan birini
koysak olmaz mı?’’ Diye
sormaz. Çanakkale’de sormadığı gibi şimdi
de sormaz.
Elin gavurunun umurunda olabilir mi bizim
Bağdat’ı geri almamız?’’
diye bir düşünce
aklının ucundan bile
geçmez büyük ihtimalle
Derken Efendim Mayıs 1917’de
Eric Von Falkenhayn
Halep ve çevresini şöyle
bir dolanır ve
‘’ Tam benlik
bir savaş mıntıkası.
Erik’e güven, gerisini merak etme sen?’’
kabilinden raporunu verince
‘’Tamam’’ derler.
24 Haziran 1917’de
bizzat Halep’e gelen Enver Paşa, 2.
Ordu Komutanı Mustafa
Kemal Paşa, Kafkas
orduları Grup Komutanı
Ahmet İzzet Paşa,
4. Ordu Komutanı Ahmet
Cemal Paşa, 6.
Ordu Komutanı Halil ( Kut ) Paşa ve
başka Türk ve
Alman subaylarla birlikte
bir toplantı yapar ve Yıldırım
Orduları Grup Komutanlığının kurulduğunu,
başına General Falkenhanyn’ın getirildiğini, bu
ordunun amacının Bağdat’ı
geri almak olduğunu,
Mustafa Kemal’in de
Kafkas Cephesinden aşağı
kaydırılan kuvvetlerle birlikte
oluşturulacak olan 7.
Ordunun komutanı olacağını
söyler.
Cemal Paşa da
Mustafa Kemal Paşa
da itiraz ederler ve Filistin
tehlikede olduğu müddetçe
Bağdat seferinin faydasız
olduğunu savunurlar ama
çabaları boşunadır.
****
24 Haziran 1917’de
sözlü olarak ifade
edilen husus 5 Temmuz
1917’de resmiyete dökülür
ve Mustafa Kemal Paşa
Yıldırım Orduları Grup
Komutanlığına bağlı 7.
Ordu komutanlığına atanır. 15 Ağustos 1917’de
ise Halep’e gelerek görevine fiilen
başlamış olur.
En başından beri
İngilizlere karşı bir
başarı elde edilecekse
Sina Cephesine önem
verilmesi fikrinde olan Mustafa
Kemal’e nihayet 14 Eylül
1917’de ‘’ Tamam madem ,
birliklerini Filistin Cephesine
taşı.’’Denir.
Ancak Mustafa Kemal
Paşa bu hazırlıkları
yaparken General Falkenhayn,
yaptığı yeni bir
düzenleme ile 7. Orduyu tamamen
etkisizleştirir.
Mustafa Kemal 100 Kilometrelik
bir hatta iki ordu, bir
kolordunun rahat hareket
edemeyeceği görüşünde olup
bu cephenin tüm
sorumluluğunun kendisine verilmesini
isterken Falkenhayn’ın kafasında
hâlâ Bağdat’ın geri
alınması vardır.
Sonunda Mustafa Kemal Paşa
20 Eylül 1917’de ve
24 Eylül 1917’de Sadrazam
ve Dahiliye Nazırı Talat
Paşa’ya, Başkomutan Vekili
Enver Paşa’ya ve Suriye ve
Batı Arabistan Orduları
Genel Komutanlığına getirilmiş olan Cemal
Paşa’ya ayrı ayrı suretlerini
gönderdiği bir rapor
yazdırdı 3. Kolordu Komutanı
Albay İsmet’e ( İsmet İnönü )
{ NOT: İleride bu Cephede
4. Ordu Komutanı
olarak göreceğimiz Mersini
Cemal Paşa ile ( Cemal Mersinli ) 24 Haziran 1917’deki toplantıda
4. Ordunun başında
olan ve ordusu temmuz
1917’de lağvedilen İttihat ve
Terakki’nin üç ahmağından
biri olan Ahmet
Cemal Paşa aynı
kişiler değildir ama
maalesef çok karıştırılır. ]
20 Eylül
1917 Tarihli raporunda gerek ordunun
gerek bölge halkının
durumunu uzun uzun
yazan Mustafa Kemal
Paşa’nın özellikle Falkenhayn
ile ilgili tek bir
olumlu düşüncesi yoktu
ve raporunda bu
hususu şöyle dile
getiriyordu:
“İçinde bulunduğumuz bu
bataklıktan Almanlarla beraber kurtulmak zorunlu ise de Almanların bu
zorunluluktan ve savaşın uzamasından yararlanarak bizi sömürge yapmak ve
memleketimizin bütün kaynaklarını kendi ellerine almak siyasetinin
karşısındayım.
Bugün Falkenhayn her vesileyle herkese karşı, Alman olduğunu ve elbette Alman
çıkarını en fazla düşüneceğini söyleyecek kadar cesaretlidir. Halep’te,
Fırat’ta ve Suriye’de Alman siyasetinin ve Alman çıkarının peşinde koşan bir
Alman komutanın, yüzbinlerce Türk kanı için karar verme mevkiinde bulunması
tamamen vatanımızın çıkarlarına aykırıdır.
Falkenhayn geldiği günden beri Türklere
düşman Arap aşiretlerini kazanmaya çalışmaktadır. Irak harekatının uygulanamaz
olduğunu daha ilk günden beri anlamasına rağmen bu harekatı memleketimize
yerleşmek için kullandı. Gerçekte amacı bütün Arabistan’ı Alman yönetimine
almaktı. Nitekim planın ikinci aşamasına başlamıştır. Irak hedefi değişince
Sina cephesinde bir taarruz istemeye başladı. Amacı Arabistan’ı Alman idaresine
sokmaktır.
Eğer Filistin’in savunması mümkün olursa Falkenhayn en büyük başarıyı kazanmış
olarak ortaya çıkacaktır. Ancak bu durumda da memleket yine bizim elimizden
çıkıp bir Alman sömürgesi haline gelecektir...”
24 Eylül
1917’de gönderdiği ikinci
raporunda da elimizdeki
mevcut kuvvetlerle İngilizlere
karşı bir saldırı
savaşının mümkün olmadığını,
Falkenhayn’ın Türk kuvvetlerini
göz göre göre
ateşe attığını, bu hatta
iki ordu, bir kolordunun
sığmayacağını, komutanın kendisine
verilmesi gerektiğini ısrarla
ifade ettikten sonra
şöyle noktalıyordu:
‘’ 5 aydır memleketimizde olan Falkenhayn bir iş görmemiştir. Falkenhayn’a ne
askeri ne siyasi güvenim vardır. Onun emri altında görev yapmak vatanım için
asla faydalı bir sonuç doğurmaz.
Vatanımın çıkarları ve kendi şeref ve haysiyetimin aşağılanmaması için benimle
ilgili aşağıdaki iki karardan birinin acilen verilmesini istirham ederim:
1. Ya Falkenhayn Sina cephesinde görev alamaz. Sina’nın savunması yalnız 7.
Ordu Komutanı’na ait olur.
2.
Ya da ben 7. Ordu’nun komutasından ayrılırım.
Enver Paşa bu mektuba ( ya
da rapora ) 2
Ekim 1917’de şöyle cevap verdi:
“Sina
cephesinde Mareşal Falkenhayn Paşa’nın, söz konusu harekatın başarıyla
sonuçlanması için en doğru karar ve tedbirleri alacağına eminim. Bu konudaki
güvenime zatıalinizin de iştirak etmenizi bilhassa rica ederim.”
Ancak Mustafa Kemal
Paşa, Enver Paşa ile
aynı kanaatte değildi.
O sebeple 6 Ekim
1917’de Enver Paşa’ya İstifa
mektubunu gönderirken yerine
de Ali Rıza
Paşa’yı tayin etti. Kendisi de 11 Ekim’e
kadar Halep’te kaldı, 15
Ekim’de ise kendisinin
de dediği gibi
‘’Asi bir paşa ‘’ olarak İstanbul’daydı.
{ KAYNAK: Genelkurmay
Askeri Tarihi ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Atatürk Arşivi Kls. 33 Dos. 12-16/A F.
19-38 / Başka kaynaklar
da var ama ‘’
Onlara da kaynak
diye inanıyor musun?’’
İtirazı gelmesin diye
yazmadım.}