
Düşlerimi vurdular önce. Sonrasını
hatırlamıyorum sanırım düştüm ben bilmediğim bir düşün gözünden ve öksüzlüğümü
soruşturmadım önce çünkü sonram yoktu ve öncemde saklı düşleri gerçek bildim
ben tıpkı bir sesimin ve bir yansımamın da olmadığı gibi.
Çorap söküğü gibiydi gerçekler ve ben
hiç birine müdahil olmamıştım.
İçim kıyılıyordu ve anladım ki doğmam
çok yakın.
Doğuşuna tanıklık etmedim günün çünkü
içimde saklıydı doğumu günün ve doğurduğum kadar düş biriktirdim önümde ve
varlığıma kimse şart koşmadı ben de kimsesizliğime şerh düştüm.
Gözümde tütüyordu hayalim ve hayalim
yavaş yavaş çürüyordu tıpkı çürük dişiydim hayatın ve işte çekildim usulca
kendimden aslında diş bilediğim düş çürükleri ile doluydu ağzım.
Ağırdan aldım mutluluğu ve bir düşten
ötesi değildim.
Birileri masallar anlatıyordu ve
sandım ki anlatılan masalların gizli kahramanıyım.
Kahraman ne yer ne içerdi hem?
Benim kahramanım kimdi de gördüğüm
düşlerden ötesi yoktu havsalamda ve uyruğu da yoktu düşlerimin ne de olsa
seyahat hakkı bile tanımamışlardı bana ve seyahat edebildiğim tek yerdi
gerçeklerin acil iniş yaptığı ve işte firar ettiğim o yolcu koltuğu.
Mülayimdi iç sesim ve anladım ki;
anlattıkça karşılık bulacağım ve yavaş yavaş görünmeye başladım:
Önce ellerim birbirine kavuşmuştu ve karakaşım
ve kara gözüm.
Beğenmedim ve değiştirmesini istedim
Tanrıdan ve gücüne gitti Yaratanın bir anda yok olmuştum.
Tadına doyum yoktu madem hayallerin
ve gerçekler de kolay kolay mutlu etmiyordu yeniden d/okudum üzerimdeki kilimi
ve her lekeyi bir insana benzettim her rengi de başka bir duygu belledim.
Sudan sebeplerle yok sayılmıştım
belki de su isteyen toprağıydı ruhumun ve kaybettiğim mezarım kim bilir nerede
bekliyordu beni yoksa ben miydim bekleyen ve arkadan duyduğum sesle kendime
geldim:
‘’Bekleme yapma, ticari taksi.’’
İşte kavuşmuştum gerçek kimliğime
mademki bir taksinin içindeydim yoksa doğuma mı yetiştiriyordum sancısı artan
ruhumu elbet ellerimle kollarımla sesimle vücudumla gerçektim ben ve bir düş
olarak doğmuşken gerçek bir vücuda sahip olmuştum ve bana tanınan sürenin ne
kadar olduğuna dair hiçbir bilgim yoktu ve ben sadece bastım gaza ve düştüm
yola.
Sağanak başlamıştı ve nereye
gideceğimi bilmez halde bir yandan kolaçan ediyordum üstümü başımı ve dikiz
aynasına baktığımda bir yansımam olmadığını gördüm sanırım Tanrı çok yoğundu ve
beni kimliksizlikle bırakmıştı tek başıma.
Yoksa ben miydim Tanrıyı bir başına
bırakan üstelik ete kemiğe bürünmüş olmam da bir anlam ifade etmiyordu ne de
olsa baktığım aynada yoktum ben demek ki kayıtlı değildim henüz dünya üzerinde
ve ben tüm hızımla gidiyordum ve geçiyordum arabaların arasından derken biri el
işareti yaptı.
Yoksa bu, kavgaya davetiye miydi
üstelik ben bana yabancı ve de görünmez iken olacak iş miydi bu?
Durdurdum sürdüğüm taksiyi ve karnı
burnunda canının da çok yandığı belli bir kadın attı kendini arka koltuğa ve
diğer kapıdan bir adam daldı içeri ve talimatı verdi:
‘’Çabuk hastaneye götür bizi.’’
Aramızda bir duvar mı vardı da adam
gözlerime bakmadan emri vermişti bir kere zaten kimsenin beni görecek hali
yoktu ve kadının suyu gelmeye başlamıştı bile ve dudaklarımdan tek kelime
döküldü:
‘’Tanrım.’’
Herkesin bir tanrısı vardı elbet
kesişme noktamızdı İlahi Gücün varlığı ve görmediğim duymadığım bir Güç idi işte
itikat ettiğim belli ki Tanrının yakın koruması da bilinmez ve kaderdi ve
varacağım noktayı asla tahayyül edemiyordum.
Düş gücüme ihanet etmiştim ve gerçek
olmak umuduyla düşmüştüm yola ve işte arka koltukta oturan o çiftin de yolu
bana düşmüştü demek ki arz-talep eğrisi her durumda mevcudiyetini koruyordu.
Sunulana itiraz etmedim tıpkı benim
sunumuma da itiraz edilmediği gibi.
Yağmur yağmaya başlamıştı yavaştan ve
hızlıca sürüyordum arabayı ayağımı gazdan kesmeyerek ve ümidimi de Tanrıdan
kesmemiş olarak hızlıca yol alıyordum ve baktığım dikiz aynasında hala bir
görüntüye rast gelemiyordum ama göründüğüme de vakıftım diğer yandan yoksa az
evvel polis şimdi de arabama aldığım bu çift bana nasıl talimat verirdi ve ben
de talimat verdim omzumdaki meleğe en azından doğum gerçekleşene kadar
sakinliğimi korumalı umudumu da yitirmemeliydim.
Nihayetinde hastaneye vardık ve acil
giriş kapısından çıkan sedye hızlıca vardı arabadaki kadını anında
yerleştirdiler sedyeye ve karga tulumba aldılar içeri.
Kadın deli gibi çığlık atıyordu ve
tutuyordu karnını:
‘’Ne olur Rabbim, bu sefer canlı
doğsun bebeğim.’’
Ben de içimden dua ediyordum:
‘’Tanrım, bana sahip çık ve bu
dünyada kalıcı yap kimliğimi ve bedenimi de.’’
Kadın dokuz doğuruyordu içeride ve
eşi olacak adam acilin kapısında deli gibi volta atıyordu bense arabada bekler
vaziyetteydim bakalım bu sefer kimdi bana talimat verecek olan?
Beklemeye almıştım iç sesimi tıpkı az
evvel bekleme yaptığım gibi.
Ekleyeceğim hiçbir şey de yoktu
üstelik ve arabadan dışarı attım kendimi tam da adamın yanına gitmek için
adımlarken yolu kulağıma gelen sesle irkildim:
‘’Bu arabanın sürücüsü nerede? Siz,
bayım, biliyor musunuz?’’
Sorunun muhatabı bendim sanırım ama
güvenlik acil kapısında bekleyen baba adayına soruyordu bu soruyu.
Başını hızlıca bilmiyorum, dercesine
salladı adam ve güvenlik direksiyona geçip arabayı çekti hastanenin önünden ve
ben ılık ılık akıyordum sanki bilinmez bir güç tarafından adeta eritiliyordum
ve nihayetinde yerde zar zor görünen bir ıslaklığa dönüştüm.
Ne ellerimdi ne kollarımdı bana ait
olan ve canım inanılmaz yanıyordu derken güçlü bir tokat yedim hiç tanımadığım
birinden ve nasıl olduysa kendimi korunaksız ve ıslak hissettiğim az evvel
dönüştüğüm ıslaklıktan farklıydı bu seferki ve an itibari ile az evvel arabama
binen kadının kollarındaydım.
‘’Bebeğim benim bu sefer yaşıyorsun
ve seni asla bırakmayacağım.’’
Yalnız o değildi beni bırakmayan
elbet İlahi Güçtü beni de annemi de terk etmeyen ve tüm gücümle ağlamaya
başladım derken birileri beni aldı annemin koynundan ve acele ile sarıp
sarmaladı.
Huzura ve mutluluğa ermişken hastane
personelinin yaptığı anonsu duydum:
‘’34 BK 978 plaka numaralı taksinin
sahibi lütfen danışmaya gelsin aksi takdirde çekilecektir.’’
Ansızın kulağıma gelen fısıltı ile
irkildim:
‘’Dilediğin kadar bekleme
yapabilirsin artık. Yeni bedenin hayırlı olsun.’’