Takvim yaprakları 28 Ocak 1924’ü gösterirken TBMM Koridorunda karayağız, sert bakışlı, biraz pehlivan yapılı bir mebus, bağıra çağıra genç bir gazeteciyi ayağının altına alıp tekme tokat dövmektedir. Diğer mebuslar, gazetecinin bu dayağı hakkettiğini düşünüyor olmalılar ki gazeteci temiz bir dayak yedikten sonra mebus arkadaşlarına müdahale ederler ‘’ yahu ayıptır, Milletin meclisinde milletin gazetecisi dövülür mü hiç?’’ Diye
Efendim, Dayağı atan kişi Kozan Mebusu Ali Saip Bey’dir. Dayağı yiyen ise zamanın Vakit Gazetesi muhabiri Hüseyin Necati Bey.
Ali Saip Bey’e ileride 1934’de Mustafa Kemal, ‘’Ursavaş ‘’ Soyadını verir, Hüseyin Necati Bey ise Çiller soyadını alır. Anlayacağınız Ali Saip Bey, geleceğin ilk ve tek kadın başbakanımız olan Tansu Çiller’in babasını dövmüştür
Peki Ali Saip Bey neden dövdü Hüseyin Necati Bey’i?
Dövdü çünkü o sırada TBMM’de mebusların maaşlarına yapılacak zam konusu konuşuluyordu ve mebuslar arasında basının duymaması gereken konuşmalar da yapılıyordu. Ancak her zaman olduğu gibi basın bu konuşmaları duyuyoru ve gazetelere yansıtıyordu. Belli ki Hüseyin Necati Bey, Ali Saip Bey aleyhinde bir şeyler yazmıştı gazetesinde.
Derken Efendim Ali Saip Bey’i yatıştırdılar ve Meclis Genel kuruluna geçildi. Ama Ali Saip Bey hâlâ öfkeliydi ve öfkesi verdiği kanun teklifine aynen yansımıştı.Çünkü verdiği kanun teklifi ‘’Gazeteler veya suveri dairesiyle şeref ve haysiyeti muhil neşriyat veya işaat vukubulduğu takdirde düello edilebilmesine dair teklif-i kanunisi’’ başlığını taşıyordu.
Durun açalım bu kanun teklifinin ne olduğunu.
Ali Saip Bey diyordu ki gazeteler ya da başka bir şekilde bir kişinin şeref ve haysiyeti rencide edilirse düello etmek yasal olmalıdır.’’
Ya da durun Ali Saip Bey kendisi açıklasın ne istediğini.
ALİ SAİB B. (Devamla) — Binaenaleyh; ya bu teklifimi kabul ediniz veyahut da duçarı taarruz olan( kendisine saldırılan ) veya taarruz eden düelloya mecbur olmalı veyahut hatâ ettim, namussuzluk ettim, sözümü geri aldım demelidir. Eğer böyle olmazsa şerefli, şerefsiz ve namuslu, namussuz adamlar tefrik edilemez. ( birbirinden ayrılamaz ) Efendiler istirham ediyorum, insafınıza, vicdanınıza müracaat ediyorum. Benim bu teklifimi müstaceliyetle( çok acele olarak ) kabul edin, müzakere edelim. Benim teklifim kabul edilirse ne âlâ, edilmediği takdirde Heyeti Celileniz( Yüce Meclis ) buna muvafık(uygun ) bir şekil düşünsün. Çünkü şerefle oynanınca bugün tokattır, yarın silâhtır efendiler. İnsafınıza müracaat ediyorum, vicdanınıza tevdi ediyorum. (Alkışlar)
Bu teklif tabii ki kanunlaşmadı. Kanunlaşsaydı zaten bugün yer yüzünde Tansu Çiller diye bir eski kadın başkabakanımız olmazdı.
Peki kimdi bu soyadını Mustafa Kemal’in verdiği Ali Saip Ursavaş? Mustafa Kemal Atatürk bu şahsa neden ‘’Ursavaş’’Soyadını vermişti.
Eveeet dananın kuyruğunu kopartalım biraz.
Bugün sokağa çıkın ve sorun ‘’ Kahramanmaraş’ın kahramanı kimdir?’’ Rıdvan Hoca’yı bilen çok çıkmasa da hemen ‘’Sütçü İmam ‘’ Diyeceklerdir.
Gaziantep’i sorun. Şehit Kamil’i, Molla Mehmet Karayılan’ı pek bilmez bizim okuma özürlü vatandaşımız ama her şeye rağmen Şahin Bey’i duymuşlardır.
Milli Mücadelenin ilk kurşununun Hatay’da atıldığını da bilen çıkar tek tük.
Peki Mersin, düşmana karşı bir direniş göstermedi mi?
Ders kitaplarında Mersin’in, Adana’nın, Şanlıurfa’nın kahramanı /kahramanları neden yok. neden yok? Antep Gazi, Maraş Kahraman, Urfa Şanlıdır da Adana’nın, ilk kursunun atıldığı Hatay’ın neden bir unvanı yoktur?
‘’ Ya hocam bu soruların Ali Saip Ursavaş ile alakası ne?’’ Dediniz sanırım. Hemen açıklayayım.
Bugün Urfa eğer Şanlıurfa ise bu şanlılıkta en büyük pay Ali Saip Ursavaş’a aittir de ondan böyle lafı dolandırıp Ali Saip Ursavaş’a getirdim.
Maraş’ın Sütçü imamı, Antep’in Şahin Bey’i neyse Urfa’nın Ali Saip Bey’i de odur. Milli Mücadele yıllarında Urfa’nın Fransız işgalinden kurtulması için verdiği mücadele sebebiyle Mustafa Kemal, kendisine ‘’Urfa Savaşçısı ‘’ manasında ‘’ Ursavaş ‘’ Soyadını vermiştir..
Peki bu kadar kahraman bir insan olan Ali Saip Ursavaş 1935 Yılında neden Atatürk’ü öldürmeye teşebbüsle suçlanıp tutuklanmıştır?
Yaaa işte böyle. Ali Saip Ursavaş’ta bu da var Boşuna demiyorum ‘’Adamda yok yok.’’ diye.
Urfa’yı düşman işgalinden kurtaran da o, Şeyh Sait’in 1925’de Diyarbakır’daki infazını gerçekleştiren de o, kendisine soy ad veren Mustafa Kemal Atatürk’ü infaz etme teşebbüsünde bulunan(!) da o. Hatta büyük ihtimalle TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Ders kitaplarında Urfa’nın düşman işgalinden kurtuluşuna neredeyse hiç yer verilmemesinin sebebi de o…
Evet, anlayacağınız üzere bitmedi. Devam edeceğim inşallah.
(
Bu Adamda Yok Yok – 1. Bölüm- Başbakanın Babasını Dövmek Ve Düello İçin Yasa Teklifi Vermek başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
2.09.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.