Bir İnsan, Bir Başka İnsanın Hatırası Olmadan Nasıl Yaşar Ki?


Emre Koçhan:

 

   Bir insan, bir başka insanın hatırası olmadan nasıl yaşar ki? Bu soru, yalnızca bir düşünce değil; varoluşun en derin çatlağında yankılanan bir çığlıktır. Çünkü insan, iz bırakmakla yaşar. Bir gülüşte, bir dokunuşta, bir kelimede… Hatıralar, ruhun haritasıdır. Onlar olmadan yönümüzü kaybederiz. Bir dostun sesi, bir annenin bakışı, bir çocuğun ilk adımı… Bunlar sadece anı değil, aynı zamanda kimliğimizin parçalarıdır. Hatırladığımız her şey, bizi biz yapan birer tuğladır. Unutmak, bu yapının çatlamasıdır. Ve hatırasız bir insan, kendi duvarları arasında kaybolmuş bir yankıdır. Zaman geçer. İnsanlar gelir, gider. Ama bir hatıra kalır. Bir fotoğrafın köşesinde, bir şarkının melodisinde, bir sokak lambasının altında… Ve bazen bir yabancının gülümsemesinde tanırız eski bir dostu. Çünkü hatıralar, sadece geçmişte değil, gelecekte de yaşar. Peki ya hiç kimsenin hatırası olamayanlar? Onlar neyle yaşar? Belki bir gün, bir cümleyle birinin kalbine dokunmadan. Belki bir şiirle, bir mektupta, bir sessizlikte varılmadan… Çünkü insan, bir başka insanın gönlüne dokunduğunda kendini tamamlar.


   Ve belki de en büyük armağan, birinin “Seni seviyorum” demesidir. İşte o zaman, insan gerçekten yaşar. İnsan, yalnızca nefes alarak yaşamaz. Birinin gözlerinde kendini görmeden, bir sesin içinde yankılanmadan, bir hatıranın sıcaklığını hissetmeden yaşamak… Bu gerçekten yaşamak mıdır? Bir çocuğun ilk “anne” deyişi, bir dostun vedasında titreyen ses, bir sevgilinin unutmam dediği an… Bunlar sadece geçmişin izleri değil, geleceğe tutunan köklerdir. Hatıralar, zamanın içinden geçip kalbe yerleşen sessiz tanıklardır. Ve insan, bu tanıklıkla büyür. Bazen bir sokaktan geçerken burnumuza dolan bir yemek kokusu, bizi yıllar öncesine götürür. Bir şarkı, bir mektup, bir eski defter… Hepsi bir başka insanın bizde bıraktığı izdir. Ve bu izler olmadan, kim olduğumuzu nasıl bilebiliriz? Hatırasız bir insan, rüzgârda savrulan bir yaprak gibidir. Yönsüz, köksüz kalmış haliyle. Ama bir hatıra varsa, bir iz varsa, bir gülümseme bile kalmışsa… İşte o zaman insan yaşar. Çünkü insan, bir başka insanın hatırası olmalıdır.

 

 

Bir insan, bir insanın hatırası olmadan,

Nasıl yürür bu yolda, kalbi boş bir adımda?

 Bir gülüş, bir dokunuş, bir iz gerek hayatta,

 İnsan ki bir âlemdir, dokunan kalemdir.

 

Bir ses yankı bulmazsa gecenin koynunda,

 Bir isim anılmazsa kalbin duvarında,

Bir anı solmazsa gözün kıyısında,

İnsan ki bir âlemdir, yazan kalemdir.

 

Hatıra bir aynadır, bakınca kendini gör,

Bir dostun tebessümü, bir annenin sözüdür.

Unutmak ne zordur, hatırlamaksa öz,

İnsan ki bir âlemdir, dokunan kalemdir.

 

Bir insan, bir insana yürekle dokunmadan,

Nasıl yaşar bu ömrü, iz bırakmadan,

Bir hatıra olmadan, bir sevda taşımadan,

İnsan ki bir âlemdir, yazan kalemdir.

Mehmet Aluç


( Bir İnsan Bir Başka İnsanın Hatırası Olmadan Nasıl Yaşar Ki başlıklı yazı kul mehmet tarafından 24.09.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu