Deneme / Hayata Dair Denemeler
Eklenme Tarihi : 24.09.2025Bir İnsan, Bir Başka İnsanın Hatırası Olmadan Nasıl
Yaşar Ki?

Bir insan, bir başka insanın hatırası olmadan nasıl yaşar ki? Bu soru, yalnızca bir düşünce değil; varoluşun en derin çatlağında yankılanan bir çığlıktır. Çünkü insan, iz bırakmakla yaşar. Bir gülüşte, bir dokunuşta, bir kelimede… Hatıralar, ruhun haritasıdır. Onlar olmadan yönümüzü kaybederiz. Bir dostun sesi, bir annenin bakışı, bir çocuğun ilk adımı… Bunlar sadece anı değil, aynı zamanda kimliğimizin parçalarıdır. Hatırladığımız her şey, bizi biz yapan birer tuğladır. Unutmak, bu yapının çatlamasıdır. Ve hatırasız bir insan, kendi duvarları arasında kaybolmuş bir yankıdır. Zaman geçer. İnsanlar gelir, gider. Ama bir hatıra kalır. Bir fotoğrafın köşesinde, bir şarkının melodisinde, bir sokak lambasının altında… Ve bazen bir yabancının gülümsemesinde tanırız eski bir dostu. Çünkü hatıralar, sadece geçmişte değil, gelecekte de yaşar. Peki ya hiç kimsenin hatırası olamayanlar? Onlar neyle yaşar? Belki bir gün, bir cümleyle birinin kalbine dokunmadan. Belki bir şiirle, bir mektupta, bir sessizlikte varılmadan… Çünkü insan, bir başka insanın gönlüne dokunduğunda kendini tamamlar.
Ve
belki de en büyük armağan, birinin “Seni seviyorum” demesidir. İşte o zaman,
insan gerçekten yaşar. İnsan, yalnızca nefes alarak yaşamaz. Birinin gözlerinde
kendini görmeden, bir sesin içinde yankılanmadan, bir hatıranın sıcaklığını
hissetmeden yaşamak… Bu gerçekten yaşamak mıdır? Bir çocuğun ilk “anne” deyişi,
bir dostun vedasında titreyen ses, bir sevgilinin unutmam dediği an… Bunlar
sadece geçmişin izleri değil, geleceğe tutunan köklerdir. Hatıralar, zamanın
içinden geçip kalbe yerleşen sessiz tanıklardır. Ve insan, bu tanıklıkla büyür.
Bazen bir sokaktan geçerken burnumuza dolan bir yemek kokusu, bizi yıllar
öncesine götürür. Bir şarkı, bir mektup, bir eski defter… Hepsi bir başka
insanın bizde bıraktığı izdir. Ve bu izler olmadan, kim olduğumuzu nasıl
bilebiliriz? Hatırasız bir insan, rüzgârda savrulan bir yaprak gibidir. Yönsüz,
köksüz kalmış haliyle. Ama bir hatıra varsa, bir iz varsa, bir gülümseme bile
kalmışsa… İşte o zaman insan yaşar. Çünkü insan, bir başka insanın hatırası
olmalıdır.
Bir
insan, bir insanın hatırası olmadan,
Nasıl
yürür bu yolda, kalbi boş bir adımda?
Bir gülüş, bir dokunuş, bir iz gerek hayatta,
İnsan ki bir âlemdir, dokunan kalemdir.
Bir
ses yankı bulmazsa gecenin koynunda,
Bir isim anılmazsa kalbin duvarında,
Bir
anı solmazsa gözün kıyısında,
İnsan
ki bir âlemdir, yazan kalemdir.
Hatıra
bir aynadır, bakınca kendini gör,
Bir
dostun tebessümü, bir annenin sözüdür.
Unutmak
ne zordur, hatırlamaksa öz,
İnsan
ki bir âlemdir, dokunan kalemdir.
Bir
insan, bir insana yürekle dokunmadan,
Nasıl
yaşar bu ömrü, iz bırakmadan,
Bir
hatıra olmadan, bir sevda taşımadan,
İnsan
ki bir âlemdir, yazan kalemdir.
Mehmet
Aluç