Eğer yıldızlardan birini çalabilseydim sevgilim,
gecelerimi yalnız,
gözlerinin parıltısı aydınlatsın isterdim.
Ama gece, sensizlikten doğuyor Tanrı’nın unuttuğu göğe.
Eğer yıldızlardan birini çalabilseydim sevgilim,
ellerin belimde dans ederken,
zamanı aşkımızla kilitlemek isterdim.
Ama zaman, yalnızca seninle çağlıyor sevgilim.
Hasretin ruhumu, benliğimi parçalarken...
yine sarılıyorum kelimelerin tenine.
Ama sen...
gelmiyorsun.
Öyle özledim ki; gövdemin her hücresi senin adını fısıldıyor.
Öyle bir bataklığa düştüm ki, dualarım bile çamura bulanıyor.
Her yolu deniyorum—hiçbiri sana varmıyor.
Her kapıyı aralıyorum—hiçbiri senden gitmiyor
Ne sevmek şifa benim bu soğuk ellerime.
Ne de kalbime gömmek.
Ama...
ben buyum, öyle değil mi?
İki uç.
Zıtlıklardan doğan düzen.
Tilki—
Kaçarken yakalanan, severken susan.
Ve ben her uzaklaşmayı denediğimde,
bir parçan uzanıyor bana,
o sonsuz mesafelerin ötesinden.
Ne tutuyor beni aşkının arafında?
Sesin mi? Gözlerin mi?
Yoksa... ateşler içindeki bedenin mi?
Bilemiyorum, sevgilim.
Eski ben—aşkınla dirilmemiş ben—
her şeyi bilirdi oysa.
Belki de sana huzur verirken,
asla tadamayacağım ben o hissi.
Seni göremediğim her an,
zihnimde kılıçlar çekiliyor.
Kalbimdeki bu—
bu aşk,
bu özlem.
Hırçınlaştırıyor beni—
zincirlerinden azad oluyor,
korkusuzca baş kaldırıyorum kadere.
Oysa...
belki de sabredebilsem.
Belki de, özlemi bile seni sever gibi sevebilsem...
geleceksin.
Geleceksin... değil mi?
Kendime telkinler veriyorum artık—
bu, yalnızca bir imtihan.
Tanrı, aşkınızın kudretini sınıyor.
Sabret, geçecek.
Böyle diyorum kendime.
Ama sanırım...
içimdeki her parça sırt çevirdi sözlerime.
Artık kandıramıyorum onları masallarla.
Düşünüyorum da...
sana ihtiyacım olduğunda, sensiz olmaktan daha kötü,
ne olabilir?
Gözlerimdeki yaşları dindirecek tek şey,
seni bir an bile olsa görmekken.
Evrenlere kafa tutabilmek için,
yalnızca bir kez gülmene ihtiyacım varken...
sensizlikteyim.
İşte,
bu da Tanrı'nın bana hatırlatışı belki de.
Hep sabırsızdım çünkü ben.
Geceleri dualar eder,
sabahına duyulmadığım için küserdim.
Ne gönderirse göndersin yoluma,
neyle sınarsa sınasın beni...
hiç öğrenemedim.
Hep, hep...
her düşüşte, her kötülükte—
ona dönüp isyan bayraklarını çektim.
Belki de, son kez eğiliyor Tanrı üzerime—
öğreneyim diye.
Aşkımdan doğan bu sabırsızlığın kıvılcımı,
sonumuzu getirecek.
Ama belki de...
bu kez öğreneceğim dersimi.
Ve sabrım,
aramıza giren her taşı,
her engeli,
her isyanı
bertaraf edecek.