Alo 112... Hikaye



Sabırsız bir mavi’nin inindeyim, devasa düşlerin rahmetine bandığım imlerin de tekelinde.

Bağıran yalnızlığın Çalıkuşuyum belki de ölüm ertesi bir sessizlik, zaafların yüzdüğü bonkör sevdalar denizinde haykıran izbeler kadar uzağım belki de yatkın bir gölge sahibine tapınan öldürücü hurafelerin düş gücüne ihanet ettiği.

Kadın olmanın sorumluluğu düşüyor kimi zaman zaaf dolu geceye ve terk edilmişliğine ihanet eden yas’ın bin bir yeis’e tutuklu olduğu…

Geceyi delen o mavi ve ince uçlu bıçak ve işte başlıyor sesleri alkışın göğün künefesinde ayrık otu misali benliğime sahip çıkmanın da uzantısı ve mağdur yüreklere atıfta bulunuyor kâinat ölümsüzlüğe diş bileyen insanoğlunun da müridi iken aşk ve haysiyetine dokunan o elyaf suretler aşkı kazığa bağlayan belki de azığa alınası sessizlik.

Gün düştü gözümden işte.

Geceyi sahiplenen kırlangıç.

Ve uğultu ve soluksuz kaldığım.

Kimliğimi gizli tutmak zorundayım ne de olsa aklımdan zorum var bir de zora yenik düşmeyi değil zorlaştırmak iken hâkim olunası o yırtıcı kuşun başımı deldiği.

Sözcükler yastığımsa ben de zarfın ta kendisiyim içime tıktığım sayısız sahipsiz mektup ve illet bir gövde iken şahikanın bozguna uğramış örtüsünde saklı tutulası doğa.

Gece aksinde ölümü irdeleyen ve düş muhafızı sanrı yüklü teferruat ne de olsa insan ırkı seyirci kalmayı pek bir seviyor devrik acıların sonsuzluğunda külyutmaz bir meymenet esareti ile ileri geri konuşurken.

Sağdıcım kuşlar perde çekti gözlerine elemin… ne gam ne de yalan sonuçta uyumayı şerh düşmüştü gecenin ölü bekçisi.

Su uyudu yılan uyudu.

Yılanın başı kopuktu çünkü şeytanla takıştı.

Şeytan uyumadı ve düştü yollara sonlanmasını arz etti düşlerin ve pembe hayal bahçesinde soluklanan bunca hadiseyi de kuma söküp başını nasıl da çabucak unuttu.

Gece küflü.

Gece nemli.

Gece ölümcül.

Geceyi delen çığlıklar kan dondurucu.

Ben kim miyim?

Şimdi bir virgül koymalıyım çünkü kayranın indinde kaya gibi sağlam varlığına ihanet ettiler iyiliğin ve masumiyetin.

Gece hala çılgın ve üç beş el ateş ediyor martıların ufkunda sırra kadem basan iniltiyi hedefe yönelten.

Kara izlek.

Kara duvaklı gelin..

Kadın… kadınsız olamaz işte rahmet ve kadının her şekilde boyunun ölçüsünü aldığı.

Kanadı mı gece?

Ne gam.

Öldü mü insanlık?

Geçmiş olsun.

Yediği dayak ve yüzüne yüklenen ne çok şamar ve gecenin tentesinde soluksuz kalan ölüm meleği bir avazda canlarını almaya geldi gecenin müdavimlerinin.

Soluk bir parantez.

Soluksuz akan kan.

Oysaki açıktaki yaralar değil darbe alan sadece insanlığın ve nezaketin yasını tuttuğumuz.

Ben kim miyim?

Size ne.

Bana ne de sizin kim olduğunuzdan sadece adaleti arıyorum ben ve komşu aç yatan tokları tasvip etmiyorum.

Saat kaç ola?

Ne fark eder?

Belki gecenin bitimi belki de bir ölümle çeyrek kala yarına geceyi daha da uzun kılan.

Kadından yana derdi insanların ve zalimlerin eli kadına ve çocuğa kolaylıkla dokunabilirken…

Lakin bu sefer suçlu olan bir kadın.

Az evvel çığlıklarını duyduğum bıçkın kadın ve etrafında sayısız insanın seyirci koltuğunda o kadının dayak yiyişini büyük bir iştahla seyredenler.

Kulağıma geliyor fısıltılar:

‘’Bu saatte sokağa çıkarsa başını geleceklere de hazırlıklı olsun’’

Ve ağza alınmayacak küfürler bu kadının ağzından dökülen ve gözleri kan çanağı ve ellerinde kan çünkü az evvel başına yediği darbenin karşılığı olarak elindeki içki şişesini kırdı ellerinin kanamasına sebep olan iyi de kanayan sadece elleri değil.

Yerde yatan iki üç serseri az evvel kadına çullanan.

Bir polis devriyesi hemencecik ulaştı olay mahalline.

Bir polis derken iki ve üç lakin kavga gitgide büyümekte ve kavgaya karışan nicesi ve dayak yiyen kadın suçlu muamelesine maruz kalıyor yoksa suçu sadece geceyi yakından görmek mi?

Suçlunun kim olduğu belli değil ama aşağılanan kadın kanlar içerisinde ve ameliyat yerindeki dikişlerin açıldığını söylüyor avaz avaz polise.

Ellerine kelepçe takılına değin uğramadığı şiddet kalmadı.

Tek suçlu o ise.

Başkaları da madem olaya müdahil olan suçların ufku bu denli mi en uca en devasa kavgaya mı eşlik ediyor?

Kimliğimle yoğum ben.

Kimliksizliğime meşru olmak belki de olmayan ismime okunan bir lanet ve filmi başa sarıyorum:

İçkili bir ortam henüz gecenin başında.

Birbirinin kız arkadaşına musallat olanlar ve kafaları nasıl da dumanlı ve barmaid olan çalışan sıradan bir kadın aralarında dolaşıp servis yapan.

İçkili bir ortamda çalışmak… onun tercihi ya da değil.

Lakin para kazanmak elzem hele ki onu evde bekleyen…

İşin burası ne polisi ilgilendirir ne de olaya şahit olan mahalle sakinlerini.

Gece ikide vardiyası bitip de evine gitmeye hazırlanırken ve başı önde üstünde pejmürde bir kıyafet elbette kimseyi ilgilendirmez ne de olsa vazifesini tamamladı ve eve dönüş yolunda.

Karanlık giriyor burada devreye ve ansızın bir kavgaya karışıyor kızımız yoksa suçlu mu demek lazım ne de olsa suçu yalnızlığı ve iki kuruş para kazanmak adına çalışmaya mecbur kaldığı o bar ortamı.

Ortam ve de insanlar.

Ev kızı.

Sokak kızı.

Çalışan alnının teriyle ve güdümlü bir mermi gibi kendini vurduğu.

Güzel olmak ya da olmamak.

Eh, fena da sayılmaz hani lakin geceye sığınmış bir kadından ne bekler ki insanlar?

Belki çok şey belki de hiçliğini sunmasını kadının ve vuku bulan o kavganın başlangıcı.

İki sarhoş derken kafası dumanlı iki kişi daha faydalanmak isterken üstü başı dökülen ve yalnızlığı, cinsiyeti ile suçlu olan…

Devamını duymak ister misiniz sahi?

Ve işte havada uçuşan şişeler sadece kuru gürültü tabir edilecek bu vukuat kimi insan için eğlencelik bir seyir iken.

Dolduruşa gelen hani neredeyse herkes.

Kadınsız iklim kuru bir dal gibi insanın içine saplanırken.

Ve eğer kadınsanız ve de savunmasın size kim yardım edebilir?

Sönük bir geceyi alevlendiren bu bağrış çağrış.

Aklı başında bir kadın ne ararsa artık geceye müdahil olmayı da pek istermiş gibi… demek nasıl da nankörce ne de olsa kim ister böylesi yüksek sesli bir acıya katlanmayı?

Hele ki tek amacı bir an evvel evine gitmek iken…

Peki, sahiden bir evi var mı yok mu?

Sorusuz geceye sor yağdıran elbette ümmeti inancın ve insanlığın ve düş gücüne ihanet eden bin bir yeis ile.

Kardığımız mı kanattığımız mı?

Kanadığımız mı yoksa ve de kandığımız.

Sorulardan fırsat bulsak da şu ikinci polis ekibini yeniden tuşlasak 155’i ve hikâyeyi de sonlandırsak.

Telefon eden.

Çağrıya çabucak yanıt veren.

Ve kadının ellerinde kelepçe hala haykırıyor hala imdat çığlıkları atıyor ve yineliyor da:

‘’Suçlu ben değilim.’’

Öte yandan yüzü gözü dağılmış üç beş serseri kimliklerinden isimlerden anlaşılacağı üzere suç dosyası hayli kabarık.

İsmi olmayan kadın mı?

Hani, dayak yiyen.

Hani, deli gibi küfür savurup kendini korumaya çalıştığı.

Kan izi var yerlerde ve sırtındaki kazak da kanlanmış demek oluyor ki; ameliyat yerindeki dikişler patladı.

Gözleri mosmor ve kolları yara bere içinde ayrıca topallıyor hafiften az evvel aldığı hangi darbeyse hangi saldırganın hedeflediği…

Gece bitmiyor elbette.

Polisin görevi ise asla sonlanmayacak bu kadar sorumsuz ve içki müptelası insan varken…

Kadınlara yönelik şiddet had safhada ve karakola çekilen kadının kim bilir kaç kez alınacak ifadesi.

Suçlu ya da değil.

Ama kadınsa.

Küfür etmek ya da avaz avaz bağırmak elbette hiçbir insana yakışmıyor hele ki kadınsa.

Hiçbir insana da yakışmıyor bu kavgayı lezzet alıp da seyretmek.

Suçlunun kim olduğuna elbette adalet yanıt verecek lakin o kadının canı çok yanıyor: hem bedeni hem ruhu hatta ve hatta bir kalbi olduğunu da unutmuş unutturulmuş ve son sözü ekip otosu ile götürülürken:

‘’Ellerimi çözün belimdeki yara şiddetle kanıyor ve ağrıyor.’’

Derke ekip otosunun içinde çığlık çığlığa tekme atıyor arabanın koltuklarına hatta yanındaki polise.

Polis yorgun ve de azimli ve kararlı.

İlla ki adil düzen korunacak elbette devletimizin ve kolluk kuvvetlerimizin sayesinde huzurumuza kimse engel olamayacak ve rahatsız etme hakkı da yok kimsenin kimseyi.

Bir suçlu aranıyorsa eğer…

Suçun ne olduğunu ise illa ki adalet belirleyecek.

Ekip otoları ardı ardına terk ediyor mahalleyi.

Geride kalan mı?

Kırık şişeler ve bol miktarda kan izi.

Benim kim olduğumun ne önemi var?

Aslında önem arz eden insanlar mı şiddet mi yoksa huzurun eksikliği mi toplumda ve illa ki birilerinin canının yandığı?

Tüm polis teşkilatını saygıyla selamlıyorum ve de tüm askerlerimizi ve müreffeh Türkiye’min sonsuza kadar baki kalacağını da biliyorum hele ki hoş görümüzü ve insanlığımızı kaybetmediğimiz sürece adalet de illa ki sağlanacak.

Yeter ki birbirimize sahip çıkalım ve sağduyumuzu yitirmeyelim.

‘’Alo 112 mi?’’

‘’Kimsiniz?’’

‘’Siz benden daha iyi bilirsiniz kim olduğumu.’’

 


( Alo 112... Hikaye başlıklı yazı GÜLÜM-ŞİİRİN TEK H/ECESİ İKEN AŞK... tarafından 7.11.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu