Kayıp Kazak - 2. Bölüm

Nihayet o gün gelmişti. Ördüğü yeni kazağı özenerek oğluna
giydirdi. Ne de güzel yakışmıştı maşallah. Gri renk Salih’in yeşil gözleriyle mükemmel
bir uyum sağlamıştı. Koşarak aynanın karşısına geçip yeni kazağının üzerinde
nasıl durduğuna bakan Salih’e seslendi:
“Haydi bakalım, acele et biraz. Sen kardeşlerinle
vedalaşırken ben de öteberini hazırlayayım.”
Ufak bir çantaya birkaç parça giyim eşyası, spor ayakkabısı,
diş fırçası, sabun, mendil gibi lazım olabilecek ihtiyaçlarını da koyarak, ılık
bir nisan gününün pazar sabahı, erken saatte okulun yolunu tuttular. Yolda
oğluna bir sürü tembihte bulundu. Oğlan annesinin bu vesveseli haline alışık
olduğu için, “Peki anne.”, “Anladım.”, “Tamam.” gibi yanıtlar vererek her
seferinde başını sallıyordu.
Okul kapısının önünde toplanmış, geziye katılacak öğrenciler
ile onları yolcu etmeye gelen velilerin arasına karıştılar. Kalabalık gitgide
büyüdü ve gezi otobüsünün gelmesiyle hareketlilik arttı. Okul yönetiminden
birkaç kişi ve birkaç öğretmen gelmişti. Müdür yardımcısı velilere hitaben bir
konuşma yaptı. Soruları cevaplandırdı, gezi hakkında son bir izahat verdi. Daha
sonra rehber öğretmen, elindeki listeden çocukların isimlerini tek tek
okuyarak, velileriyle vedalaşan çocukların otobüse bindirilmesini sağladı.
Aliye Hanım, oğlundan ilk defa ayrıldığı için biraz buruktu.
Aklına da olur olmaz bin türlü şey geliyordu. Neredeyse gönderdiğine pişman
olup vazgeçecekti ki otobüs hareket etti. Cam kenarında oturan yavrusuna
hararetle el sallayıp onu dualarla uğurladı. Ağlamaklı olmuştu.
Onun bu mahzun halini gören Cemal’in velisi Fevziye Hanım,
“Üzülme, sağ salim gidip gelirler inşallah. Tek senin oğlun değil ki… Bak; bir
sürü çocuk var. Başlarında da öğretmenler… Bir şey olmaz; korkma.” diye cesaret
verdi. Aliye Hanım’ın içi biraz rahatlamıştı. “Evelallah!” diyerek evine geri
döndü.
Anahtarıyla kapıyı açıp eve girerken içini tekrar vehim
kapladı. Eşini trafik kazasında yitirdiği için yolculuklar onu hep korkuturdu. Gönül
rızasıyla evlendirilmediği halde, gönlünü hoş tutan tavırları nedeniyle, zaman
içerisinde eşine sevgi beslemiş, o öldükten sonra da ona en çok benzeyen oğlu Salih’e
daha düşkün olmuştu. Diğer çocuklarını da dünyaya değişmezdi ama Salih’in yeri
başkaydı. İçinden tekrar dua etti ve yavrularının o üzgün halini görecekleri
endişesi ile nemlenen gözlerini sildi. Kendini toparlamaya çalışarak onlara
seslendi:
“Ben geldim canlarım; acıktınız mı?”.
Takip eden günlerde, diğer çocukları Serhat ve Elif ile sık
sık Salih’ten söz ettiler. Kardeşleri ha bire “Abim de bizi özlemiş midir
anne?” diyordu. Birbirlerine çok düşkündüler ve iyi geçinirlerdi. Birisinin
yokluğu evde kocaman bir boşluk oluşturmuştu. Özellikle yemeğe oturduklarında
Salih’in eksikliği iyice belli oluyordu. Alt tarafı birkaç gündü ama böyle
zamanlarda nedense günler geçmek bilmiyordu.
Mücella Pakdemir
- Devam edecek -
(
Kayıp Kazak - 2. Bölüm başlıklı yazı
Mücella Pakdemir tarafından
11/9/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.