Düşler miydi telkin eden yoksa seyri
mi gerçeklerin ve işte kılıfından firar eden bir imge: hem baskın hem başat en
çok da şafağı atmış gecenin kıyamı ne de olsa günün kıyıldığı kadar da şairin
ruhunun kıyıldığı:
Bir avuç özlem bir avuç ölüm
Varsa yoksa aşkla pekişen.
Tümleci semanın türevi cihanın
Tükenmez sabrı dervişin.
Zanların solduğu;
Sanların ve putların devrildiği
Makamı olmayan bir şarkının dilencisi
Dilemmada saklı bir sır
Dikine büyüyen şiir
Diviti ömrün
Peyda olan huzur
Pişekâr duyguların yitimi
Yiğidin malı meydanda
Kuruyan ağacın söğüt dalı
Dikişleri atan hüzün misali
Ve işte köhne gölge
Ve işte töhmet altında gece…
Niyazı yitik zalimin
Tufanlara kurban verilen mazlumun
duası gönülde;
Dilsiz gece
Kavanoz dipli dünya malında kalır
elbet doymayan
Her göz her hece
Kanıksanası bir seferi rüya ki
Kayıp ruhların vebali
Serkeş tınısı bilinmezin
Bilindik tek hece iken
Aşk kadar sırnaşık
Mehtabın deldiği o ışık
Mihrabın gölgesi
Kimi mizacın da sair öfkesi
Şükre delalet ömür ki
Sonlanmaz asla hayallerin cilvesi
Katık yaptık yapalı duyguyu
Susku giyinen şairin dile gelir ruhu
En çokla en azın kesiştiği
Azıcık aşım kaygısız başım, dedik
diyeli
Delişmen rüzgârı da yolcu edeli
Öznesi hacizli
Özlemi meşakkatli
Öğelerin var mıdır sahiden de bir tasviri?
Gün gecenin koynunda
Yıldızlar ise ayın feryadı
İz düşümü göğün sevecen dilli
Yâri yolcu edeli
Diner mi sahiden de efkârın meali?
Mihenk taşı ömrün
Nirengi noktası ölümün
Nazlı yârin dili dönmez iken
Nutku tutulan kalemin de verip
veriştirdiği…
Elbet şairdir tek sorumlusu döngünün
Sevgiyi katık etti edeli, bıçkın
Rüzgârın peşine
Sönmekle iştigal bir mevsim
Adı ne yaz ne kış demesek de
Sürgün edilesi bir hüzün
Baharın cüssesi
Güzün cübbesi
Kasım kasım kasılan Kasım rüzgârı
Aralığa ise şunun şurasında ne kaldı?
Dün ve an ve yarın
Yamalı göğün entarisi
Hüzne binaen gözyaşı
Eşlik eder her annenin duası
Düş misali uçuşan
Düş misali aşk iken şairin
Hayra yoğurduğu
Biraz kesif biraz da kesit
Endamlı bir mutluluğa kanat açan
yıldızın isyanı
Bazen sönük bazen kısık
Sür-git o vaveyla
Salla gitsin, dercesine kulakları
tırmalayan o nara
Bir kabadayı
Bir de karaçalı misali
Öğüttüğümüz kadar da şu sefil nefesi
Övündüğümüz kadar da içimize
çektiğimiz nefesi
Hayra kavuşulası
Hazzın her kırıntısı
Lafügüzaf, be deli gönül
İster yan ister küle dön
Dil sürçmesidir belki de bu aşk
alabildiğine pişekar
Yazmanın da muadilidir dinmez
kimsenin gözünde nazar
Aşk bir kuyu…
Şair ise kayyum…
Özlem nasıl da tutucu
Yalanları dolayan diline o kâfir
Yâdı dünün
Yâri zemherinin
Hatasız kul olmaz mademki…
Ah, sevgi sensin evrenin en metanetli
madeni
Ömür teyakkuzda
Mevsim ise düşkün şairin nazına
Yoksa nasıl yazılırdı bunca şiir?
Olmasaydı eğer ki kötü ve zulüm ile
cenk eden kaleme…