MAKEDONYA

Avrupa’nın güneydoğusunda kabaca elips biçiminde bir ülke olan Makedonya Arnavutluk, Kosova, Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan ile komşudur. Makedonya’nın başşehri Üsküp (Skopje) diğer önemli şehirleri Manastır (Bitola), Kumanova, Pirlepe (Prilep)  ve Kalkandelen’dir (Tetovo).

Eski Makedonya’nın kapsadığı bölge, Osmanlı Devleti’nin merkezî idaresi altında Rumeli eyaletinin bir parçası durumundaydı. XIX. yüzyılda ise elviye-i selâsenin sınırları (Selânik, Manastır ve Kosova vilâyetleri) içinde yer alıyordu.

XV-XVIII. yüzyıllar boyunca Osmanlı idaresi altında bazı kesimlerinin Batılı güçlerle yapılan savaşlar sebebiyle kısa süreli işgalleri dışında önemli bir siyasî ve sosyal olayla karşı karşıya kalmayan bölge XIX. Yüzyıldan tibaren çalkantılı bir döneme girdi. XIX. yüzyılın sonuna gelindiğinde bölgede kalabalık bir Türk müslüman nüfusu mevcuttu.

Osmanlı döneminde gerek Makedonya Cumhuriyeti’nin kapsadığı Vardar Makedonyası’nda gerekse Ege ve Pirin Makedonyası’nda pek çok mimari eser yapılmıştır (cami, medrese, han, hamam, kervansaray, köprü vb.) Bunların önemli bir kısmı tahrip edilmiş olmakla birlikte halen bu bölgelerde çok sayıda Osmanlı eseri ayaktadır. Osmanlı döneminden kalan pek çok mimari eserden bir kısmı UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır. Camilerden en meşhurları Üsküp’teki Îsâ Bey Camii, Sultan Murad Camii, Yahyâ Paşa Camii, Alaca İshak Bey Camii, Murad Paşa Camii, Köse Kadı Camii, Mustafa Paşa Camii, Dükkâncık Camii; Üsküp yakınında Hüseyin Şah Camii, Manastır’daki İshakıye Camii, Hasan Baba Camii, Haydar Kadı Camii, Hamza Bey Camii; Kalkandelen’deki Paşa Camii, Pirlepe’deki Çarşı Camii, Ohri’deki Tekye Camii, İştip’teki Hüsameddin Paşa Camii, Köprülü’deki Fâzıl Ahmed Paşa Camii’dir.

Tekkeler arasında en meşhur olanı Kalkandelen’deki Harâbâtî Baba ve Üsküp’teki Rifâî Tekkesi’dir. Üsküp’te Vardar üzerindeki taş köprü de (Vardar Köprüsü) tarihî eserler arasındadır. Ayrıca Üsküp’te galeriye dönüştürülen Dâvud Paşa Hamamı ve Suli Han da sayılabilir.
            Makedonya’da 2001 yılının Mart ayında başlayan iç savaş neticesinde elli yedi cami tahrip edilmiştir. Bunlar arasında tarihî eser olarak bilinen Pirlepe Çarşı Camii (1475) ve  Köprülü’deki Fâzıl Ahmed Paşa Camii (XVIII. yüzyıl) Makedon paramiliter güçler tarafından tamamen yakılmıştır. Savaş esnasında Manastır’daki İshakıye Camii (1506), Hasan Baba Camii (1629), Hamza Bey Camii (XVIII. yüzyıl), Kalkandelen’deki Paşa Camii (1495) ve Harâbâtî Baba
Tekkesi (XVI. yüzyıl) kısmen tahrip edilmiştir.
Mehmet Hacısalihoğlu

  

                                                                          ÜSKÜP

Üsküp hakkında en güzel cümleyi yüzyıllar önce Şeyhülislam İbni Kemalpaşazade söylemiş: “Üsküp, yeryüzünde Cennet bahçelerinden bir bahçedir”

Günümüzde Makedonya’nın başkenti olan Üsküp 522 yıl Osmanlı hakimiyetinde kaldı. İlk fethinin Kosova savaşından sonra olduğu kabul edilir. Kosova savaşının ardından Hoca Firuz Bey ve Saruhanlı Paşa Yiğit Bey Yıldırım Bayezid’in emriyle sefere çıktılar. Hoca Firuz Bey erindeki kuvvetlerle Vidin’i fethetti.

Paşa Yiğit Bey ise Üsküp’ü kuşatma altına aldı. Üç yıl süren kuşatmanın ardından 1392 yılında fethedilen Üsküp Paşa Yiğit Bey’in idaresine verildi. Stratejik konumuyla akıncılar tarafından üs merkezi olarak kullanılırken Fatih’in Arnavutluk ve Bosna, Kanuni’nin Venedik seferlerinde sultanların üs merkezliğini yaptı. Osmanlı hakimiyetinde geçen 522 yıllık tarihinde Üsküp, vakıf insanlar tarafından tam bir Türk- İslam şehrine dönüştürüldü.

Üsküp hakkında kaynaklarda pek çok bilgiye ulaşabilirsiniz. Ama Üsküp vakıfları hakkındaki en ayrıntılı bilgilere Ankara Üniversitesinden Hasan Telli’nin tezi sayesinde ulaşabiliyoruz. Benzeri Türk-İslam şehirlerinde olduğu gibi Üsküp şehri de vakıf insanlar sayesinde biçim değiştirdi.

Hasan Telli’nin doktora tezinden öğreniyoruz ki; Vakıf insanlar Üsküp’ü cennet bahçelerinden bir bahçe yaptılar. Osmanlı döneminde gözde bir şehir olarak büyüyen ve gelişen Üsküp’te II. Murad ve Fatih Sultan Mehmed tarafından kurulan iki sultan vakfı bulunmaktaydı. Ama şehirdeki ilk vakıflar ve vakıf eserleri Paşa Yiğit Bey tarafından kuruldu. Paşa Yiğit Bey Vakfının bünyesinde Cami, medrese, tekke ve iki türbe bulunuyordu. Osmanlı döneminde uç beylerine özel bir tımar sistemi vardı. Bu sistem gereği Üsküp şehrinin- muhtemelen- bir kısmı tımar mülk olarak Paşa Yiğit Bey ve nesline evladiyelik mülk olarak verildi.

Osmanlı döneminde uç beyleri tımar mülklerinde yarı bağımsız yaşarlardı ama bölgenin imar ve ihyasından da sorumluydular. Evrenos Bey’in Yeni Vardar, Gümülcine ve Serez’de, Mihaloğullarının Ihtıman, Plevne ve Tırnova’da, Turahan Bey’in Tırhala’da yaptıklarının benzerlerini Paşa Yiğit Bey ve evlatları da Üsküp’te yaptılar. Vakıf kişiliklerini devreye sokarak Üsküp’ü imar ve ihya ettiler. Paşa Yiğit Bey (Bazı kaynaklarda Yiğit Mehmet Bey) oğlu Gazi İshak Bey ve torunu Gazi İsa Bey Üsküp’ün en büyük vakıf eserlerini inşa ettiler. Gazi İshak Bey’in Cami, Medrese, kütüphane, İmaret, İki han, Bedesten ve türbesinden müteşekkil bir vakıf kurmuştu. Aynı şekilde Gazi İsa Bey’in kurmuş olduğu vakıf bünyesinde iki cami, bir mescid, bir medrese, bir kütüphane, bir dar’ül kurra, bir zaviye bir imaret, bir han ve musalla (namazgah), bir hamam, Su yolu ve kemerleri (“İş bu şehrin cemi-i imaretlerine taksim olan su Kaçanik Kalesi”nden gelen nehirdir ki İsa Bey Kemerleri ile şehre tevzi olunur. Bu ayn-ı câri yine Kaçanik Dağları”ndan cem olub Üsküb altında Vardar”a karışır. Billur gibi bir âb-ı hayattır.” Evliya Çelebi) bulunuyordu. Başka kaynaklardan Gazi İsa Bey’in medresesi için 300 cilt yazma eser vakfettiğini öğrenirken Balkan coğrafyasında ilk kütüphane memurluğunun Gazi İshak Bey tarafından oluşturulduğunu da öğreniyoruz.    Suleyman Baki, Araştırmacı-Yazar Makedonya Turk Sivil Toplum Teşkilatları Birliği MATUSİTEB Genel BaşkanıTarih Bilinci 17-18 2012

Elbette ki vakıf eserle ve vakıf insanlar Paşa Yiğit Bey ve evlatlarıyla sınırlı değildi. Üst kısımda belirttiğimiz üzere II. Murad Han’ın cami, medrese ve imaretten müteşekkil bir vakfı,  bulunurken Fatih Sultan Mehmed’de Üsküp’te bir köprü ve cami yaptırmıştı.  Üsküp şehrini ihya eden edenler arasında üçüncü sırada zikredeceğimiz kişi Malkoçoğlu Damat Yahya Paşa’dır. Malkoçoğlu Yahya Paşa’nın Üsküp ‘teki vakfında cami, mekteb, medrese, dar’ül kurra, imaret, han, hamam, su yolu hayratları vardı ve her sene Surre alayına nakdi bağış yapıyordu. 

Gazi Mustafa Paşa kurduğu vakıfla şehri ihya eden başka bir vakıf insan. Hasan Telli’nin araştırmalarına göre Mustafa Paşa, Üsküp’te bir cami-i Şerif, bir mescid-i latif ve caminin yakında bir imarethane, bunlar için su kemeri, medrese, mektep, türbe ve vakfına gelir getirici olarak bir kervansaray yaptırmıştı. Bunlardan başka Ohri Sancağı-Struga köyünde bir kervansaray, Arnavutluk Delvine kazasında köprüler, Mora livasında Ğastun suyu üzerinde bir köprü, Hersek’te Mostar kazasında Perdulye suyunun üzerinde bir köprü, Ohri Sancağı-Debre kasabasında cami, mekteb, tekke ve han ile Dirim Nehri üzerinde bir köprü yaptırmış ve vakfetmişti.

Üsküp’teki vakıflar sadece sultan ve bey vakıfları değil elbette ki; Yine Hasan Telli’nin doktora tezinden Üsküp’te sivil halk tarafından vakfiyesi bulunan 57 vakıf kurulduğunu, arşiv kaynaklarında adı geçen ama da vakfiyesi bulunamayan 133, toplamda ise 200’ün üzerinde vakıf kurulduğunu öğreniyoruz. Hasan Telli’nin yayınladığı istatistiklere göre Üsküp’te 60 cami, 81 mescid, 5 tekke, 12 imaret, 17 medrese, 22 mektep, 3 kütüphane, 2 dar’ül kurra, 1 dar’ül mesnevi, 1 cüzhane, 18 kervansaray-han, 7 misafirhane, 1 Bedesten 18 hamam, 5 su yolu ve su kemeri, 110 çeşme, 3 köprü ve 1 darphane vakıflar tarafından yaptırılmış ve bu vakıflara yüzlerce gayri menkul vakfedilmişti.  ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İSLAM TARİHİ VE SANATLARISLAM TARİHİ) ANABİLİM DALI OSMANLI DÖNEMİ ÜSKÜP VAKIFLARI Doktora Tezi Hasan TELLİ Ankara-2018

Suleyman Baki, Araştırmacı-Yazar Makedonya Turk Sivil Toplum Teşkilatları Birliği MATUSİTEB Genel BaşkanıTarih Bilinci 17-18 2012 


GAZİ MUSTAFA PAŞA VAKFI 

Makedonya’da vakıfları olan Mustafa Paşa, Fatih Sultan Mehmet (1451-1481), II. Sultan Beyazıt (1481-1512), I. Sultan Selim (Yavuz Sultan Selim) (1512-1520) ve Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) saltanatı dönemlerinde, Osmanlı’nın değişik idari görevlerde bulunmuş, sırasıyla mutasarrıf, Bosna Sancak Beyi, özel yetkili elçi ve vezir görevlerinde bulunmuştur. Osmanlı İdaresinde aynı veya yakın dönemlerde Mustafa Paşa isminde birden çok kişinin görev yapmıştır. Bu yüzden tarihçiler herbiri için lakapları, doğum yerleri ve baba adlarıyla ayırmaya çalışmışlardır.

Çalışmamıza konu Mustafa Paşa Üsküp Mutasarrıfı olan Yunanistan Serez’in Anfipoli köyü doğumlu Abdülkerim’in oğlu Mustafa Paşa’dır. Gazi Üniversitesinden Mehmet Zeki İbrahimgil’in yaptığı tespitlere göre Mustafa Paşa II. Bayezid adına Roma’da özel yetkili elçilik yapmış, kaynaklarda Mustafa Paşa’nın ismi, önce Gazi sonradan Çoban veya bazen de Damat sıfatlarıyla adlandırılan Mustafa Bin Abdülkerim olup, 1495’te Avlonya, 1497’de Gelibolu Sancakbeyliği, 1498’de Rumeli Beylerbeyliği yapmış, 1499’da İnebahtı, 1514 yılında Çaldıran savaşına katılmış Yeniçeri ocağından yetişme bir devlet adamıdır. (Çalışmamızın ÜSKÜP bölümünde Gazi Mustafa Paşa olarak ismi geçen paşa’nın listelenne vakıfları ile bu çalışmadaki listede farklılıklar bulunmaktadır.)

1522 Rodos seferi sırasında ölen vali Kayıtbay yerine atandığı Mısır valiliği sırasında bir isyanı bastırmasından sonra İstanbul’ea vezir olarak geri dönmüştür. Gzi/Çoban Mustafa Paşa, Yavuz Sultan Selim’in kızı Hafsa Sultan ile evlendiği için aynı zamanda Damad-ı Şehriyari’dir.  M.Z. İbrahimgil makalesinde Mustafa Paşa ile Çoban, Defterdar veya Gazi ünvanlarıyla bilinen Mustafa Paşa’ların aynı şahs olduğunu da belirtiyor.

İbrahimgil’in çalışmasında kaydettiğine göre Mustafa Paşa’nın 7 sayfadan oluşan 1514 tarihli vakfiyesinde asıl ve 1666-1667 tarihli bir zeyl vakfiyesi de mevcuttur.

            Benzeri tüm vakfiyelerde olduğu üzere Mustafa Paşa’da Üsküp Kadısının şahitler huzurunda tescil ettiği vakfiyesinde, Mustafa Paşa Camii ve İmareti Vakfı'na vakfedilen cami, mescit, imaret, medrese, türbe (kendi makam türbesi ve kızı Ümmi Hatunun lahit mezarı) mektep, han, hamam, su kemeri, köprü hayratları için aşağıda listelediğimiz akarları vakfetmişti. 

Vakfiye şartı olarak ölümünden sonra nesline, nesli kesildiğinde ise Mustafa Paşa Camii ve imaretine devredilmesi şartı konulmasından dolayı Mustafa Paşa’nın vakfı yarı zürri, yarı hayri bir vakıftır. Mustafa Paşa kendi öz vakfına ait gelirlerden iki ayrı hanımdan olan 4 kızına günde 10’ar akça verilmesini, kızlarının annelerine ise günde 3’er akçe ve 20’er kilo buğday verilmesi şart koşmuştu.

Mustafa Paşa’nın kendi servetiyle yaptırarak vakfettiği mülklerini listelememiz gerekirse:

Üsküp Livasında: Cami ve Mescid (Bakım, onarım, vaiz, imam, müezzin ve faraş gibi görevlilerin giderleri ve kandil masraflarının tamamının karşılanması,) aynı yine Üsküp’te İmareti Amire (Fakir, fukaraya ve yolculara günde üç defa yemek dağıtılması), Medrese (Müderris, talebe ve idari giderlerin tamamının karşılanması,) Mekteb, Makam Türbesi, Hamam, Su Kemeri, İki Kervansaray ve etrafındaki tüm dükkânlar, Üsküp civarında 4 adet köyün (Blaçane, Tsreşevo, Hraşko ve Batince) temlik vergileri, Üsküp’te tek ve iki odalı 5 değirmen, iki köyde (Breznica ve Dikova) 4 mezra,

Kalkandelen (Tetova Nahiyesi) de: Nahiye merkezinde Hamamı, iki köyde (Lojani ve Forino) çiftlik arazileri ve müştemilatı olan binalar, Pojaran ve Preşevça mezraları, 1477 yılında Mahmut Bey'in oğlu Süleyman Çelebi’den satın aldığı iki köyün (Vrapçişte ve Tumçevişte) temlik vergileri,

Ohri Sancağında: (Ustruga (Struga Nahiyesi) Drim Nehri üzerindeki Köprü, Struga Merkezde Kervansaray ve etrafındaki tüm dükkânların gelirleri,

Hersek Sancağında: Luka Köyü'nde Mezra, Goriçe’de iki Değirmen,

Bosna-Sancağında: Foça Kazasında tek ve iki odalı olmak üzere 6 değirmen hayrat ve akarat olaak vakfiyeye kaydedilmiştir.

 Doç. Dr. Mehmet Z. İBRAHİMGİL Gazi Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü. MAKEDONYA’DA GAZİ MUSTAFA PAŞA’NIN VAKIF MALLARI

 

 OHRİ

 

1385 yılında bir kısmı,1395 yılında tamamı Osmanlı hakimiyetine giren ve Ebubekir Hazım Tepeyran (1864-1947) tarafından: Gayet latif zümrütler ortasına pek mahirane yerleştirilmiş beyaz bir elmas-pare gibi yeşil, mürtefi dağlar arasında tekevvün etmiş olan Ohri Gölü mevkisinin her türlü letafeti, saf, berrak suları, ca-be-ca açık, koyu mai hareleri, müşaşaa serv-i siminleri nazar-rüba akisleriyle hakikaten temaşasına doyulmaz bir belde-i tabiattır diye methedilen, Makedonya’nın incisi olarak vasıflandırılan Ohri 550 yıl boyunca Türk-İslam şehri olarak yaşadı. Osmanlı fethettiği her yerde yaptığı gibi en batı sınırındaki Ohri’yi de inşa ettiği mimari hayratlarla süsledi. Vakıf şehir haline getirdi.    

Fethin akabinde iki kilisenin camiye çevrildiği Ohri’de XVI. yüzyıl başlarında şehir merkezi ve çevresinde çelebi, bey, paşa, baba, hacı, hoca, silahtar, mevlana, şeyh ünvanlı kişiler tarafından kurulmuş on bir vakıf görülmektedir. Bunlardan dördü tekke-zaviye, dördü cami-mescid, dördü mektep, muallimhane ve Kur’an kursu, biri de Ohri kadılarının tasarrufuna tahsis edilen çayırdır. Bu dönemde on bir vakfın toplam vergi geliri 41.175 akçeye ulaşmaktadır.

1670 yılında Ohri’yi ziyaret eden Evliya Çelebi, tarihi eserlerden söz ederken; 17 adet cami, 17 mahalle mescidi (İskender Bey, Yunus Voyvoda, Koçi Bey, Emin Mahmud, Kara Hoca, Çınarlı ve Çarşı mescideleri), 2 adet bilgin medresesi, 7 adet mektep, 3 adet han, 2 adet hamam (Ohrizade ve Gazi Hüseyin Paşa hamamları), 150 adet dükkanın bulunduğu çarşı ve bedestenden bahsetmiştir.    

Ayrıca ilim sahiplerinin toplandığı 7 adet kahvehanenin varlığından söz etmiştir. Ekrem Hakkı Ayverdi, Avrupa’da Osmanlı Mimari Eserleri isimli çalışmasında, Ohri’de bulunan camileri harf sırasına göre dizerek bilgiler vermeye çalışmıştır. Ayrıca Semavi Eyice’nin de “Ohri’nin Türk Devrine Ait Eserleri” adlı makalesinde şehirdeki cami, tekke, türbe, mescid ve hamamlarla ilgili önemli bilgiler verdiği görülmektedir. Ohri şehrinde her camiye ait vakfiyeler de vardı. Osmanlı Dönemi’nde Balkanlar’daki en eski vakfiyelerden biri, bugün Ohri’deki İmaret Tepesi’nde türbesi bulunan Ohrizade Sinaneddin Yusuf Çelebi’ye ait vakfiyedir.

      .... Uzun yıllar (500 yılı aşan bir süre) Türk hakimiyetinde kalmış olan Ohri’de yukarıda sözü edilen çoğu eserlerin şu anda mevcut olmadığı görülmektedir. Bugün Osmanlı Dönemi’nden kalan 10 adet camiyle Haydar Paşa, Sinan Çelebi ve Pir Mehmed Hayati’ye ait türbe yapıları, bir adet hamam, iki adet mescid, bir adet saat kulesi, Osmanlı sivil mimarisinin izlerini taşıyan geleneksel Türk evleri ile Ohri Çarşısı, bu döneme tanıklık eden tarihi Türk – İslam eserleridir. Halil KURT, Marmara Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü, Necibe Nur ALAYDIN Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü

            Şaban ayının son günlerinde 896 yılında ( 29.06-08.07.1491 ) Arapça yazılan vakfiye belgesinin uzunluğu 6.43 metre (yazı 3.47 metre) ve 30 santimetre genişliğindedir.

            1846 yılında Ohri Sancağı’nın Kaymakamı Şerif Bey olur. Şerif bey Hacı mahallesinde yeni bir medrese-Ahmet Şerif Bey Medresesi-inşa eder. Medresede 9 odada 14 talebe ikamet ediyor. Bu medrese yıkılmıştır. Ahmet Şerif Bey’in vakfiyesi de mevcuttur: Medreseye bitişik 5 dükkan, bunların karşısında 3, Hacı Hamza Camiine muttasıl 6, Aynı yerde 1,Hacı Kasım mahallesinde 12, Hacı Kasım mahallesinde 9 dönüm mülk ev, Ohri’de İmaret Bahçe denilen müştemilatiyla beraber mülk sebze bahçesi, Resne nahiyesinde Manastır Caddesi üzerinde Kruşye yerinde senevi iki yüz para mukataalı arsa yeri üzerine han, Manastıra tabi Beç karice kariyesinde 0.5 dönüm bağçeli iki yüz para mukataalı 3 değirmen, İmarette kullanmak üzre 22 kazan, 20 kapaksız büyük sahan, 1 büyük güğüm, 1 küçük güğüm,1 kevgir,1 demir kepçedir. Hayır şartları ise: Zemin mukataaları 400 para, tevliyet senevi bin kuruş. Nezaret 4000, Medreseye 4000,Aşure 500, aşçıya 20. Mevlid, Kuran,Kelime-i tevhid çeken 10 kişiye 300, 64 adat ekmek günde 32, 30 kuruş helada kandil hizmeti için ayda 3 okka zeytinyağı, irad fazlası tamirata ayrılacaktır. Medresede 9 odada 14 talebe ikamet edecektir. Tarihi 1262 17 Şevval (7 Teşrinievvel 1846 ) olup 14 şahit imzalamıştır. Eyüp SALİH, Araştırmacı Yazar.Ekrem Hakkı Ayverdi, Avrupa’da Osmanlı Mimari Eserleri

( Makedonya Üsküp Ohri başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 23.11.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu