4)

İlk dakika golü - İsmail Dümbüllü'nün kavuğu benim mi?

4 Aralık 2025

H. Çiğdem Deniz 

Ve işte…
Artık sahnedeyim.

Ayaklarımın altındaki ahşap zemini hissediyorum; ışıkların sıcaklığı yanaklarıma vuruyor. Mikrofonun başında duruyor, o koca salonun nefes alışını içimde duyuyorum.
Ve derin bir iç çekişle başlıyorum.

Hani dedim ya “ilk dakika gol” diye. Daha sahneye adımımı atar atmaz, mikrofonun beni tanımaya niyeti olmadığını fark ettim. Bir an için “Acaba ben mi yanlış geldim?” diye düşündüm. Mikrofon ayrı bir dünya, ben ayrı bir evrende… Ama neyse ki birkaç minik dokunuşla barış ilan ettik. Zaten sunuculuk dediğin şey, teknik aksaklıkları gülümseyerek karşılama sanatı değil mi? Ben de sanatı icra ettim.

Sonra, planladığım gibi sayın misafirlere hitap etmeye başladım. Sesim artık titremiyordu; sanki sahnenin ışığı beni sahiplendi. O an dedim ki içimden:
“İşte burası… Tam yerim burası.”

Perdenin ardında bekleyen koromuzun sabırsızlığını hissediyordum. O kıpırtılar… O heyecan… Sanki sahnenin arkasında küçük bir kalp atıyordu.

“Koromuzu daha fazla sabırsızlandırmadan sizlerle buluşturmak istiyorum…” dedim.

Ve perde açıldı.

Alkışlar…
O büyük, sıcak, insanı kucaklayan alkışlar salonu doldurdu.
Ben de durduğum yerde kısacık bir anlığına gözlerimi kapattım.
Çünkü o alkışların içinde hem emek, hem heyecan, hem de bu akşamın tüm telaşı vardı.

“Saygı duruşuna davet ediyorum herkesi…”

O an…
Güncem, tarif edemem.
Atatürk ve silah arkadaşlarına duyduğum o gönül dolusu minnet kürsüde eritti beni.
Sanki içimdeki bütün sesler sustu, tek bir duygu kaldı:
Şükran.

Ardından İstiklâl Marşı yükseldi salona…
Bir an için zaman durdu.

Yerin dibine girip çıkma hissini…
Kim bilir hayatım boyunca kaç kere yaşadım.
Ama bu sefer, pes etmek aklımın ucundan bile geçmedi.
Ne olursa olsun, olacak her olumsuzluğun üstüne gitmeye kararlıydım.
Çünkü bu gece benim sınavımdı; kaçmak değil, çözmek gerekiyordu.

Tam o anda dedim ki:
“Kıvrak zekâ, sahne senin.”

Nilgül Bulca’yı—yani şefimizi—onore etmek için hazırladığım o güzel sözleri okumak üzere program akışına baktım…
Ve o şok anı!
O sayfa yok.
Kaybolmuş, buharlaşmış, yer yarılmış içine girmiş…
Kağıtların hışırtısı arasında gözlerim “Bittin sen!” dercesine bakıyor ama yüzümde hâlâ profesyonel bir tebessüm.

Mikrofona doğru eğildim ve o an en iyi bildiğim şeyi yaptım:
Çiğdem’i halka tanıtmak için kendime izin verdim.

İçimden bir İbrahim Tatlıses bir Kibariye çıktı sanki!
Hani sahnenin tozunu yutmuş gibi bir özgüven kapladı içimi.
Gülümseyerek dedim ki:

“Böyle anlarda ufak tefek sorunlarla karşılaşabiliyoruz ama merak etmeyin, hazırlıklıyım.”

Ve o sırada cep telefonuma öyle bir sarıldım ki…
Sanki yıllardır sahne arkası yardımcım da ben bir tek bugün farkına varmışım gibi.
Telefonun ekranı parladı, ben de parladım.
Hazırladığım o sözlere ulaştım ve hiç aksatmadan, sanki hiç kriz yaşanmamış gibi sunumu başarıyla tamamladım.

O an içimdeki ses fısıldadı:
“Aferin Çiğdem… Sahne seninle gurur duydu.”

Sahnenin ikinci bölümü şiirlerden oluşuyordu…

Meğer en son sahnede şiir okuyan, Türkçe öğretmeni bir kadınmış!
Ve ben bunu fark etmeyip kürsüye geçip sunum yapmaya başlamamış mıyım…

Aman Allah’ım!
O an içimi öyle bir sıcak bastı ki, sahnenin ışıkları solda sıfır kalır.
Ben ise…
Sunuma hemen son verip, bütün utancımı koluma takıp usulca perdenin arkasına saklandım.
Sanki biri gizli bir yerlerden “Çiğdem, kaç!” tuşuna basmış gibi.

Neyse ki kadıncağız şiirini bitirip sahneden indi.
Ben de tekrar mikrofonun başına geçtim.

Ama bu sefer…
Öyle bir sağa baktım, sola baktım, tepeme bile göz ucuyla yoklama çektim ki; sahnede tek başıma olduğuma iyice emin olunca konuşmaya başladım.

Ve sonra?
O an salonda kahkahanın dalga dalga yükseldiğini duydum.
Sanki İsmail Dümbüllü’nün kavuğunu ben takmışım, sahnenin orta yerinde fırtınalar estiriyorum!
Hatta içimden dedim ki:
“Sanırım Nilgün Belgün’den de aşağı kalır yanım yok!”

O tatlı özgüvenle ve hafifçe kendimi tiye alma hâliyle eğilerek söyledim:

“Anılar ekledik zamana…”

Salon yine kahkahayla çınladı.
Ben de içimden hafif bir gururla fısıldadım:

“Çiğdem… sahne seni seviyor.”

Devam edecek
( İlk Dakika Golü - İsmail Dümbüllü'nün Kavuğu Benim Mi? başlıklı yazı çitlembik tarafından 6.12.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu