Online Üye
Online Ziyaretçi
‘Uğur’a ya da uğursuzluğa inanır mısınız, uğurlu ya da uğursuz olduğuna inandığınız bir takıntınız varmıdır bilmiyorum. Ama dikkatle okursanız memnun olurum.
Siz uğurlu mu yoksa uğursuz bir insan mısınız? Uğurlu saydığınız günlerin, ayların, yılların, rakamların ya da renklerin size şimdiye kadar ne faydasını gördünüz? Ya da uğursuzluğuna inandığınız renklerin, ayların, günlerin ve rakamların size şimdiye kadar ne zararı dokundu? Sizce uğur kader midir, yoksa sıradan bir takıntı mı?
İnsanı dini inançlarından soğutan, ALLAH (cc)’a iman başta olmak üzere “Amentü esasları” dediğimiz iman esaslarından uzaklaşılmasına ve meydana gelen manevi boşluğun, akla ve mantığa sığmayacak hurafelerle doldurulmasına sebep olan batıl bir inançtır uğursuzluk.
Bazı hayvanların, havaların, günlerin, renklerin ve olayların uğur ya da uğursuzluk getireceğine inanmak ve bu konuda imani bir hassasiyet göstermek yüce dinimiz İslam ile asla bağdaşmaz. Çünkü ne bazı olayların, rakamların ya da günlerin, ne de bazı renklerin, havaların ya da hayvanların insan hayatında küçük ya da büyük, olumlu ya da olumsuz bir değişiklik meydana getirmesi mümkün değildir. Böyle basit, boş ve faydasız şeylerle uğraşmak da Müslüman’ım diyen bir insanın yapacağı işlerden değildir.
İslam’da kader inancı vardır. İyi ya da kötü, hayır ya da şer, ne varsa hepsi ALLAH (cc)’ tandır. Adına ister kader ya da baht deyin, ister talih ya da alın yazısı deyin, hiç fark etmez. Bunları hepsi yüce ALLAH (cc)’ın kudret elinde ve iradesinde olan şeylerdir.
Yerlerin ve göklerin sahibi de ALLAH (cc)’tır. Her şey onun yüce kudret ve iradesiyle meydana gelir. Uğur ya da uğursuzluğa inanmak, ya da kabul edip neticesinde değişik bir şeyler beklemek; güç, kuvvet, kudret ve tesir etmek manasında ALLAH(cc)’a şirk koşmak ile eş anlam taşır.
Uğursuzluk inancı konusunda hayırlı ve güzel olan şeyleri ALLAH (cc)’tan bilip, şer, kötü ve çirkin olan şeyleri de ALLAH (cc) dışındaki bazı varlıklara ya da sebeplere bağlamak anlamı ortaya çıkar ki iman ve itikat açısından çok yanlıştır.
Yüce İslam dini bu ve benzeri, anlayış ve inanışlara fırsat vermemek ve bunları ortadan kaldırmak için iman esaslarının içerisinde kadere imanı, yani hayrın ve şerrin ALLAH (cc)’tan geldiğine inanma esasını getirmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de, uğur ya da uğursuzluk diye nitelendirilen, insanın kaderi ile ilgili olan her şeyin iyi ya da kötü, hayır ya da şer olsun, insanın kendi iradesine ve özel tercihine bakan yönüne dikkat çekmiştir.
İsra suresi ayet 13’te “Her insanın bahtını ve talihini kendi boynuna doladık.” buyurarak insanın işlemiş olduğu amellerin iyi ya da kötü, hayır ya da şer, sevap ya da günahının kendisine ait olduğu belirtilmiştir.
Uğur ya da uğursuzluk saydığımız şeyler bizleri asla sorumluluktan kurtarmaz. Bu tür inançlar da asla doğacak olan sonuçları paylaşmazlar.
Hazret-i Peygamber (sav) bazı hadis-i şeriflerinde uğur ya da uğursuzluk diye bir inancın olmadığına insanların dikkatini çekmiş ve konu ile ilgili olarak:
“İslam da ALLAH (cc)’ın iradesi dışında hastalığın bir takım güçlerin iradesiyle başkalarına geçişi ve uğursuzluk inancı yoktur.” buyurmuştur.(Buhari, Tıp 19,Müslim Selam,102-106).
Sağlam iman sahibi Müslümanlar olarak bizlere düşen, bazı olayları, renkleri, havaları, hayvanları, insanları ve sayıları uğurlu ya da uğursuz sayıp peşinden giderek medet ummak ya da korkuya kapılmak değildir. Hayır ya da şer ne varsa hepsinin ALLAH (cc)’tan olduğuna inanmak ve onun emirleri doğrultusunda bir hayat yaşayarak dünya ve ahiret saadetinin yollarını aramaktır.