Konya’mızın en büyük manevi mimarı, olmazsa olmazı, ismi ve manevi duruşu ile Konya’mıza hayat veren, Konya’mızın en köklü simgesi haline gelen, yurt içi ve yurt dışında güzel Konya’mızın en mükemmel şekilde tanınmasına vesile olan gerçek hiç şüphe yok ki Hz. Mevlana’dır.
Mevlana Celaleddin-i Rumi, İslam dünyasının yetiştirmiş olduğu en büyük düşünür, şair, bilim adamı, mutasavvıf ve ALLAH (cc) dostlarından biridir. Hem Konya’mızın hem de tüm İslam âleminin medar-i iftiharlarındandır.
Afganistan’ın Belh şehrinde 1207 yılında dünyaya gelen Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin babası da İslam âleminin önde gelen simalarından olup “Sultanul Ulema” lakabıyla tanınan Bahaeddin Veled hazretleridir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin’in kızı Mü’mine hatundur.
Sultanul Ulema,1212 yılında meydana gelen Moğol istilasında, ailesiyle birlikte Belh şehrinden göç etmiş, hacca gitmiş, oradan da hicretini devam ettirerek Konya’ya kadar gelmiştir. Konyayı kendilerine yurt tutan Mevlana Celaleddin-i Rumi ve ailesi, tarih boyunca Konya ya hayat veren ve Konya’yı ayakta tutan en büyük manevi mimarlar olmuşlardır.
Mevlana Celaleddin-i Rumi ALLAH (cc)’a ve Peygamber (sav)’e can-ı gönülden bağlı, bütün insanları ALLAH (cc) için seven, engin hoşgörü sahibi mütevazı bir zattır.
Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin başta insanlar olmak üzere bütün kâinata arz etmiş olduğu sevgi, hürmet ve hoşgörüsünün kaynağı, şüphesiz ki bu kâinatın sahibi olan ALLAH (cc)’a ve onun sevgilisi Rasulullah’a beslemiş olduğu imanı, sevgisi ve hürmetidir.
Mevlana Celaleddin-i Rumi sevgi ve hoşgörü konusunda hep sınırsız açılmıştır. Denizler misali, derin, serin ve sınırsız olmuştur.
Karşısındaki kim olursa olsun, ameli ne olursa olsun her zaman sevgi ve hoşgörü ile muamele etmiş “(vazgeç ve) Gel, ne olursan ol yine gel; bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir.”anlayışıyla insanlara yaklaşmasını bilen ALLAH (cc) dostlarındandır Hz. Mevlana…
Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretlerinin eserlerinin başında, bugün dünyada milyonlarca insanın başucu kitabı olarak elinde bulundurduğu, insanların sevgi ve hoşgörü ile eğitildiği, ilimler, hikmetler, ibretler ve nasihatleri içinde barındıran Mesnevi’si gelmektedir.
Mesnevi binlerce beyitten meydana gelen ve yüzyıllardır insanlara sevgiyi, sevmeyi, aşkı, muhabbeti, dinlemeyi, anlamayı, imanı, hakkı ve hakikati öğreten eşsiz bir eserdir.
Müslümanlar Hz. Mevlana’nın Mesnevi’sini anlayarak ve üzerinde düşünerek defalarca okumalı, oradan kendilerini dünya ve ahirette saadete ve selamete erdirecek hakikatleri bulup çıkarmalıdır.
Hz. Mevlana’nın başta Mesnevi olmak üzere tüm eserleri ile ilgili genel malumatlar şöyledir.
MESNEVİ: Mesnevi klasik doğu edebiyatında “ikişerli ya da ikili”anlamına gelen bir şiir tarzının adıdır. Mesnevi denildiği vakit akla Hz. Mevlana’nın Mesnevisi gelir Hz. Mevlana Mesnevi’sini Çelebi Hüsameddin’nin isteği üzerine yazmış. Mesnevi’nin dili Farsça’dır. Hale Mevlana müzesinde bulunan Mesnevi’nin 1278 tarihli ve 25618 beyitten meydana geldiği bilinir. Mesnevi Mevlana’nın tasavvufi fikir ve düşüncelerini sıralı hikâyeler şeklinde anlattığı 6 ciltten meydana gelmektedir.
DİVAN-I KEBİR: Büyük divan anlamına gelmektedir. Hz. Mevlana’nın çeşitli konularda söylediği şiirlerin tamamı bu divanda toplanmıştır. Divan-ı Kebir’in dili Farsça olmakla beraber içerisinde az sayıda Türkçe, Arapça ve Rumca şiirlerde bulunmaktadır.40.000 civarında beyitten meydana gelen Divan-ı Kebir’in bazı bölümleri Şems Mahlası ile yazıldığı için bu divana “Divan-ı Şems” de denir.
MEKTUBAT: Hz. Mevlana’nın başta devrin hükümdarları olmak üzere bazı din ulemalarına aydınlatıcı bilgi vermek amacıyla yazmış olduğu yaklaşık 147 adet mektuptan meydana gelmektedir. Hz. Mevlana mektuplarında şiir dili ve edebiyat asla kullanmamış ve gündelik işlerinde kullandığı halk dilini kullanmıştır.
FİHİ MA FİH: “Onun içindeki içindedir” anlamına gelmektedir. Bu eserde Hz. Mevlana’nın çeşitli meclislerdeki sohbetlerinden oğlu Sultan Veled tarafından toplanmış ve 161 bölümden oluşan bir eser meydana getirmiştir. Bu eser aynı zamanda tarihi bir eser olarakta kabul edilmektedir. Eserde Selçuklu Veziri Süleyman Pervane’ye hitaben yazılmış mektupların ve nasihatlerin yanı sıra cennet, cehennem, dünya ve ahirete dair açıklanmalarda yapılmıştır.
MECALİS-İ SEB’A: Adından da anlaşılacağı üzere yedi meclis anlamına gelmekte ve Hz. Mevlana’nın yedi mecliste yapmış olduğu vaazlarının not edilmesinden meydana gelmiştir. Hz. Mevlana’nın vaazları Hüsamettin Çelebi ve oğlu tarafında not edilmiştir. Daha sonra bu notların Hz.Mevalana tarafından kontrol edildiği kuvvetle muhtemeldir.
İnanan, inanmayan tüm dünya insanlığına manevi bir öğüt ve ilahi bir reçete gibi sunmuş olduğu şu unutulmaz sözleri dünya saadeti ve ahiret selameti isteyenler için mühim bir hatırlatmadır. Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin bu unutulmaz öğütlerinin dillerimize tesbih, kulaklarımıza küpe olmasını temenni ederim:
“Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.”
Cimrilik ya da bencillik edip kendini perişan etme.
“Şefkat ve merhamette güneş gibi ol”
Herkese yumuşak davran, merhametin güneş gibi her tarafı ısıtsın.
“Hata ve kusurları örtmede gece gibi ol”
İnsanların hata ve kusurlarını araştırıp ortaya dökme. Biliyorsan da gizle.
“Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol”
Hiçbir şeye kızıp sinirlenme. Ölüler gibi sakin durmayı öğren.
“Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol”
Mütevazı ol, böbürlenip büyüklenme, kendini beğenmeye kalkma.
“Sevgi ve hoşgörüde deniz gibi ol”
Öyle bir sevgiye sahip ol ki, denizler gibi bitmek tükenmek nedir bilmesin.
“Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol”
İçi başka, dışı başka münafıklar gibi olma.
Mevlana Celaleddin-i Rumi 1273 yılında Konya’da Hakkın rahmetine kavuşmuş ve arkasında bitmek tükenmek bilmeyen, denizler misali bir sevgi ve hoşgörü bırakarak sevgisinin ve sevdasının gerçek kaynağı olan Cenab-ı Hakk’a yürümüştür.
ALLAH (cc) ONUN ŞEFAATİNDEN BİZLERİ DE NASİPDAR EYLESİN.