Eylül ayı benim için özel bir aydır. Bu ayın üçünde gece yarısı saat üç de doğmuşum. Bu ayda okullara başladım. Askerde yağmurlu bir eylül gece yarısı çalınan alarm ardından hızla giydiğim palaskanın esas duruşunda ve koğuşta açtığımız radyoda çalan Hasan Mutlucan’ın kahramanlık türküleri eşliğinde Darbeyi karşıladık…

         11 Eylül,  yani ABD’deki ikiz kulelerin yıkımıyla dünyanın sarsıldığı yıldönümünün akşamında darbe ve söylentileri yoktu ama Dünya Basketbol Şampiyonası’nda Sırbistan’ı yenerek finalde ABD ile oynayacak olmanın unutulmazlığını anılarımıza sakladık… Yarın sandıklarda kullanacağımız “Evet mi, Hayır mı?” oylarının düşüncesini bir anda olsa üst beynimizin raflarına kaldırsak da, On iki dev adamın potalara gel-gitlerine yüreğimiz dayanmadı…

         Dün gece umut vardı,

         Hedef vardı…

         Bu gece neler olur bilemeyiz… Verilen oylar doğrultusunda ve potalardan dönen topların giren üçlüklerinde ve omuz omuza yapılan adam markajlarının son düdüğünde sevinç ve hüznü hep birlikte yaşayacağız…

         Spor ve Demokrasi… İşte içinde her şeyin olduğu bir dünya…

         Sevinç ve Hüzün… Yaşamda bu olsa gerek!

         Henüz 12 Eylül sabahının ilk saatlerindeyim. Bugün yağmur uzun bir süreden sonra ilk kez yağdı… İnsanlar henüz derin uykusundalar. Birazdan sokaklar sandığa gidenlerce arşınlanacak… Gelin isterseniz geçen hafta neler olmuş hafızalarımızı şöyle bir yoklayalım;

         Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in  “Adli Yıl Açılışı”nda yaptığı konuşmaya Başbakan katılmadı. Gerçeker, Başbakan’ın “ Yargı birilerinin arka bahçesi” sözüne atıfta bulunarak; “ Yargı kimsenin ne ön bahçesi, ne de arka ve yan bahçesi değildir” diye yanıt verdi. Herkes yargıyı  bağımsız geniş bir orman gibi kardeşçesine görmez, kendi bahçesi gibi görmeye çalışırsa vay halimize!..         Adalet dedik devam edelim;  Bu kez HSYK Başkanvekili Kadir Özbek, eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın  “Yargıyı dedeler yönetiyor” sözüne karşılık; “AKP’den de kendilerine torpil talepleri geldiğini” söyledi. Ah yargı Ah!.. Ne hallere düştün!...

         “Arka bahçe,

          Ön bahçe,

          Bahçelerde erelti oynar iki elti,

          Oynasınlar bakalım bir araya gelince,

          Şıptaralelli yar elli, yar aman!”

         Başbakan’dan “Taraf olmayan bertaraf olur” yani ona göre; “Evet” demeyen duman olur” ben böyle anladım. Demokrasilerde var mı böyle bir söz?”      

         Bakınız size Bertrand Russell’in “İktidar” adlı kitabından bir bölüm;

         “ Eskiden insanlar büyülü güçler elde etmek için ruhlarını Şeytan’a satarlarmış. Bugün insanlar bu güçleri bilim yoluyla elde ediyor ve kendilerini birer şeytan haline gelmek zorunda görüyorlar.  Kudret zararsız hale getirilmedikçe ve şu ya da bu fanatik zorbalar grubunun değil, yalnız beyazın, sarısı, karasıyla, faşisti, komünisti, demokratıyla bütün insanlığın hizmetine verilmedikçe, dünya için bir umut yoktur; zira teknoloji şunu kaçınılmaz hale getirmiştir;

          Ya bütün insanlar yaşayacaklar,

          Ya da bütün insanlar ölecek”

         Allah Şeytan tipli yöneticilerden insanlığı korusun!

         Peki, iktidarı ele geçirenler bireyleri hangi yollardan etki altına alırlar?       Birincisi; Bedeni üzerine güç kullanarak, yani hapsederek, öldürerek, İkincisi; Kandırma ve belli bir yöne sevk etme aracı olarak ödül ya da cezalandırma ile yani, iş vermek ve işsiz bırakarak. Sonuncusu ise, fikirleri etkileyerek, propaganda yaparak…

         Ne dersiniz siz hangi yöntem üzerinden bertaraf olmamak adına etki altına girdiniz?

         Haydi, geçen haftaya damgasını vuran gelişmelere devam edelim. İsterseniz çayınızı, kahvenizi alın, daha keyifli olur…

         CHP’nin eski lideri Baykal, Antalya mitinginde; “ Bu referandumda “Evet” çıkması halinde maalesef Türkiye’yi çok derin bir bölünmeye sürükleyecek” sözüne Erdoğan Bursa Mitinginden yanıt verdi; “ Bir kasetle duman oldun gittin. Senin hayatın zaten hep bunlarla geçti.” NTV’de ise: “ Hayır diyenlere darbeci deniyor. Sizce de öyle mi?” sorusuna; “ Bana göre Darbe Anayasasını savunduklarına göre, Darbecidir” yanıtını veriyor. Bir kez daha hatırlatayım; “ Taraf olmayan bertaraf olur” Buyurun Demokrasiye!

         Bayram Namazı’nda Başbakan’ın “EVET” propagandalı seçim otobüsü Cami Avlusu’nda…

         İstanbul Bağcılar’da gece yarısı 300 kişiye yapılan Sosyal Yardım’ı duyan Mahalleli, bana verilmedi” diye isyanda…

         Erdoğan’la Kılıçdaroğlu arasındaki “Villa” tartışması devam ediyor. Kılıçdaroğlu;“ öyleyse villaları değiştirelim” diyor…

         Ve bayramın birinci günü; “Otomobilin şoför koltuğunda  kucağına  aldığı bebeği ile gülümseyen baba, apartmanımızın asansörüne işeyen çocuk ve kırmızı ışıklarda bekleyen çocukların para kapma mücadelesi… ( Pardon ne alaka…)

         Başbakan’ın marketten eti pahalı bularak almadan gitmesi ve bunun yerine iki kilo elma ile iki kilo armuda 18 TL ödemesi.. Yani bize mesaj; “Et yiyemiyorsan, meyve ye!..” Meyvesi bol ülkemizde meyveler bile keseye uygun değil ki, bol bol yense…

         Akşamı bekliyorum gözlerim açık! Önce 12 Dev adamı,  daha sonra da “Evet mi Hayır mı?” dokümanlarının TV’lere yansıyan oy düşümlerini izleyeceğim…

         Umarım her ikisinde de “Türkiye Cumhuriyeti” kazanır…

         Ne demişler; “ Demokrasi Güneş gibidir, her çiçeğe sıcaklığını verir…”

         Yaşasın Demokrasi!...

        

Sevgi ve Saygılarımla…

 

Ertuğrul Erdoğan

12 Eylül 2010/Bursa

        

 

( Arka Bahçenin Bertarafları başlıklı yazı ErtğrulErdoğan tarafından 12.09.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu