İçinde bulunduğumuz hafta malum Din Görevlileri ve Camiler Haftası’dır. Bu hafta içerisinde gerek Diyanet İşler Başkanlığı ve gerekse diğer ilgili birimler tarafından birtakım etkinlikler tertiplenir ve bir şekilde doldurulup değerlendirilmeye çalışılır.

  İsminin içinde her ne kadar Din Görevlileri geçse de hafta boyunca yapılan etkinliklerde Din Görevlilerinin pek fazla esamesi okunmaz. Onların sorunları, istek ve talepleri hafta boyunca pek fazla göz önüne alınmaz.

   Hafta boyunca yapılan ve yapılacak olan bütün etkinlikler genellikle Camiler ve Camilerin dini, kültürel ve sosyal hayatımızdaki yeri ve önemi üzerine yoğunlaşır. Din Görevlileri de görevleri gereği hafta boyunca tertiplenen programların afişlerini asmak, ilan ve duyuruları cemaatlerine iletmek, salonlarda ki konferanslarda bulunmak ve birde görev yerleri olan ve adına haftalar tertiplenen Camilerinin eksiklerini tamamlayıp temizliğini yapmakla meşgul olurlar.

   Hafta boyunca yapılan etkinliklerde genellikle Camiler ve sosyal hayatımıza olan etkileri üzerine yoğunlaştığı için biz de bu yazımızda Camilerimizin önemi üzerine duralım istedik.

 

  Camiler, dua ve ibadetlerin Allah’a topluca arz edildiği, gönüllerin temizlenip yıkandığı, elem ve sevinçlerin paylaşıldığı kutsal mekânlardır.

   Camiler, bilmediklerimizi öğrendiğimiz, ilim ve irfanımızı yükselttiğimiz bilgi ve irfan yuvalarıdır.

   Camiler, dargınların barıştığı, kan davalarının unutulduğu, şerlerin def edildiği, öksüz ve yetimlerin sevindirildiği, açların doyurulduğu, fakirlerin giydirildiği ve hatta hastaların tedavi ettirildiği iyilik, şefkat ve yardım istasyonlarıdır.

   Camiler, şifa ve huzur evlerimiz, gerçek mutluluğu bulabildiğimiz manevi sığınaklardır.

   Camiler, vatan sevgisinin ve milli bütünlüğün telkin edildiği, şehitlik ve gazilik ruhunun beslendiği, çalışma azminin işlendiği, güzel ahlakın öğretildiği dini ve milli kültür kaynaklarımızdır.

   İslam’ın ilk dönemlerinde camilerin yerine getirdikleri görev ve işlevler çok farklı idi. Oralarda sadece ibadet edilmez ayrıca günlük hayatın bütün gereksinimleri de görüşülür, ümmeti ilgilendiren bütün kararlar orada alınırdı.

   İslam’ın ilk dönemlerinde Camiler, savaş kararlarının alındığı bir karargâh, ekonomik işlerin takip edildiği bir maliye, sosyal hayatın düzene sokulduğu bir eğitim ve danışma merkezi, eğitim işlerinin icra edildiği bir okul, ibadet işlerinin topluca yerine getirildiği bir mabet görevlerin üstlenmişler ve yıllar yılı da bu hizmeti en mükemmel şekilde verebilmişlerdir.

   İslam tarihine bakacak olursanız orada Camilerin çok farklı anlamlar ifade ettiğini ve camilere çok fazla değer verildiğini görürsünüz.

   Camilere hizmet etmenin ya da Camilerle iç içe olmuş bir hayatın maddi ve manevi çok büyük kazanımları vardır.

   Camiler bir yandan insanlar arasındaki var olan ve kuvvetlenerek devam etmesi gereken birlik, beraberlik, sevgi ve kardeşlik bağlarının manevi duygularla yoğrulup olgunlaştırıldığı maneviyat merkezleridir.

   Diğer yandan Camiler, içerisinde verilen ve asla maddiyat beklentisi güdülmeyen hizmetler dolayısıyla Allah’ın rahmetinin kulları üzerine daha çabuk ve daha etkin bir şekilde inmesini sağlayan ilahi rahmet kapılarıdır.

 

   Ecdadımız Cami yapımına çok büyük önem vermiş ve yapmış olduğu Camileri de bu işlevleri ve görevleri yerine getirecek nitelikte sağlam, kullanışlı ve kapasiteli olarak yapmıştır.

  Onların bıraktıkları eserleri gözden geçirip inceleyecek olursak hayran kalmamak elbette ki mümkün değildir. Aradan yüzyıllar geçmesine rağmen yıllara ve hatta asırlara meydan okurcasına dimdik ayakta duran Camiler bizim için birer övünç kaynağı olmakla kalmamalı aynı zamanda birer ibret ve örnek vesikaları olarak ta hizmet verebilmelidir. Onlar bu hizmeti elbette ki fazlasıyla gözlerimizin önüne tüm ihtişamlarıyla seriyorlar ama acaba biz onlardan gerekli ders ve ibreti çıkarabiliyor muyuz? Asıl önemli olan ve olması gerekende bu değimli zaten.

 

( Camiler Hafası Ve Camilerimiz başlıklı yazı S.ULUPINARLI tarafından 30.09.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu