İlk önceleri acıları yudumlayamadım
Gençken yeterince çilekeş biri olamadım
Tüm gözyaşlarımı beyaz mendilime silerek
Biriktirip bu günlere kadar saklayamadım…
…
Ne gerçeklere kol kanat, ne sahip olabildim
Ne de diyarı İslam’ın meşhur beyaz gezgini
Ne baharı ne de çiçekleri büyütebildim
Oldum ancak dünyanın en üzgünü
…
Önceleri mahcup, utangaç bir yüzle dolaştım
Mevlana’lar gibi semaha bile duramadım…
Üstümde asilinden bir ciddiyet taşıyarak,
Şu kendi nefsimi alnından bile vuramadım…
…
Bozuk bir plak gibi kendi etrafımda döndüm
Döndüm durdum, karanlık içinde, nuruz, ışıksız
Yine de yaslanıp inancımın omurgasına
Nefsimle savaşarak gölgelerinde uyudum
…
Külliyen kaderin sahibine de teslim oldum
Sırtım dayadım sadakatle bir akl-ı selime
ilkbaharlar gibi yeniden yeşerdim
Yok, oldu kaygılarım, erdim huzura
…
Ne sığınacak iskele, ne liman aradım,
Çalıştım çabaladım bir şeylere yaradım
Her bir anımda yüreğim gardiyanım oldu
Ancak öyle iğreti sevdalara bel bağlamadım
…
Nurdan güller diktim, hayatın güneşsiz yanına
Çifte çubuğa su verdim, erdim ihsanın anına
İyimserliği içip
Yine de cevri cefayla kavuştum sefa ihsanına
…
Antakya-091110