İçimizde yetişip, dışarıda-batıda aşılanan, cia-mossad’la irtibatlandırılan ve bu milletin başına bela olarak salınan ve ilahi dinlerle işleri olmayan ulusalcı-kuvayı milliyetçi- sosyalist vatan-perverlerle dolu… 

Yıllardır batı kamçısıyla döverek bu milleti arzu ettikleri kıvama getiremeyenleri hiç de hoş günler beklemiyor.

Yıllardır Müslümanlığı bastırılmaya çalışılan, akıl almaz oyun, hile ve desiselerle kronik travma yaşatılan bu toplumun sessiz direnişi ve yıkılmayışı karşısında paniklemeleri ve çözülmeleri devam etmektedir.

Doksan yıl önce biçilen ve iğreti olarak dikilen gömlek Türkiye’ye dar geliyor…

Hatta lime lime dökülüyor… Gömlek her dikiş atmasında ve tellenmesinde dipçik ve süngüyle zorla kabul ettirilmeye çalışıldı. 

Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devrimcilik adı altında tepeden inme ideolojilerle Türk halkına yapılan dayatmalar tutmamıştır, tutmayacaktır da… 

Anti demokratik hüküm ve yasalarla devrimcilik denilen bu iğreti yapı yaşatılmaya çalışılmıştır. Laiklikle din devletin tekeline alınmak istenmiştir.

“Gönülsüz avrat anadan doğma kısırdır” “Zorla güzellik olmaz” olmamıştır da, olamayacaktır da… “Halka rağmen halk için” olmaz, olmamıştır da… 

Doksan yıldır bu toplum aşağılanmış, horlanmış, dışlanmış ve tepeden bakılarak parya yerine konmuştur.

Devlet hem siyaseten hem de iktisaden yürütülmüş, kendine münhasır devletle beslenen asalak zenginler üretilmiştir. 

Her ne kadar batıda para iktidar getirse de, bu Orta Doğu ve Asya ülkelerinde iktidarlar para getirmiştir… 

Doksan yılda devletin bünyesinde bu milletin kanıyla beslenen “Ergen Anakonda” ların yaşamasına müsaade edilmiştir. 

Bu ülkenin kaba taşlarını yerinden oynatacak yiğitleri bu millet bu gün anlaşılmasa da ileride rahmetle anacaktır. Çünkü bu devletin temel yapı taşlarının her birinin altında irili ufaklı yüzlerce “Ergen ve yavru Anakonda” vardır.

“O yalan bu yalan, deveyi yuttu bir yılan…” Var içeride birazda sen oylan! Hak ve adaletin tuzla buz olduğu bir yerde huzur, güven ve başarı gider, yerine anarşi, terör ve zulüm gelir. 

Zülüm ise asit gibidir, bir gün bulunduğu kabı da eritir, zarar verir. Temeli hak ve adalete dayanmayan yargı da kendi tesis ettiği düzen içinde zulme ve gadre uğramaya mahkûmdur. 

Zenginin fakire, beyazın siyaha üstünlüğü yoktur. Ancak bir insanın diğer insana olan üstünlüğü, Allah’ın tesis ettiği nizam ve intizama imanla olur.

Şu suçlu, bu suçsuz demek bana düşmez. Bu gün birileri tutuklanır, yarın başka birileri… Bu gün tutuklu birileri serbest bırakılır, yarın bir başkaları.. Önemli olan Yargının adil olması… 

İmansız bir yargının ise, adil olma imkânı yoktur. Rahmetli babam ve onun da rahmetli babası öyle diyooo…

Korumacı ve dayatmacı zihniyetle, değişimci düşüncenin kıyasıya bir mücadelesidir bu… Son operasyonlar bir son değil, bir başlangıçtır… 

Devlet içerisinde yapılanan ve sarmal bir ağa dönüşen yapının ucu “Susurlukla” yakalandı olarak görülmüştü. Ancak siyasi varlıklarına ve iradelerine güvenmeyenlerin veya vesayet altında olduklarından savsaklamalarına sebep oldu.

Gerçi Türkiye’de serbest ve hür siyasi irade olmamıştır. Yapılan seçimler ve seçilmişlerin çoğunluğu, siyasal alanı elinde tutanların vesayeti altında gerçekleşmiştir. 

Bu alanı seçilmişlere asla bırakmak istememektedir. Türkiye bu ilişkiler ağına dokunup tasfiye etmedikçe, hukuk devleti olma imkânı yoktur.

Tüm darbeler de gizemini suç organizasyonun gizliliğini taşır. Kirli ve karanlık ilişkileri ortaya dökülmedikçe gizemlerini devam ettirirler. Devlet içinde yuvalanan mikropların temizlenmesi Hukukun ve demokrasinin ayağa kalkmasıdır aksi yatalak yaşamaya mahkûm olmak demektir.

Türkiye içine düşürüldüğü bu kaos ortamında oyalanırken, büyük balıklar ortamı kendilerine göre dizayn etmeye devam ediyorlar. 

Çünkü Türkiye kendi kendiyle epey bir süre didişip duracak ve etrafına bakmaya, bakınmaya zamanı olmayacaktır.

Dün “Susurluk Mızrağı çuvala girmez” diyenler, pekâlâ sessiz sedasız mızrağı çuvala koymuşlardı bu milletin gözlerini içine baka baka... 

Bu gün Ergen Anakondalardan şikâyet etmeleri yanlış ve büyük abes olur. Çünkü o mızrak Ergen Anakondalara aitti… 

Şunların ellerindeki laiklik ve Atatürk maskesini birileri alıverse, pislikleri açığa çıkıverse de bu millet ibretle temaşa etse olmaz mı? 

Gerçi bu millet kimin geçer akçe, kimin geçmez akçe olduğunu herkesten çok daha iyi bilmekte ya!

“Şeriatın kestiği parmak acımaz” çok doğru, eğer kesen “Şeriat” ise… 

Eğer o parmağı hıyarın biri kesiyorsa o parmağın ne kadar çok acıyacağın herkes bilir…

...
Km-020708



Ergen Anakonda-2

05.08.2013 Tarihinde Ergenekon Davası sonuçlanmış, düne kadar kendilerini dokunulumaz paşalar olarak görülenler müebbet hapse mahkum olmuşlardır. Tabi işbirliği içinde olan yazar-çizer kesimi ile üniversiteleri bir karargah olarak kullananlar da...
...
Yazının devamı:
http://www.edebiyatevi.com/yazi/111662_ergen-anakonda--2.html de...

( Ergen Anakonda-1 başlıklı yazı KOCAMANOĞLU tarafından 28.07.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu