Nicedir içimde büyümekte olan bir yangının alevlerinden yola çıkarak yazıyorum bu yazıyı sana.Parça parça olmuş cümlelerimi bir araya getirememekten duyduğum sıkıntıyı,bugün sana bir nebze daha yaklaşmış olmanın verdiği aşk ve şevkle atlatacağımdan eminim.Hele de külleşmeye başlamışken sevdam.müptelası olduğum sevdanın biteceğinden korkmuşken…Bir şeyler yapmaya en azından duygularımı dile getirmek için yazmaya çalışacağım.Bilmem ne kadar becerebilirim…

İmdi yüreğinin içinde gizlenmekte olan sevdanı bulma vakti.Ve sözlerimin devamını dinleyeceksen şayet geçmişini bir kenara bırakmayı kendine vazife bilmen gerekir.Kapa gözlerini ve avazın çıktığı kadar bağır şimdi.Ben konuşurken söyleyemeyeceğin yüzlerce sözcüğün intikamını alır gibi bağır.Bağır ki acıdan kavrulmuş yüreğime ucu yanmakta olan dal parçası misali,sormaya,sorgulamaya hazırladığın tüm sözcüklerini batırmadan yüreğime bitireyim yazımı.

Canan’ını Can’ına kavuşturan Rabbim,kalemimi “sen” ‘ le dolu mürekkebime batırma şerefine layık gördüğü şu garip kulunu yine “sen” diye sonlandırmayı düşündüğüm şu yazımı bitirmeyi de bana layık görmesi ümidiyle…

Can diye bellediğim Canım’a…

Kelimelerin vaktiyle sessizliğe çekildiği şu zamanda,elimde cımbızla sana layık olmayan ve asla da olamayacak tekdüzelikteki şu anlamsız sözcükleri bin bir gayret ve çaba içerisinde sana sunmaya hazırlanıyorum.Yazının giriş kısmını neden bu kadar alacalı bulacalı yaptığım konusuna gelince ise cevabım gayet açık ve nettir.Çünkü bir ressam en güzel sanat eserini sunmadan önce sadece “güzel” diye beğendiklerini sunar.Ama asıl sunacağı “çok,çok güzel” sıfatlarına layık gördüğü eserini ayrı bir heyecan içerisinde,binlerce iltifata zemin hazırlamasını sağlamak içindir.Mamafih ben ne bir ressamım ne de mükemmel bir yazar.Ben sadece şu fani dünyada elinde kalemi,yüreğinde umuduyla aşka aşık bir gönül yolcusuyum.Ve aşk sıfatını bir dönem rafa kaldırıp,okyanuslara ulaşmasını gayret getirdiğim; Kızılırmak kadar uzun,dolambaçlı sevdanı yüreğimin en aşkla dolu yanına akıttırmaya karar verdim. Belki sadece bende kalır,ırmak misali sevdan.Ama belki bir ucu da senle nihayet bulur,bilinmez…Sonuçta aşık aşktan usanmaz ve vuslatın geleceği ana kadar da bir gram eksiltmez sevdasını.Bununla birlikte bir gün mutlaka kavuşacağımızı muştulayan haberler alacağımızı umarak sevdamın yanına baş harfini kazıma cüreti gösteriyorum.Hatalıysam eğer,af eyle…

Sana “sevgilim” diyerek başlayacağım bir mektubu yazmayı ne kadar arzuladığımı,ben bile anlayamamıştım şu ana dek.Oysa bilmem gerekirdi.Adını andığım her an bütün sevda sözcükleri sırtını dönerdi de bir “sevgilim” dönmezdi.Dalgaların yaladığı sahillerde mehtabın o eşsiz büyüsünü hissederken savurduğum bir inleyişin tek kanıtıydı “sevgilim” oysa.Senin asla ve asla duyamayacağını bildiğim bir inleyiş…

Saatin “tik,tak” ‘ ları ruhuma dokunuyor.Canımı yakıyor.Sanki yargılıyor beni.Bunca zaman neden sustun bu kadar diye.Nasıl anlatabilirim ki ona “seni sevmenin büyüsünü”.Ancak sen gelince konuşmaya başlayan kalemime ne demeli.”Neden beni bu kadar ihmal ettin” diye sitem ediyor.Gel sevdiğim gel ve kurtar hicrana bulaşan gönlümü hasret yangınından.Bunca yargıya,bunca siteme nasıl karşı koyar zavallı yüreğim ?

Eğer ki gelmezsen ; susarım senden yana.Sustukça biriken sevdamı dökmem sözcüklere.Acırlar belki halime eş-dost.”Bir sevdiği vardı bir ona yandı amma sevdiği vefasız çıktı yüz vermedi şu zavallıya” derler de ancak ardından vefasız sözcüğünü yakıştıramadığımdan sessizliğimi bozup “vefa sözcüğünün anlamını bilir misiniz de sevdiğimin ardından savurursunuz bu sözcüğü” derim.Bilinmez oysa zamanın ne bize ne edeceği.Hata mı ettim “biz” sözcüğünü yakıştırarak sevdama…O da bilinmez elbet…

Ağır mı geldi cümlelerim sana ? Hayretten mi bakarsın elindeki kağıt parçasına,bilemiyorum yoksa alaycılığın mı tuttu da anlayamadığım yüz ifadesi takınırsın çehrene.Eziyet etme sakın kapına gelen şu yabancıya.Sadece sevdim ben.Suç mu işledim yoksa geçmişini kenara bırak da oku şu yazımı diye.Bağrımda ateşe verdiğim yeni bir yangınla boğuşurken benzin dökme sakın.Şayet izin verirsen sevdama,sana söz ki gözyaşlarımla söndürürüm yangınımı.Son kez akarlar ve belki sevinçten söndürürüm geride kalan korlarımı…

Mısralarım yoruldu seni yazmaya.Sanma ki sevmekten de yorulurum seni.Asla !!! Şakası kalmadı bu işin.Görmüyor musun avuçlarımın içindeki kalbimi.Nasıl da sızıyor kanlar avuçlarımdan.Hadi al yüreğimi.Ömrüne ömrümü verdiğim; hadi koy yüreğimi yüreğine.Dinle rüzgarı ! Nasıl da esiyor püfür püfür.Duymuyor musun ? Sevdamı anlatıyor sana.Uzaklardan bir ney sesi acıklı bir besteyi mırıldanıyor diye kapılma hemen ümitsizliğe.Bak doğacak birazdan güneş.Ben böyle doluyken SEN ‘ le…


14-08-2009
23:46

Canım'a...
( Can Diye Bellediğim Canım'a başlıklı yazı sena-dede tarafından 15.08.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu