Kendimi bildim bileli,abartısız otuz küsur yıldır yazarım ama yazar değilim.Öyle bir iddiam da yok olmadı olamaz.Yazarım ama yazar değilim.

Yazma işini önceleri bir giz perdesi olarak gördüm ve yazdıklarımı sakladım tüm tanıdıklardan ve ailemden .Bir çocuğun ne sırları olursa onları yazdım sakladım hep.Sakladım dediysem öyle kilitli nesnelere ,dolaplara çantalara değil...Ya samanlıkta samanların en derinine ya,tarlada açtığım çukurların içine...Öyle de tuhaf bir yanım vardı işte.Ancak aşklarımı sakladığım samanlıklar yok oldu samanları afiyetle kışın açlığında inekler götürdü.
Tabi tarlada kazdığım çukurdakinin başına gelenleri söylememe gerek yok...

Köyümün kamışlarında başlayan aşk hikayesi bu yazdıklarımın çokça malzemesiydi.O gün Ceylanımın elini tutmuşumdur,nefesini hissetmişimdir yakınımda ...gülüşü,bakışı belki küslüğü...ilk öpüşmemiz,elini tuttmam,güllü entarisinin altında fıkır fıkır oynayan kalçaları ...daha neler neler bu saklanan yok oluşun içinde  kaybolup gidenler.

Bilinçli olarak yazmaya başladığım ancak mürürü zamana uğrayıp kaybolanlar ise 70 `li yıllarda yazdıklarımdı.Artık ``aşk``diyorlardı bu duygunun adına da ruhumun diğer yarısı yanıbaşımdaydı.Şiirlerden bir dünya kurmuştum öznesi Ceylan olan....Taaa ki anarşik yaşamın kurbanı oluncaya kadar aşkımız.

Lise yılları acıyla tanıştığım,hasreti yaşadığım yıllardı ki bu dönemde yazmak rahatlatıyordu ruhumu.Ondan kalan izler silininceye devam etti bu yazımsalrahatlama.Bu yıllarda yazdıklarım da sonrasında gerek ben gerekse ailemin işgüzar bayanları tarafından birbir yakıldı ruhumla beraber.Ki üç yıl kalemi elime almadım bir daha ...

Bu da 81 yılına tekabül eder ki,artık acılarla pişmiş,olgunlaşmış...aşka
 inancı kalmamış reddedici bir ruh haline sahiptim O yılın şubat ayına kadar devam etti bu ruhsal değişim...belki de başkalaşımdı erkek dünyamda...kadınlara kızlara ``anam bacım`` gözüyle bakarken...bir gavurun kızına tutuluverdi yaralı örselenmiş yüreğim.Yeniden yine aynılıklar yaşanmaya başladı da bir bakmışım tevbeli olduğum kalem elimden düşmez olmuş.

Erzurum`da dört yıl,yüzlerce şiir olup kağıda nakşedildi istemeden belki.Nerde bunlar derseniz birçoğu yine ateş oldu yanan yüreğime ...birazı da zaman zaman nostaljik takılmalarımın argümanları olarak durur tozlu raflarda.

Yıllar dedim ne çabuk gelip geçmiş... yine elimde o yıllardan kalma soluk bir yazı...Bir şiir belki de kelimelerini zor seçtiğim.

Düşerken kar taneleri,neden yanmakta yüreğim.
Belki sen değil sensizlikti tanrıdan dileğim.
Sen yanma yak,ben yanarım senin yerine meleğim.
Ve geceler yıldız doğurmasın ay yeter bize...

bu dörtlük yıllar öncesinin yangısını, acının ne menem yaşandığını ruhumda bir kez daha anımsattı.

Gerçi hiç bu acılar ızdıraplar terketmedi ki yaralı yüreğimi.

Yazdıkça küllendi,yazdıkça umarsız dertler,hasretler gurbetler daha dost göründÜ bana.İşte bunun için yazdım ,yazıyorum...Yazmalısınız.
 
( Niye Yazalım Neden Yazıyorum başlıklı yazı Lütuf VELİ tarafından 2.11.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.