Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 14.01.2016
Okunma Sayısı : 1691
Yorum Sayısı : 0
Gencimizin en son hikâyesinden 1 yıl sonrasına gidiyoruz bu sefer. 2009 yılına… 

Memleketinden uzak bir şehirde okuduğu okulunu kazasız belasız bitirerek artık evine, ailesinin yanına dönmüştür. Fakat okuduğu şehirde, son anda kendisinde oluşan bir rahatsızlık yüzünden, memleketine döner dönmez bir doktora başvurup gereken tıbbi operasyonları ve kontrolleri yaptırır. Temmuz ayında geçirdiği operasyonun kontrolleri yaklaşık 4-5 ay sürecek ve bu süreç yaklaşık 13 yıl sonra tekrarlanacak bir hadisenin temellerini oluşturacaktır.

Gel zaman git zaman derken gencimiz, Ekim ayına yani tedavi sürecinde 3. aya gelmiş ve hayata dair ne kadar pozitif düşüncesi varsa eksiltmek üzerine fikirlere kapılmaya başlamıştır. Kendini kaybetmekle etmemek arasında kalırken aynı zamanda kardeşi saydığı yeğeni ile yaptığı yazılı konuşmalardan rahatsız olur… Çünkü kardeşinin de hep gülmesini, neşeli olmasını isterken söz konusu konuşmalarında ilk başlarda tam açıklanamayan bir karamsarlık vardır.

Ara sıra devam eden bu konuşmalarda bizimkisi, bir tane de olsun tebessüm işareti görebilmek için çabalarken yeğeninde tebessümden bir iz dahi yoktur. Yapılan konuşmalar kendisinde merak uyandırırken yeğeni ser verip sır vermemekteki profesyonelliğini korur.
 

Bu sırada yeğeninin bir arkadaşı, yeğeni ile ilgili bazı haberler iletir. Son zamanlarda garip davranışlarda bulunduğu, çok fazla konuşup tebessüm etmediği gibi bir takım olaylardan bahseder. Şifresini bildiği bir sosyal paylaşım sitesi hesabında tuhaf mesajların bulunduğunu ve tam olarak ne olduklarını çözemediğini anlatır. Bir de değişik tipli, sakallı ve 35-40 yaşlarında garip bir adamın, okul çıkışında yeğeni ile irtibat kurmaya çalışmasını ve yeğeninin mimiksel ifadelerle adamı uzaklaştırmaya çalışmasını bildirir. Söz konusu adamın tarikat mensubu olabileceğinden şüphe duyduğunu belirtir.

Bizimkisi, bu duydukları karşısında afallasa da inanmak istemez. Çünkü söz konusu yeğeni ile arasındaki manevi bağı sağlayan hadiselerle, arkadaşının anlattıkları arasında inanılmaz büyük bir tezatlık vardır. Zira kendisi, yeğeninin yüreğinin derinliklerinde böyle bir şeye yer olmadığına dair kalıbını basabilir. Çünkü günümüz neslinin büyük bir kesimine baktığında ona göre yeğeni çok ama çok farklı bir yerdedir.

Duruma tam hâkim olamadığından, arkadaşından onu bir şekilde kolaçan ettirmesini, olmazsa bizzat kendisinin etmesini ister. Ama bu sırada tedavi süreci devam etmesinden ve hâlen tam bir sonuç alamamasından dolayı tüm iyi niyetlerini açtığı çukurlara teker teker atmaktadır. Eğer yeğeni hakkında anlatılanlar da doğruysa zaten o çukurun üstünü kapatmak en mantıklısı olacaktır. Yani en azından o böyle düşünmeye başlar. 

08 Ekim 2009 tarihinde gencimiz, yeğeni ve yeğeninin arkadaşı ortak bir konuşma yaparlar ve burada durum biraz daha netlik kazanmaya başlar. Söz konusu sakallı adam, bazı sorularla bizimkinin yeğeninin aklına girmiştir. Tanrı'nın varlığı, olması istenilen şeylerin neden olmadığı, Tanrı varsa dünyada neden kötülüğün kol gezdiği gibi konular hakkında sorular sormuş ve yeğeninde şüphelere yer açmıştır. Ama asıl sorun; malum sakallı şahsın yeğeninin aklını çelmesi değil, gencimiz ile yeğeninin arasındaki muhabbetin bitirilmesini istemesidir.
 

Bir yandan sağlık sorunlarıyla uğraşan gencimiz diğer yandan yeğeninin bulunduğu durum için çare aramaktadır. Ama tedavi sürecinin uzun sürmesi ve bunun neticesinde oluşan bilinçsiz dış baskılardan ötürü pek sağlıklı düşünemez. Söz konusu olayların üstüne bir de yeğeninin üzüntüsü gelince herkese neşeyi, mutluluğu anlatan ve kimsenin somurtmasını istemeyen gencimiz neredeyse kendisinin güldürülmesini, daha önce anlattıklarının kendisine anlatılmasını istemeyecek kadar bitkin hâle gelmiştir.

12 Ekim günü, neye dair ümidi varsa yitirmek üzere olduğunu daha açık bir hâlde ifade etmeye başlar. Kimsenin yüzünde görmek istemediği somurtkanlık büyük bir hızla onun yüzüne yayılmaktadır. Daha önce kimse onu bu kadar karamsar görmemiştir. Ama derler ya, “ne oldum dememeli ne olacağım" demeli diye… Onun olayı da böyle bir şey işte…

O gün hem yeğeniyle hem de yeğeninin arkadaşı ile yazılı konuşmalar yapar. Her ikisi de gencimizin bu kadar üzülmesinin kaynağının yeğeni ile ilgili olan olaylar olup olmadığını sorar. O, olmadığını söylese de pek ikna edemez başta… Ama yapacak bir şey yoktur. Çünkü yeğenine yardım gösterememesine sebep olan sağlık sorunları sanki bir vampir gibi kanını emer usulca… Kendi derdi yüzünden yeğeni ve yeğeninin arkadaşının da üzüldüğünü gören gencimiz, son bir gayret kendini toparlayıp tebessüm etmeye başlar. Ve o günlük için durumu kurtarmış gibi gözükür. Lâkin içindeki fırtına henüz şiddetini kazanmış değildir.

Yeğeniyle 13 Ekim günü bir kez daha yazılı konuşmada bulunurlar. Yeğeni, yarın sabah gencimiz ile birisini telefon yoluyla görüştürmek istediğini söyler. Şu malum adamla… Bizimkisi, söz konusu adam hakkında az da olsa bir önbilgi edinir. Yarın sabah yine pansumanı olacağından 09.30 ile 10.00 arasında ararsa daha rahat konuşabileceğini söyler. Konuşma bitmesinin ardından ertesi günü büyük bir sabır ve merakla beklemeye başlar.
 
( Gerçek Hayattan Alıntıdır - Yaklaşık 13 Yıl Sonra 1. Bölüm başlıklı yazı 4harf1kelime tarafından 14.01.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.