BEN, YİĞİT ABLAMI İSTERİM
Gençliğimde arkadaşlarla alkol alırdık. Onlar büyüklerimizden gördükleri gibi sokaklarda serserilik ederken, ben ilk fırsatta sana koşardım. Çünkü sen benim her şeyimdin. Sığınacak bir kucak, başımı koyacak bir diz, dinleyecek bir kulaktın ama hiç yargılamadan, ayıplamadan, eksiğimi gediğimi yüzüme vurmadan, of demeden, olduğum gibi kabul eden güçlü, sarsılmaz bir iradeydin.
Ümmi olduğun halde olayları yorumlamada ve çözümlemede şaşılası bir olgun, bir bilge, bir vakar, bir dik duruştun. Sevdiklerinin arkasında bir kale, bir çelik iradeydin.
Erkek kardeşlerine karşı hakkını savunmak için kahramanca direnen, direnirken söylediği “Akraba, bazen akrepten bile kötüdür” diyen hanımdan aldığın adını hakkıyla temsil ettin.
Üçüncü kız olarak erkek doğmadığın için ailen sana karşı mesafeliydi ama sen, erkek kardeşlerinin müjdecisiydin, onların öncüsü, habercisiydin. Nitekim senin peşin sıra arka arkaya üç tane erkek çocuk geldi ama dileyen eksik dilemiş. Israrla erkek isteyen ebeveynlerin onları 5,10,14 yaşlarındayken bırakıp gitmişler. Kardeşlerinin sorumlulukları nahif omuzlarına yüklenmiş. Büyüklerin gidince başta yakın akrabaların olmak üzere evinizden, kurulu düzeninizden bir şeyler aşırma teşebbüslerine aslanlar gibi karşı koydun.
Evlenme çağına geldiğin halde genç yaşına rağmen bir gurk tavuk gibi kanatlarının altına aldığın üç çocuğu bırakmadın. En büyüğünü evermeden evlenmedin. Evlendin de huzur mu buldun sanki. Sen gittin, ufaklıklar da peşinde. Bu da yetmedi. Yetimlerine akrabadan iki yetim daha eklendi. Bu arada kendi çocukların da gelmeye başladılar peş peşe.
Halâ gözün baba ocağındaydı. Her sabah bakardın: tütüyor mu diye.
Yetim - çocuk karışımı kalabalıkla uğraşırken bir kamyon sevdası yüzünden kuru çula oturmalar, Ankara’ya, yeni çilelere yelken açmalar.
Yokluklar, hastalıklar, ölümler yakanı hiç bırakmadı. Buna taş da dayanamazdı. Sen dayandın ama ne pahasına.
Hani yapılan iyilikler boşa gitmeyecek, hani kötüler cezalanacaktı? Şu anda dip diri ayaktasın ama oturduğun yerde oturamıyorsun. Bir yere yetişmek için geç kalmış gibi. Yeni bilgileri hemen unutuyorsun, kafanı kemiren bir sorun var da her zamanki alışkanlığınla sevdiklerine yansıtmamaya özen gösterir gibi. Çektiklerin yetmez mi? Ne derdin var ise söyle. Belki bir yardımımız dokunur. Ama böyle davranma. Çok üzülüyorum.
Şişen ayağına “kilo aldı” diye espri yapma boşuna. Artık, gülemiyorum.
Ben eski ablamı istiyorum. Şöyle bir silkin, kendine gel. Sana ihtiyacım var.
Anlatacak, dertleşecek çok şeyim birikti.