Değerli Kızım;
Allah sevginizi ve hizmetinizi
rızasına uygun ve muafık kılsın. Sizleri lüzumsuz ve değersiz şeyler peşinde
yormasın.
Elbette madde ve mekânın üç
boyutlu olduğunu bir önceki mektubumda yazmıştım. En, boy ve yükseklik… Fakat
zaman, bu üç boyutun hem bir hayli uzağında ve de hem iç içedir. Zaman; madde
ötesinin maddeyle dolaysız bir etkisidir. Yani esir ve enerji boyutudur.
Diyeceksin ki esir nedir, enerji boyutu nedir? Sen de
haklısın… Bilmemiz gereken o kadar çok terim var ki, çoğu zaman ben de onların
peşinden yetişemiyorum. Esir mevzu bir mektuptan daha fazla yer kaplar.
Zaman, uzay boyutlarına paralel
olarak büyür ya da küçülür. Normal evrende milyarlarca yıl devreye girerken,
atom altı bir evrende bu saniyenin milyarda birine kadar iner.
Zaman; boyutlar küçüldükçe
kısalır ve küçülür, boyutlar büyüdükçe uzar ve büyür. Değişen uzay değil,
uzaydaki zaman denen nesne olsa gerek… Değişken olanın mekândan öteye, zaman
olduğunu gözlemleyebilmekteyiz. Aslında
zaman fiziki etkilerin değişkenliği rayı üzerinde bir sıra dizesi gibidir. Ray
sabit ama değişkenin treninin hızı olduğu gibi…
Işık
hızına aynı zamanda, zamanın da akma hızı diyebiliriz. Bilmekteyiz ki, zamanın
soyut değişken bir boyut olması, Allah’ın önceden bildirdiği bilimsel
gerçeklerdendir.
Hızlanan
şey, ışık hızına eriştiğinde madde, madde özelliğinden enerji denilen yapıya
geçer. Madde insan gider yerine enerji insan gelir.
Ateş
alevinden yaratılmış cinlerin sırrı da, onların enerji beden olarak çok hızlı
hareket etmelerinden doğmaktadır. Onların zamanı yavaş akar. Biz de insan
ortalama 70 yaşarken, cinler insanın her yılına karşılık 14 yıl yaşar ki, bu da
980 yaşa tekabül eder. Cinlere göre ise
bizim ömrümüz 10 yıl gibi görünür. Bizimle çağdaş bir cinin hakikatte Selçuklu Hakanı
Alpaslan ile yaşıttır. Dolayısı ile dünyada olup bitenleri bilmeleri doğal bir
şeydir. Netice itibarıyla insan da yaşadığı devrin birçok olayını bilir ve hatırlar.
Cinniler ki, asla ışık hızını
geçemezler. Dünyada ve uzayda yaşarlar. Hem parçacık, hem de dalgacık olma
özelliklerini korurlar. Mevcut hızlarıyla bir saniye içinde dünyamızın
etrafında yedi tur atabilirler.
Değerli Kızım;
Neml suresi 39.ayetinde “Cinlerden
bir ifrit, sen yerinden doğrulmadan önce ben bunu (Yemen’de Sebe Melikesi Belkıs’ın
tahtını) sana getiririm. Mutlaka ben buna gücü yeten ve güvenilir biriyim,” diyordu
Süleyman (as)’a… 40.ayette ise, “Kitabi ilim verilmiş imanlı biri (Hızır a.s.aynı
işe talip olur) ve daha bu sözü söylerken gerçekten de taht hemen orada peyda
olur” buyurur.
Bu
olayda Allah bize cinnilerin çok hızlı olma yeteneğini ve Allah katından
hikmet/ilim verilmiş birinin de cinnilerden daha hızlı olabileceği bir teknolojinin
var olduğunu bildiriyor. Cin “doğrulmadan önce” derken, iman ve hikmet sahibi “gözünü
kırpıp açıncaya” kadar getirebileceğini söylüyor. Bu da gösteriyor ki cinlerin hızları
ışık hızından daha düşüktür. (saniyede 296.000.km) Işık hızına yakın olmalarına
rağmen, hızlanıp yavaşlayabilen bir yapıdadırlar. Oysa ışık yavaşlamaz, hep
aynı hızda akar.
Anlamalıyız
ki, kozmik zamana göre dünya ve kabirde ki toplam süre kozmik günün bir saati
gibidir. Yunus Suresi 45.ayetinde “Sanki günün bir saatini aşamamışlar gibi,
Allah’ın tümünü mahşere sevk edeceği gün yüz yüze gelecektir,” der. Eğer biz anlayabilir isek?
Ebediyet
kavramının yanında dünya ve ölümle kıyamet arası süre, çok kısa bir an’dan
ibarettir. Özellikle yeniden dirilişe inanmayanların zaman azabı uzayacak,
dünyalık zamanları da çok kısa olacaktır. İnanmayanlar “dünyada kaç yıl
kaldınız?” sorusuna Mümin suresi 113.ayetinde “Bir gün ya da daha kısa kaldık… İstersen
sayanlara (meleklere) sor…” diyecekler.
Mümin suresi 114.ayetinde “Allah
buyuracak; Ancak pek az kaldığınızı Bilmiş olsaydınız”, ayrıca Naziyat suresi
47.ayetinde dünya-kabir arasını “akşamın alacası ya da sabahın ağarması kadar”
çabuk geçtiğini zikreder.
Eğer
biz ki, ışık hızıyla bir gün gidip bir gün sonra döndüğümüzde dünyada 2000 yılın
geçtiğini görecektik. Bizim dünyada geçen sekiz ayım Allah katında bir
an/saniyeye tekabül eder.
Değerli
Kızım;
Zamanın evrenin her yerinde aynı
hızda akmadığını, Allah bize Kuran’da bildirmektedir.
Hac Suresi 47.ayetinde ”…Bununla
birlikte Rabbinin yanında bir gün sizin saymanıza göre bin yıldır.” Secde
suresi 5.ayetinde “Gökten yere kadar (bütün) işleri o yönetir. Sonra da o
(işlem), sizin bin yıl (tutarında) saydığınıza (eşdeğer olan) bir günde ona
yükselir…”
Hakikat Suresi 5.ayetinde ise
Allah, “Melekler ve ruh, tutarı elli bin yıla eş değer o makamlara bir günde
yükselirler…” buyurur. Bu gün bilmeliyiz ki, ışığın hızı saniyede 300.000.km/sn
ama nurun hızı ise, ışık hızının 361.000 katıdır.
Değerli Kızım;
Zaman boyutuna uyan her şey
sonludur. Eshab-ı Kehf’in 309 yıl mağarada yaşamaları/zamanın çekmecelerinde
bekletilme olayıdır. Hz.Hızır, Hz İlyas, zaman yolcularıdır. En uzun
yaşadığımız rüyalarımız bile saniyenin onda ya da yüzde biri anında yaşanır.
Bilmeliyiz ki, rüya boyutunda zaman yoktur. Madde; enerji boyutuna geçerek
sonunu getirir. Kaza-kader-ömür; bir cetvelle ölçülebilen zamandır.
Zaman enerji dalgaları yıpranma,
yaşlanma ve ölüm halini oluşturur. Bilmeliyiz ki, zaman radyoaktif yayılan bir
enerji kalıbıdır. Her ne kadar madde denen şey atomlardan yapılmış ise de, hakikatte
atomlar ile kuant denilen enerji ak-noktacıklarından oluşmaktadır.
Cinler bir enerji beden taşırlar.
Onun içindir ki, elle tutulan maddi bir beden ve biçimleri yoktur. Işık hızı
ile zamanın hızı özdeştir. Cinlerin ışık hızı duvarını aşma imkânları yoktur.
Saffet suresi 5.ayetinde “Göklerin,
yerin ve bunların arasında ne varsa hepsinin Rabbidir. Doğuların da Rabbi’dir…”
buyurur. Mekân, zamansız bir yerde hiçbir şey ifade etmez. Doğum, yaşam ve ölüm
ancak zaman var olursa, var olduğu gibi… Zaman biz yaratıklar için var edilmiştir.
Değerli Kızım;
Bilmiyorum ama galiba biraz
kafanı karıştırdım. Bir şeyler anlatabildim mi yoksa geveleyip mi durdum ben de
bilmiyorum. Belki ilk defa duyduğun şeyler olabilir, fırsat ve imkânın olursa
araştır, anlamaya çalış… Rüzgâr gibi akıp gitmekte olan zamanı durdurmaya
gücümüz asla yetmez. Öyle ise sonsuzluk diyarında işimize yarayacak alet, edevat,
bilgi ve donanım için gerekli araştırma ve edinimlere çalışalım. Olur ya, orada
lazım olur.
Dünya hapishanesinden elbette
çıkacak, vaad edilen o sonsuzluk vadilerine ulaşacağız. Orada ne geçerli akçe
olacaksa onun tedarikine bakalım. Dün gitti asla bir daha dönmeyecek, yarın
bizim olacak mı onu da bilemiyoruz, her yönüyle meçhul… Öyle ise yaşadığımız
her anın/gün değer ve kıymetini bilelim ve değerlendirelim. Kaçan terene
hayıflanma… Hazırlan yeni tenler gelecektir. İstediğin yöne doğru emin ve
korkusuz olarak ilerle… Allah sizinledir.
Seni seven bir adam/yani baban…
Ant.121013