Rest çekmeli bir noktadan sonra.
Bıçak kemiğe dayanmadan, bir an evvel hem de…
Her şeyi alttan alıp, görmezden
gelmeyi terk eylemek zamanı artık. Sırların olmadığı bir dünya ya da meraklı,
arayıcı soruların yanıt bulmadığı… Olması gereken, yapılan değil, yapmak
zorunda olduğumuz. Sözlerde tıkanıp kalmamalı duygular, dile gelmeli usulünce.
Kılıfa sokulmamalı tutumlar: Yalın,
net ve dürüstçe ifşa olmalı düşünceler. Öyle ki; en baştan, gizlemeden,
gizlenmeden…
Mahremiyet korunmalı, masumiyet saklı
kalmalı duygu ve düşüncelerde.
Eğer bir tutam vicdan kaldıysa, kol
kanat germeli nerde mazlum nerde hüzün varsa…
Kelimeler tükendi artık, dile gelmesi
gereken ne çok şey gün yüzüne çıktı.
Hoşça kal… Geçici bir ayrılık ya da
ebedi ama sıcaklığını kaybetmemeli duygular eğer kırıntısı kaldıysa tabii ki.
Bardak dolu mu boş mu: Ne önemi var
ki. Zira kalpler gibi bardaklar da tuz buz oldu.
Karamsarlık değil tüm bunlar sadece
pembe gözlükler hükmünü yitirdi.
Hep karanlık olmasa da yağmur bulutları
her daim yağmur bırakmaya programlı, nöbet tutmakta güneşin önünü kapatarak.
Ey, sefil dünya…
Sen değil miydin beni bekleyen,
Sen değil miydin önüme kırmızı
halılar seren…
Kıskançlık kök salmadan kökünden kesmeli,
nefret büyümeden sığınmalı Yaradan’a af dileyerek, umut ederek ve dualar
eşliğinde. Gönüller aydınlansın artık, nifak sokmadan seven kalplere yüzler
yerden kalkmalı. Şeref, ar, haysiyet ve iyi niyet her daim sığınağımız olmalı. Yalan
dolan olmadan, Rabbine sığınarak vicdanlar hür ve huzurlu devam etmeli yoluna:
Sevginin, huzurun, inancın gücüne sığınarak…
Bir kez gelinen şu dünyanın ne suçu
var ki, her daim itham altında bırakıyoruz suçlu biz olduğumuz halde…
Gün bugün,
Geç kalmadan
Ve sonu gözükmeden yolun…
Hayırlı Kandiller…