Devlet
herkesle dostla da, düşmanla da konuşur. Ülkenin çıkarları için ne gerekiyorsa
onu düşünür ve gereğini yapar. Günlük kızgınlıklarla ve kavgalarla iş yürütmez.
Konuşmadan meseleler çözülmez.
Görüşmek demek de, hayatınızı ona
teslim etmek, demek değildir. Tedbirlerinizi alır, gülümsemelere pek aldırmazsanız.
Hatta o gülümsemelere tebessüm eder geçersiniz. Önünüzde A planı görüşürken,
arka tarafta daima B ve C hatta gün ve zemin şartlarına göre D planınız bile
hazır olarak bekler veya işlemeye devam eder.
Fransa
Cumhurbaşkanı Hollande iki günlük bir ziyaret için Türkiye'ye geldi. Boyalı
basın flu bir haber yapıp geçiverdi. Hollande neden geldi? Biraz bunun üzerinde
fikir jimnastiği yapalım.
Fransa,
şu sıralarda siyaset çalkantılı ve bir türlü sular durulmuyor. Hollande Aralık ayında işsizliğin artışını en
azından durduracağı sözünü vermiş ise de elle tutulur bir gelişme yaşanmadı.
Fransa’da bizim gibi martta yerel seçimlere gidiyor. Etkinliği sınırlı da olsa,
Fransa’da kurulu Türk STK’lara da görevler düşüyor.
Diğer
yanda Fransız basını Hollande'nin Türkiye'ye ziyaretiyle pek ilgilendiği yok.
Ne var ne yok Hollande’nin dostu… Onunla yatıp onunla kalkıyor. Bırakın böyle konuşmaya devam etsinler.
Türkiye'ye
Cumhurbaşkanlığı düzeyinde en son Mitterand gelmişti. Sarkozy birkaç saatliğine
gelmiş ve “ce…” diyerek geri gitmişti. Bulduğu her fırsatta da Türkiye'nin
AB'de yeri olmadığını anlatmıştı.
Genlerimizde
biraz saf olmak var. Genelde her yüzümüze gülene kanıyoruz.
Hollande'nin
Fransız Areva şirketinin Sinop'ta yapılacak nükleer santralde Japon'larla
ortaklığı var. Diğer Fransız Gdf-Suez şirketi de Türkiye'de büyük bir ihaleyi
kazandı.
Sırada
iki nükleer santral daha var. Fransa’nın bu ihaleyi almak istiyor. Bunun için
ellerinden geleni yapacaklardır. Türkiye'nin AB'ye giriş müzakerelerinin önünü
açacaklarını iddia edecekler ve Ermeni meselesini bile bu işler için kullanacaklarından
adınız gibi emin olabilirsiniz.
Hollande, Sarkozy gibi net bir şey
söylemiyor. Güya daha ılımlı bir siyaset izliyor. Güya karşı değilmiş, referandum
olacakmış falan filan… Hikâye aynı… Atalar; “Yumuşak atın çiftesi sert olur”
der. Dikkatli olmak gerek… Halkının %83'ü Türkiye'ye karşı olduğuna göre, sizce
Türkiye'nin AB şansı var mıdır?
Şantajlar
bazen işe yaramasa da ekseriyette iş görür. İhaleleri kapmaya çalışmalarını
izlemek gerekir. Ermeni meselesini inkâr edenlere hapis ve para cezası iptali
karşısında bizi TAV'lamışlardı.
Şimdi
nükleer santraller, 3.Havaalanın yapım işleri var. Durgunluk yaşayan Avrupa
üyelerinin yeni pazarlara ihtiyaçları var. Afrika'yı sömürdüler, orada kaymaklı işler kalmadı.
“Şimdi müthiş bir potansiyeli olan Türkiye'de
iş yapmak, hem de Iran pazarını Türkiye'nin elinden almak istiyorlar,” olamaz
mı? Dünya âlem İran’la ticaret yaparken biz aval aval seyredelim isteniyor.
Şunun şurasında 2015'e ne kaldı? 1915’de
Osmanlı’yı yıkan taife yüz yıllık antlaşmalar koparmışlardı. O antlaşmaların
süresi doldu. Yeni yüz yıllık antlaşmalara büyük hazırlıklar yapılıyor.
Yine adı konmamış bir savaşın ve
kaosun içinde debelenip duruyoruz. Batının kıvrak ve sinisi zekâsı bunu daima
yapıyor. Türkiye 2014 yılını sorunlarını çözerek ve tüm oyunları boşa
çıkartarak bitirmelidir.
Mısır, Suriye derken sıra da kim
var deniliyordu? Sıranın Türkiye’ye geldiğini geç anlayacak ve çok sonra iş
işten geçtikten sonra uyanmanın bir faydası olmayacak…
2013-2014 yılına boş gailelerle
başladık. 7 Mart, Gezi Denemeleri, derken, 17 Aralık martavalları çıktı ortaya…
İlerleyen günlerde daha neler göreceğiz neler? Adamların elli (1964-2014) yıldan
önceden bu günler içini hazırladığı, imam kisveli firavunlar yüzünden Türkiye’nin
başı yine belada…
Aksi takdirde her sene yeni bir nükleer
santral projesi ve benzeri projeler üretmek zorunda kalabiliriz. Gelecek yüz
yılımızı da çakal ve akbaba sürülerine peşkeş çekerek geçirmek zorunda
kalacağız.
Ant-290114